Erken Soğuk Savaş Ankara'sında Sinema Kültürü/Giriş

 

Giriş

İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme ait akademik çalışmalar genellikle Türk dış politikasındaki değişimlere, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) - Demokrat Parti (DP) çekişmesine ya da iktisadi serbestleşmeye yoğunlaşmış, Türk-Amerikan yakınlaşmasının ve erken Soğuk Savaş döneminin diğer boyutları görece ihmal edilmiştir.[1]Oysa ki bu dönem kırsaldan kente göçün arttığı, iktisadi liberalizasyonun hem köy hem de kent ekonomilerini derinden etkilediği bir dönem olmuştur. Bunun da ötesinde, kapitalist ülkelerle sosyalist ülkeler arasındaki çekişme ve Türkiye’nin, Soğuk Savaş kutuplaşmasında, Sovyet Birliği’nin önderliğindeki Bulgaristan, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya ve Romanya’yı da kapsayan demir perde ülkeleri karşısında, Batılı devletlerin yanında pozisyon alması, mikro ölçekte sosyal ve kültürel değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bir başka söylemle, Türk-Amerikan yakınlaşması, kültürel alanlarda Amerikan etkisinin daha fazla görülmesine neden olmuştur. Sinema kültürü ise bu etkileşimin en çok görüldüğü alanlardan birisidir. Bu çalışmada, 1945-1955 dönemi Ankara sinema kültürü erken Soğuk Savaş çerçevesinde değerlendirilecek ve Hollywood filmlerinin, Amerikan kültürünü dünya devletlerine empoze etmekteki aracı ve başat rolü vurgulanacaktır.

Bu çalışmada, üstünde durulan ikinci nokta ise, Ankara sinema kültürünün tekdüze ve yekpare bir yapı olarak ele alınmaması, tam tersine farklı sosyal sınıfların, farklı alışkanlıkları olduğunun kabul edilmesi gerektiğidir. Bu dönem Ankara’sına ilişkin bazı çalışmalarda, Ankara’nın toplumsal yapı açısından yalnızca iki kısma ayrıldığı iddia edilmektedir (Arcayürek, 1985, ss. 31-34; Duman, 2012, s. 71). Bu görüşe göre Yenişehir (Kızılay) civarındaki insanlar, birinci ve daha zengin Ankara’yı temsil ederken, kentin geri kalanında, özellikle Ulus’un arka mahallelerinde yaşayan ve Ankara kent nüfusunun çoğunluğunu oluşturan geniş halk kitleleri de, ikinci ve daha yoksul Ankara’yı meydana getirmektedir. Bu görüş tamamıyla yanlış olmamakla birlikte, bu görüşü benimseyen çalışmalarda, söz konusu iki sosyal grup içerisindeki farklı toplumsal katmanların varlığı ve incelenen dönem içerisinde ara sınıfların ortaya çıkışı göreli olarak göz ardı edilmektedir. Bu yıllardaki sinema kültürünün, sosyo-ekonomik bir çerçeveden incelenmesi ise ikiden fazla Ankara’nın olduğuna işaret etmektedir.

Çalışmada vurgulanan üçüncü nokta ise, sinema salonlarının politik işlevidir. Devlet, bir yandan sansür mekanizmasıyla sinema kültürünü kontrol altına almak isterken,[2] halk da günlük hayatta karşılaştıkları zorluklardan ve giderek düşen yaşam standartlarından, yani gerçek hayatın acılarından, sinema salonlarına giderek uzaklaşmaktadır. Bazı çalışmalarda, sinemanın, Türkiye’de yeterince ciddiye alınmadığı ve resmi otoriteler tarafından sinemanın “bar, pavyon, meyhane gibi eğlence mekânlarıyla bir tutulduğu, eğlence aracı olarak görüldüğü” iddia edilmiştir (Öztürk, 2017, s. 462). Çalışmada aynı zamanda bu görüş gözden geçirilmeye çalışılacaktır. Birincil ve ikincil kaynakların ışığında, erken Soğuk Savaş dönemi Ankara’sında sinema kültürünün bir tür “ciddi eğlence” (serious fun)[3] olduğu tartışılmaktadır. Bu çalışmada gösterileceği üzere, resmi görüş ve politikalardan bağımsız olarak, geniş halk kitleleri, sinemayı oldukça ciddiye almışlardır. Sinema filmleri bir yandan eğlencenin bir numaralı aracı olurken, bir yandan da Ankaralıların hayatındaki gerçekliklerden birisi olarak yerini almıştır.

Bu üç noktanın iskeletini oluşturduğu bu çalışma, birkaç alt başlıktan ve farklı kısımlardan oluşmaktadır. İlk olarak, Amerikan film piyasasının tarihsel gelişimi ve Amerikan filmlerinin Türk sinema sektöründeki etkisi kısaca incelenecektir. Sonrasında, Ankara salonlarında söz konusu dönemde gösterilen filmlerden iki farklı döneme ilişkin örneklem alınarak, Ankara film kültürünün bir değerlendirmesi sunulacaktır. Bu değerlendirmenin ardından, Türk sinemasının dönem içindeki yapısı ve yaşadığı değişim kısaca açıklanacaktır. Sonrasında ise, Ankara sinema salonlarının sosyo-ekonomik bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu kısımda, açık ve kapalı ya da yazlık ve kışlık sinema salonlarının farkları gösterilecek ve bu salonların izleyicilerinin sosyal kökenleri ve konumları açısından nasıl ayrıştıkları irdelenecektir. Sinema kültürünü etkileyen diğer (dublajlı filmler ve altyazılı filmlerin ayrımı ya da sinema salonlarına ulaşım imkânları gibi) faktörler sıralanacaktır. Çalışmanın ana bulgularının listeleneceği sonuç kısmından hemen önce ise, kadınların ve çocukların sinema ile olan ilişkileri incelenecektir.

Çalışmada ele alınan “sinema kültürü”nden kasıt, incelenen dönem içerisinde Ankaralıların sinema filmleri ile olan ilişkileri, film alışkanlıkları, film zevklerini etkileyen fiziksel etkenler ve sinema filmlerinin günlük yaşam üzerindeki etkileridir. Bu çalışmada, her ne kadar bütüncül bir yöntem izlenmişse de, kısıtlı alana sahip bir makalede ve yaklaşık on yıllık bir dönemi ele alan bir çalışmada bütün Ankara’yı ve Ankaralıları kapsamak mümkün değildir. Çalışmadaki esas amaç sinema kültürünün çok sesliliğini göstermektir. Bir diğer deyişle, Ankaralıların tekdüze bir sinema kültürü yoktur. Tam tersine, toplumsal sınıfa, yaşanılan semt ve mahalleye, yaş ve cinsiyete göre değişiklik gösteren sinema kültürleri bulunmaktadır. Bu çalışmada, Ankaralının sinemaya bakış açısı ve dönem içerisinde Ankara’da değişen sinema koşulları temel alındığından, Türk sinema tarihine ve dönem içerisinde başka kentlerde ortaya çıkan sinema kültürü, çalışma açısından ancak ikincil bir önemi haizdir. Bununla birlikte, Ankara örneğinin genel Türk sinema tarihi açısından ne anlama geldiğini göstermek adına mevcut yazından olabildiğince yararlanılmıştır.

  1. Döneme ait siyasi ve diplomatik ilişkileri ele alan çalışmalardan bazıları şunlardır: Arcayürek, 1985; McGhee, 1990; Athanassopoulou, 1999; Öymen, 2004; Khalidi, 2009; Öymen, 2012; Eroğul, 2013.
  2. 2 Dönemin sinemasında uygulanan sansür politikalarının bir özeti için bkz.: Güvemli, 1960, ss. 254-256.
  3. Bu terim Robert Edelman’a ait 2000 yılında çıkan ve Sovyetler Birliği spor kültürüyle ilgili olan kitabın başlığından ve temel argümanından ödünç alınmıştır. Edelman (2000) bu kitabında devletin kontrol mekanizmalarına ve ‘ciddiyetine’ karşın vatandaşların kendi istedikleri spor etkinliklerine ve ‘eğlenmeye’ gittiklerini tartışmaktadır. Ankara sinema kültüründe ise tam tersi bir durum vardır. Devlet sinemayı ‘eğlence’ aracı olarak görürken Ankaralılar için bu eğlence aracı ‘ciddiye’ alınması gereken bir etkinliktir.