570
|
baçak
|
Isa'lıların (Hıristiyanların) orucu, pehrizi· 1, 411
|
571
|
baçıg
|
and, sözleşme.I, 371 bkz> bıçıg, bıçgas
|
572
|
baçıg
|
kılmak andlaşmak, ahidleşmek. I, 371
|
573
|
badar
|
gürültülü ses anlatan bir kelime, tekrarlanarak kullan ılır, "patır patır" gibidir· l, 360
|
574
|
badar
|
kılmak sesle çarpmak, itmek· I, 349
|
575
|
badgamak
|
güreşte ayak yakalamak, çelme vurmak, III, 288, 289 bkz> bagdamak
|
576
|
badıç
|
asma çardağı· I, 502 bkz> badıç
|
577
|
badıçlık
|
yıgaç üzüm asmalarına çardak yapılmak üzere ayrılan agaç, I, 502
|
578
|
badıç
|
asma çardağı, I, 295 bkz> badıç
|
579
|
badrarn
|
bayram, sevinç ve eğlence günü· III, 176 bkz> bedrem, beyrem
|
580
|
bag
|
bağ, düğüm, bağlanacak ip vb.; odun vb, ba ğlamları· I, 409; II, 21; III, 152, 153
|
581
|
bag
|
bağ, üzüm asması· III, 152, 212
|
582
|
bagdamak
|
güreşte sarmaya almak, sarmalamak, ayak yakalamak, çelme vurmak,II, 364;III, 276, 277, 289 bkz> badgamak
|
583
|
bagdatmak
|
güreşte sarmaya aldırmak·II, 327, 364, 365
|
584
|
bagır
|
bagır; karaciğer·I, 272, 360;III, 85, 255 § ya bagr ı; yayın orta yeri,I, 360
|
585
|
bagırçak
|
eşek semeri·I, 502
|
586
|
bagırdak
|
kadın göğüslüğü .I, 502
|
587
|
bagırlak
|
bağırtlak denen kuş, Pterocles, 1, 503, 505
|
588
|
bagırlamak
|
bağrına vurmak; yayın tutamagını düzeltmek·III, 331
|
589
|
bagırlanmak
|
pıhtılaşmak, akar şey koyulaşmak, II, 264
|
590
|
bagırlıg
|
kimseyi dinlemeyen· I, 494 § bedük
|
591
|
bagırlıg
|
bagırsak merhametli; gönül alıcı· I, 502
|
592
|
bagırsamak
|
canı ciğer istemek· III, 332
|
593
|
bagırsuk
|
bağırsak· I, 502
|
594
|
bagış
|
parmakların ve başka uzuvların ek yerleri; kamış ve benzerlerinin boğumları, I, 367
|
595
|
bagışlalmak
|
bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlanmak
|
596
|
bagışlamak
|
bağışlamak· III, 334, 355
|
597
|
bagışlanmak
|
bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlalmak
|
598
|
baglamak
|
bağlamak· III, 292, 309 bkz> boglamak
|
599
|
baglanmak
|
bağlanmak· II, 238 bkz> boglanmak
|
600
|
baglatmak
|
baglatmak, bohçalatmak, II, 341
|
601
|
bagna
|
merdiven basamağı· I, 434
|
602
|
bagram
|
kum geniş büyük kumluk yer, I, 484
|
603
|
bagrıkmak
|
bağrı (ciğeri) göğüs kemiklerlne yapışmak· II, 227
|
604
|
baka
|
kurbağa, I, 73; III, 226 § müriğüz baka; kaplumbağa· III, 226
|
605
|
bakaçuk
|
bakanın küçültmesi, küçük baka;e ğe kemiği lle kol arasındaki et parçası· III, 226
|
606
|
bakan
|
halka, toka· I, 399, 432 bkz> k ılide §altun bakan; altın halka· I, 339
|
607
|
bakanak
|
çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her biri· III, 177 bkz> bakayak
|
608
|
bakanlıg
|
halkalı, tokalı,I, 499 § bakanlıg kadış; halkalı, tokalı kayış·I, 499
|
609
|
bakanuk
|
at tırnaklarının ortasındaki tümsecik et parçası·III, 177 bkz> bakayuk
|
610
|
bakaturmak
|
baka durmak· I, 73
|
611
|
bakayak
|
çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her blri· III, 177 bkz> bakanak
|
612
|
bakayuk
|
at tırnaklarının ortasındaki tümsecik,et parçası·III, 177 bkz> bakanuk
|
613
|
bakıg
|
bakma, bakış· I, 373
|
614
|
bakılmak
|
bakılmak· II, 131
|
615
|
bakınmak
|
bir şeyin sonuna bakmak ve düşünmek; beklemek, II, 142, 160
|
616
|
bakır
|
Çin parası·I, 361
|
617
|
bakır
|
bakır- I, 360
|
618
|
bakırlıg
|
bakırlı, I, 495 § bakırlıg tag; bakırlı dag· I, 495
|
619
|
bakırmak
|
bağırmak· III, 186
|
620
|
bakır
|
sokum Merih yıldızı·I, 361, 398;III, 40
|
621
|
bakış
|
bakış, bakışma, gözle birbirine bakış·I,367
|
622
|
bakışgan
|
herkese göz ucu ile bakan·I, 519
|
623
|
bakışmak
|
bakışmak (göz ucu ile)I, 170, 183; II, 103
|
624
|
bakıtmak
|
baktırmak, bakıtmak· II, 308
|
625
|
bakku
|
tepe, yüksekçe yer· III, 226 bkz> baku
|
626
|
baklan
|
kuzı taze ve semiz kuzu·I, 444
|
627
|
bakmak
|
bakmak·I, 102, 192, 340, 425;II, 16, 26, 33, 144, 250. 292; III, 23, 194. 272,295, 440
|
628
|
baku
|
tepe, yüksekçe yer, yoku ş· III, 219, 226 bkz> bakku
|
629
|
bakurmak
|
baktırmak·II, 83
|
630
|
bal
|
bal,II, 267, 354; 111.103,156. 338 bkz> ar ı yagı
|
631
|
bala
|
kuş ve hayvan yavrusu· II, 274;III,91, 232
|
632
|
bala
|
bir adamın içlerinde (çok kere çiftlik i şlerlnde) yardımcısı, çırağı·III, 232
|
633
|
balalamak
|
kuş yavrulamak·III, 92
|
634
|
balçık
|
balçık, sıvık çamur· 1. 248, 267
|
635
|
baldır
|
çağı başında yapı1an iş ya da ilk olarak meydana gelen şey·I, 456
|
636
|
baldır
|
üvey·I, 456 § baldır ogul; üvey oğul·1, 456 § baldır kız; üvey kız·I, 456
|
637
|
baldır
|
dağın burun gibi çıkan yeri·I, 456
|
638
|
baldır
|
kuzu llk doğan kuzu·I, 456
|
639
|
baldır
|
tarıg ilkbahar başında ekilen ekin·I,456
|
640
|
baldız
|
karının kendinden kilçük kız kardeşi·1, 457;III, 7
|
641
|
baldu
|
balta,I, 14, 418;III, 421
|
642
|
balıg
|
yaralı,I, 192, 242, 252, 407
|
643
|
balık
|
çamur·I, 248 bkz>
|
644
|
balk
|
balık kale, şehir·I, 379
|
645
|
balık
|
balık· 1. 73, 379;II, 216, 231, 233, 349
|
646
|
balıkçın
|
balıkçıl kuşu,I, 512
|
647
|
balıklanmak
|
balıklanmak; çamurlanmak; bir yerde kale yap ılrnak·II, 265
|
648
|
balıklıg
|
çamurlu yer,I, 498
|
649
|
balıklıg
|
balığı olan, balıklı·I, 498, 501
|
650
|
balıkmak
|
yaralanmak·II, 119
|
651
|
balıksamak
|
balık yemek istemek· III, 334
|
652
|
balk
|
çamur·I, 379 bkz> balık
|
653
|
balmak
|
bağlanmak,II, 27 bkz> banmak
|
654
|
balu
|
balu · ninni·III, 232
|
655
|
bamak
|
bağlamak; örgü yapmak,III, 224, 247, 250
|
656
|
bandal
|
ağaçtan omuz başı şeklinde çıkarılan parça, bunu çocuklar al ıp yakarlar, geceleyin közünü blrbirlerine atarlar, Buna "ot bandal" denir· Çevgen oyununda oynan ır.I, 482
|
657
|
banmak
|
bağlanmak,II, 27 bkz> balmak
|
658
|
banzı
|
bağ bozulduktan sonra asmaların üzerindeki üzüm kınntıları, neferneme·I, 422
|
659
|
bañ
|
bağırma·III, 355
|
660
|
bar
|
var, mevcut.I, 44, 47, 84. 320, 341, 360,373, 375, 427; II, 28, 40; III, 15, 147
|
661
|
bar
|
büyük·III, 147
|
662
|
baragan
|
çok varan, çok giden·I, 24, 33
|
663
|
barak
|
çok tüylü kôpek· 1. 377
|
664
|
baraklıg
|
köpeği olan kişi·I, 497, 501
|
665
|
barası
|
varılacak, gidilecek·I, 33 § baras ı yér; gidilecek yer·I, 33
|
666
|
barça
|
bütün, hep·I, 210, 236, 399, 417; II, 213, 216, 312;III, 322
|
667
|
barçın
|
·ipekli kumaş·I,153,175, 216, 358, 509; III, 17, 28. 143, 156, 335, 338, 394 § yolak barç ın; ; yol yol çizgili ipek kumaş· III, 17
|
668
|
bardaçı
|
gidici, varan· I, 24; II, 32, 48. 49
|
669
|
bardukı
|
vardığı, varışı· II, 42; III, 309
|
670
|
bargalı
|
kaldı gideyazdı· I, 22
|
671
|
bargan
|
mersin ağacı yemişi· I, 438 bkz> bazgan
|
672
|
bargan
|
varan, giden, gidicl· II, 53
|
673
|
bargu
|
varılacak, gidilecek, I, 33;III, 211 §bargu yér; gidilecek yer·I, 33
|
674
|
barguçı
|
varıcı, gidici·II, 49, 54
|
675
|
barguluk
|
gitmeyi hakeden (kimse)·I, 24;II, 56
|
676
|
barıg
|
kokmuş şey (yalnız kullanılmaz)·I, 372bkz> bırıg
|
677
|
barıg
|
gidiş ·I, 24, 26, 27, 371;II, 55, 57, 58
|
678
|
barıglı
|
varmayı, gitmeyi, dileyen; varmak, gitmek üzere olan (kimse)·I, 25;II, 57
|
679
|
barıgsamak
|
varmak, gitmek istemek·I, 281;III, 333 bkz> barsamak
|
680
|
barılmak
|
varılmak, gidilmek·II, 130, 139
|
681
|
barımsınmak
|
gider gibi görünmek·II, 258,259, 260
|
682
|
barınmak
|
gider varır görünmek·II, 141, 158
|
683
|
barınmak
|
aybaşı kanı boşanmak·II, 141
|
684
|
barışlıg
|
varılan, gidilen (yer); konuk odas ı, I, 370
|
685
|
barışmak
|
birbìrine gitmek, gitmekte yardım ve yarış etmek·II, 94
|
686
|
bark
|
bark, mülk-III, 333
|
687
|
barkın
|
kişi kendini yolundan hiç bir şeyin alıkoymadığı yolcu·I, 440
|
688
|
barlıg
|
mallı, zengln·III, 438
|
689
|
barmak
|
peyda olmak; vermek·III, 155 bkz> bérmek
|
690
|
barmak
|
varmak, gitmek. I, 20, 22, 24, 26, 27, 37, 38, 40, 43, 46, 66, 74, 85, 87 ,88, 96,134,167, 281, 294, 319, 327, 340, 354, 371, 384, 392. 398, 399, 403, 423, 430, 435, 445, 484; II, 6, 31, 32, 34, 35, 36, 38, 40, 42, 43, 45, 46. 47, 49, 53, 55, 58, 59, 60,
|
691
|
bar
|
mu var mış I, 430, 462
|
692
|
bars
|
pars,I, 344 bkz> pars
|
693
|
bars
|
pire, bit gibi ha/vanların ısırmasından hasıl olan kabarti·I, 348
|
694
|
barsamak
|
varmak, gitmek istemek,I, 281 bkz> bar ıgsamak
|
695
|
bars
|
bolmak kabarmak, I, 348
|
696
|
bars
|
yılı Türkler'in on ikili hayvan takvimindeki y ıllardan biri, pars yılı.I, 344, 346
|
697
|
bart
|
su içilen bardak; şarap ve benzeri akıcı nesnelerin ölçüsü· I, 341 bkz> yart
|
698
|
bart
|
burt tutmak ansızın her yandan yakalamak,I, 341 bkz> yart yurt tutmak
|
699
|
barturmak
|
vardırmak, göndermek I, 20; II, 171, 179; III, 424
|
700
|
baruçı
|
varıcı, gidici· II, 52
|
701
|
bar
|
yigde iri iğde, Zizypha rubra· III, 147
|
702
|
basa
|
sonra· III, 224
|
703
|
basan
|
ölü gömüldükten sonra yenilen yemek·I, 398, 399
|
704
|
basar
|
dağ sarımsağı· I, 360
|
705
|
basarlıg
|
tag sarımsaklı dağ· I, 494
|
706
|
basıg
|
gece baskını yapılacak olan ve ansızın düşmanın yakalanacağı yer· I, 372
|
707
|
basıkmak
|
düşman tarafından basılmak II, 116 bkz> bassıkmak basınçak er zayıf görülen, önem verilmeyen adam· I, 501
|
708
|
basınmak
|
zayıf görmek; basmak; kahretmek, II, 116, 142, 165
|
709
|
basışmak
|
basmakta yardım etmek· II, 100,101
|
710
|
basmak
|
basmak, üzerine çökmek, yıkrnak· I, 434,516; II, 10,74,119,165
|
711
|
basruk
|
baskı, basrık· I, 466
|
712
|
bassıkmak
|
basılmak, baskına uğramak, II, 116, 119, 228 bkz> basıkmak
|
713
|
basturmak
|
bastırmak; bağlamayı ve bastırmayı emretmek; bastırılmak· II, 171
|
714
|
basu
|
demir tokmak, III, 224
|
715
|
basurmak
|
bastırmak, II, 77
|
716
|
basut
|
yardım; arka; acıyan; yardımcı· I, 354,459
|
717
|
baş
|
baş· I, 59, 70, 100. 102, 107, 125, 160, 171,179, 193, 259, 273, 274, 290, 305, 307, 313, 336, 349, 384. 397, 399, 439, 492;II, 24, 105, 112, 135, 152, 153, 178, 179, 191, 233, 234, 281, 283, 293. 312, 326, 356; III, 9, 58, 64,126, 133, 151. 169, 217, 230
|
718
|
baş
|
yara·I, 191, 192, 272. 386;II, 72, 240, 291, 294, 317; III, 53, 62, 85, 96, 151, 283, 301,406
|
719
|
başak
|
okun veya mızragın ucuna geçirilen demir, temren; ok temreni, ok ba;a ğı· I, 378; II, 14, 129, 328; III, 220
|
720
|
başak
|
pabuç, I, 378; III, 417 bkz> başmak
|
721
|
başaklamak
|
başak, demir uç takmak,III, 337
|
722
|
başaklanmak
|
ok temrenlemek, oka temren takılmak·II, 264. 265
|
723
|
başaklıg
|
başlı, temrenli·I, 497
|
724
|
başamak
|
kertik yapmak, kertiklemek; agaçlar birbirine dayal ı olarak konmak .III, 265,266
|
725
|
başgak
|
oyluk kemiklerinin üstü·I, 470
|
726
|
başgan
|
50-100 rıtl ağırlığında büyük bir balık· I, 438
|
727
|
başgıl
|
başı ak· I, 481 bkz> başıl § başgıl yılkı; başı ak, dört ayaklı hayvan· I, 481
|
728
|
başıl
|
tepesinde beyazı bulunan. I, 392 bkz>başgıl § başıl koy;tepesinde beyazı bulunan koyun· I, 392
|
729
|
başlag
|
başıboş, bırakılmış· I, 461 § başlag yılkı; başıboş bırakılmış hayvan· I, 461 bkz>boş yılkı
|
730
|
başlamak
|
başlamak, kılavuzluk etmek, komutanlık etmek, III, 291, 292
|
731
|
başlanmak
|
başlanmak; yönelmek; hayvan dağa doğru sürülmek; başaklanmak·II, 238;III; 235
|
732
|
başlatmak
|
başlatmak,II, 341
|
733
|
başlıg
|
başlı,III, 227
|
734
|
başlıg
|
yaralı·II, 172
|
735
|
başmak
|
pabuç·I, 378, 466;III, 417 bkz> ba şak
|
736
|
başmaklanmak
|
başmak sahibi olmak, II, 274
|
737
|
başnak
|
er başında tulgası, eğninde zırhı olmayan kimse· I, 466
|
738
|
baştar
|
orak·I, 455
|
739
|
batga
|
üzerinde külâh yapmak için yünve keçe kesilen tahta·I, 424
|
740
|
batıg
|
batak; ırmak ve ırmağa benzer ;eylerin derin olan yerleri·I, 371
|
741
|
batlamak
|
kolalamak· III, 291 bkz> patlamak
|
742
|
batmak
|
batmak, gözden kaybolmak,I, 528; II, 128, 293, 294
|
743
|
batman
|
batman· I, 444
|
744
|
batmul
|
kara bibere benzer bir bitki, darü fülfül·I, 481 bkz> bibIi, butmul
|
745
|
batrak
|
ucuna bir ipek parçası takılan mızrak· I, 465 bkz> bayrak
|
746
|
batruş
|
bulanık, koyulaşmış (çorba vb· hakkında),I, 459 § batruş suv; bulanık su·I, 459
|
747
|
batruşmak
|
birbirini batırmak, batırışmak.II, 203
|
748
|
batsıg
|
batı, garp·I, 463 § kün batsıg; gün batısı·I, 463
|
749
|
baturgan
|
saklayan (kimse)·I, 515
|
750
|
baturmak
|
saklamak; batırmak; bağlatnnak· II, 73;III, 192
|
751
|
bay
|
zengin, I, 349; III, 158, 239
|
752
|
baya
|
az önce,I, 37
|
753
|
baybayuk
|
kelebek kuşu·III, 179
|
754
|
bayık
|
doğru söz· III, 166
|
755
|
bayın
|
koyu kırmızı, gelincik çiçeği rengi· III, 20 bkz> yipin, yipkil, yipkin
|
756
|
baynak
|
pislik, gübre. III, 175
|
757
|
bayrak
|
bayrak· II, 205; III, 183 bkz> batrak
|
758
|
bayumak
|
zenginlemek, zenginleşmek. III, 274, 406
|
759
|
bayutmak
|
zenginletnıek· II, 325
|
760
|
baz
|
yat, yabancı, garip. III, 148, 159 bkz> yat
|
761
|
bazgan
|
mersin ağacının yemişi· I,18bkz>bargan
|
762
|
be
|
koyun melemesi bildirir· III, 206
|
763
|
beçel
|
sünnet edilmiş kadın; hadım edilmiş erkek; iğdiş edilmiş at ve başka hayvanlar· 1. 392
|
764
|
beçkem
|
alâmet, belge; ipekten veya yaban s ığırı kuyruğundan yapılan alâmet olup savaş günlerinde yiğitler takınırlar·I, 483 bkz> perçem
|
765
|
beçkemlenmek
|
savaş gününde ve başka günlerde belge takınmak·II, 277
|
766
|
beçküm
|
evin sofası·I, 484
|
767
|
bedük
|
büyük,I, 93, 360, 385, 499. 500 bkz>bedük
|
768
|
bedüklemek
|
büyük saymak·III, 340
|
769
|
bedümek
|
büyümek·I, 319; III, 359
|
770
|
beder
|
burhan heykel· I, 436 bkz> bedez burhan, burhan, furxan
|
771
|
bedhez
|
burhan heykel· I, 436 bkz> beder burhan, burhan, furxan
|
772
|
bedizlig
|
ev süslü ev· I, 507
|
773
|
bedmek
|
göz zayıf görmek· III, 439
|
774
|
bedrem
|
bayram, sevinç ve eğlence günü. I, 263, 484; III, 176 bkz> badram, beyrem § bedrem yér gönül açan yer· I, 484
|
775
|
bedük
|
büyük· I, 94 bkz> bedük
|
776
|
bedütmek
|
büyütmek, II, 300, 301
|
777
|
beg
|
bey, koca, evli erkek, I, 22, 35, 48, 49, 54, 64, 70, 78, 81, 82, 89,97,103, 168, 178, 182, 185, 199, 206, 212, 240, 249, 260, 274, 285, 287, 296, 300, 301, 302, 304, 320, 358, 362, 376, 378,421.424, 428,462,466, 486, 521;II, 8, 9, 10, 19, 21, 38, 75, 84,
|
778
|
begeç
|
beyceğiz (küçültme ile birlikte acıma ve sevme bildirir I, 357
|
779
|
beglemek
|
bey saymak, bey diye ad vermek·III, 292, 293
|
780
|
beglenmek
|
kadın evlenmek, koca sahibl olmak, koca edinmek·II, 239, 254
|
781
|
beglig
|
beylik·I, 362
|
782
|
begsik
|
bey gibı, beye benzer,III, 128
|
783
|
bek
|
muhkem, kavi, pek, sailam, sıkı·I, 333, 349, 455;III, 11 bkz> berk
|
784
|
bek
|
bekeç tekinlerin sanı· I, 357
|
785
|
bekişmek
|
pekìşmek, sağlamlaşmak. II, 105 bkz> beküşmek
|
786
|
bekitmek
|
pekitmek, sağlamlaştırmak II, 309 bkz> bekütmek
|
787
|
beklemek
|
beklemek, gözetmek; saklamak, hapsetmek; pekitmek; kapatmak·I, 504; III, 292, 445 bkz> berklemek
|
788
|
beklenmek
|
bekişmek, sağlamlaşmak; kapanmak, kapatılmak; saklannnak·II, 239
|
789
|
bekleşmek
|
muahede yapmak, ahitleşmek; kapatmakta y»rdım etmek; beklemekte, gözetlemekte yardım etmek,II, 203, 204
|
790
|
bekletmek
|
bağlatmak; hapsettirmek; bekletmek, gözettirmek·II, 341
|
791
|
bekmes
|
pekmez· I, 440, 459 bkz> pekmes
|
792
|
bekni
|
buğday, darı, arpa gibl şeylerden yapılan içki; boza·I, 434;III, 60, 81
|
793
|
bekreşmek
|
pekişmek. III, 278 bkz> bekrişmek
|
794
|
bekrişmek
|
peklimek·III, 278 bkz> bekreşmek
|
795
|
bek
|
turmak yerinde, sağlam durmak,I, 455
|
796
|
bekümek
|
berkişmek·III, 270
|
797
|
beküşmek
|
pekişmek, sağlamlaşmak.II, 105 bkz> bekişmek
|
798
|
beküt
|
gizli, saklı·III, 8 bkz> yaşut (yalnız kullanılmaz "yaşut" ile birlikte gelir)
|
799
|
bekütmek
|
pekitmek, sağlamlaştırmak.II, 309 bkz> bekitmek
|
800
|
belek
|
armağan, konuğun hısımlarına getirdiği armağan, bir yerden başka yere gönderilen armağan.I, 385, 408
|
801
|
beléklemek
|
armağan kılmak, vermek, hediye etmek,I, 307;III, 340 bkz> beliklemek
|
802
|
belelmek
|
batmak, bir şeye bulanmak,III, 196
|
803
|
belemek
|
koyun melemek· III, 206, 270
|
804
|
belgü
|
alâmet, nişan, im, belge, I, 427, 428
|
805
|
belgülüg
|
belli- I, 354, 384, 528; II, 40; III, 160
|
806
|
belgürmek
|
meydana çıkmak, belirnnek, açığa çıkmak· 1. 387;II, 172
|
807
|
belik
|
yara yoklamak için kullanılan mil· I, 385
|
808
|
belik
|
fitìl, kandil fitill· I, 267, 385; II, 323
|
809
|
beliklemek
|
armağan kılmak· I, 304 bkz> beleklemek
|
810
|
beliklik
|
kebez fitillik, fitll yapmak için hazırlanmış olan pamuk·I, 510
|
811
|
beliñ
|
düşman gelmesi yüzünden halka düşen ürküntü ve korku· III, 370
|
812
|
beliñçi
|
çok korkak, çok ürkek· III, 371
|
813
|
beliñlemek
|
belinlemek, korku ile uykusundan s ıçramak, hayvan habersizce bir şeyden korkup sıçrayarak ürkmek, III, 409
|
814
|
bel
|
kılmak bir kimseye dileğinden çok yemek vermek· III, 133
|
815
|
ben
|
ben· I, 31, 339 bkz> men
|
816
|
benek
|
bakır para,I, 386
|
817
|
benek
|
tane, habbe·I, 386
|
818
|
berge
|
kamçı,III, 323 bkz> berke
|
819
|
berk
|
muhafaza edilmiş, tahkim edilmiş, sağlam·I, 349;III, 445 bkz> bek
|
820
|
berke
|
döğme, sürmek için kullanılan deynek, kamçı· I, 427 bkz> berge
|
821
|
berkitmek
|
berkitmek, sağlamlaştırmak· II, 340
|
822
|
berklemek
|
saklamak, hapsetmek· III, 445, 446 bkz> beklemek
|
823
|
berkelenmek
|
kanla dolmak; kamçı sahibi olmak, III, 201, 202
|
824
|
berkletmek
|
korutmak, muhafaza ettirmek, korumakla emretmek·III, 424
|
825
|
bertinmek
|
berelenmek; el yorgunluğu peyda etmek,II, 237
|
826
|
bertişmek
|
sertleşmek, birbirini kesmek ve yaralamak,II, 203
|
827
|
bertlenmek
|
hırkalanmak, hırka giymek·III, 200 bkz> bertülenmek
|
828
|
bertmek
|
berelemek·III, 425
|
829
|
bertü
|
hırka, pardesü·I, 416 bkz> partu bertülenmek h ırkalanmak, hırka giymek· III, 200 bkz> bertlenmek
|
830
|
berü
|
beri, tarafına. I, 35, 219; II, 55, 259; III, 65, 212, 245
|
831
|
besbel
|
bir tel iplik, bir söğüm iplik I, 481
|
832
|
beş
|
sayıda beş· I, 121. 132; III. 125, 449
|
833
|
beşinç
|
sayıda beşinci· I, 132;III, 449
|
834
|
beyrem
|
bayram, sevinç ve eğlence günü.I, 484;III, 176 bkz> badram, bedrem
|
835
|
bezek
|
nakış, I, 385, 412; II, 99
|
836
|
bezelmek
|
bezenmek, nakışlanmak. II, 131 bkz> bezenmek
|
837
|
bezemek
|
bezemek, nakışlamak.III, 263
|
838
|
bezenmek
|
süslenmek, bezenmek·II, 142, 155 bkz> bezelmek
|
839
|
bezeşmek
|
nakşetmekte yardım ve yarış etmek, II, 99
|
840
|
bezetgen
|
daima bezeten· II, 319
|
841
|
bezetmek
|
bezetmek, süsletmek, II, 305, 318
|
842
|
bezgek
|
titreme, tltreticl sitma·II, 289, 305 bkz> bezig
|
843
|
bezig
|
titreme., 385 bkz> bezgek
|
844
|
bezinç
|
ipek ve yün yumağı·III, 373
|
845
|
b(e)z(i)nç
|
dalları ve yaprakları kızıl olup, bağlarda biten ve ilâç olarak yenen bir bitki·III, 373
|
846
|
bezitmek
|
Titretmek II, 305
|
847
|
bezmek
|
titremek·I, 385;II, 8
|
848
|
bég
|
koca·III, 133 bkz> beg bél bel, III, 133
|
849
|
bélemek
|
belemek, beşige bağlamak; bu!aştırmak, III, 270
|
850
|
bérgil
|
borç, verecek· I, 427
|
851
|
bérigli
|
vermek isteyen, II, 58
|
852
|
bérigsemek
|
vermek istemek; vere yazmak· III, 334
|
853
|
bérilmek
|
verilmek· II, 131
|
854
|
bérim
|
verim, borç, verecek, I, 409; II, 185, 214; III, 288
|
855
|
bérimçi
|
borçlu, I, 75, 409
|
856
|
bérimlig
|
verimli; borçlu· I, 240
|
857
|
bérişmek
|
verişmek II, 94, 95
|
858
|
bérmek
|
vermek, gelmek bkz> barmak·I, 35, 63, 79, 97, 102. 120, 128, 130, 131, 210, 219. 243. 274, 320, 321, 354, 357, 459, 498; II, 61, 83. 249, 343; III, 14, 46, 129, 133, 145, 166, 180, 212, 217, 220, 222, 226, 333, 355, 359, 362, 364, 371, 372, 448, 449
|
859
|
bért
|
efendisinin köleden her yıl aldığı vergi· I, 341
|
860
|
béşik
|
(beşik) beşik,I, 236, 248, 261, 275,408; III, 58, 78, 185
|
861
|
béşikliğ
|
uragut beşikli, emzikli kadın· I, 509
|
862
|
béz
|
bez; etle deri arasında bulunan bez· III, 123
|
863
|
bıçası
|
biçecek, kesecek· I, 14; II, 70 § y ıgaç bıçası neñ
|
864
|
bıçgas
|
üluslar vb· arasında yapılan and ve bağlantı· I, 459 bkz> baçıg, bıçıg
|
865
|
bıçgıl
|
eldeki, ayaktaki çatlaklar, b ıçılgın; yerdeki yarıklar ve çatlaklıklar· I, 480 bkz> bıçılgan § bıçgıl yér
|
866
|
bıçgu
|
bıçkı, bıçak, I, 13;II, 69
|
867
|
bıçguç
|
makas, sındı·I, 452
|
868
|
bıçıg
|
and, sözleşme·I, 371 bkz
|
869
|
bıçılgan
|
elde, ayakta ve yeryüzünde olan yar ıklıklar I, 519 bkz> bıçgıl
|
870
|
bıçılmak
|
kesilmek, blçilmek· I, 15; II, 122, 356
|
871
|
bıçım
|
kesim, dilim, I, 15, 395
|
872
|
bıçınmak
|
kendi için doğramak; kendini dograr gibi göstermek; kendi ba şına doğramak·II, 141
|
873
|
bıçış
|
büyüklerin konukluğuna, düğününe, davetine gidenlere verilen ipekll kuma ş·I, 366
|
874
|
bıçışmak
|
biçmekte ve kesmekte yardım ve yarış etmek, II. 91, 92
|
875
|
bıçma
|
biçme, kesme, I, 431 § bıçma yorınçga; biçilmiş yonca· I, 431
|
876
|
bıçmak
|
kesmek, kestirmek I, 13, 15, 282, 338, 427, 434;II, 4, 268
|
877
|
bıçturmak
|
biçtirmek, kestirmek· II, 171
|
878
|
bıçuk
|
keslk, parçalanmış her çeyin yarısı, buçuk· I, 377
|
879
|
bıdık
|
bıyık, I, 377
|
880
|
bıgrıg
|
çuval, dağarcık, tulum gibi ;eylerin tıka basa dolu olmasından sonra bu gibi şeylerde olan girinti ve çıkıntı· I, 461 bkz> bıgrıl,
|
881
|
bugrıl
|
bıgrıl tulum ve benzeri kapların dolunca hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı · I, 481 bkz> bugrıl,
|
882
|
bıgrıg
|
bıkın böğür, boş böğür,I, 399
|
883
|
bıldır
|
bıldır, geçen yıl,I, 456
|
884
|
bırıg
|
kokmuş·I, 372 bkz> barıg
|
885
|
bırkıg
|
atin veya eşeğìn genizden ses çıkarması·I, 461 § at bırkıgı; atın ve eşeğin genizden ses çıkarması·I, 33
|
886
|
bırkırmak
|
homurdanmak, genizden ses çıkarmak·II, 171
|
887
|
bıruk
|
teşrifatçı, hakanın yanına, aşamasına göre büyükleri alan ve yer gösteren adarn ın adı· (aslı buyruktur), I, 378
|
888
|
bi
|
kısrak, III, 88, 206. 310
|
889
|
bi
|
böy denen böcek· III, 206 bkz> bög, böy
|
890
|
bibli
|
darü fülfül 430 bkz> batmul, butmul
|
891
|
biçek
|
bıçak· I, 384, 473; II, 176, 196, 231, 260, 262, 271, 293, 310, 317, 325; III, 18. 82, 91, 126, 169. 254, 270, 273, 299, 350, 420, 442
|
892
|
biçeklemek
|
bıçaklamak, bıçakla vurmak. III, 340
|
893
|
biçeklenmek
|
bıçak sahibi olmak· II, 265
|
894
|
biçin
|
maymun· I, 346, 409
|
895
|
biçin
|
yılı Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 409
|
896
|
bildüzmek
|
bildirmek, öğretmek·II, 202
|
897
|
bile
|
ile, beraber.I, 44, 82, 100, 170, 237, 242, 248, 354, 389, 417, 430, 434, 469, 528;II, 5, 22, 28, 79, 97,128,176, 212, 214, 215, 219, 226, 343; III,11, 15, 22, 66, 71, 101, 166, 392, 393, 443
|
898
|
bilegü
|
bileği·I, 447
|
899
|
bilek
|
bilek,I, 325, 385, 518;II, 148, 214
|
900
|
bileklig
|
bilekli, güçlü kuvvetli· I, 509, 511
|
901
|
bilemek
|
bilemek, II. 260, 325;III, 270, 272
|
902
|
bilemsinmek
|
biler görünmek·II, 260, 262
|
903
|
biletmek
|
biletmek·II, 310, 325
|
904
|
bilezük
|
vez)k,I, 518;II, 82
|
905
|
bilezüklenmek
|
bllezik takınmak· III, 205
|
906
|
bilge
|
bilge, hakim; akıllı, bilgin, alim· I,II, 51. 88, 207, 385, 388, 419. 428; III, 45, 46, 59, 137,155,158, 212, 303, 370, 380, 440 § bilge beg; bilgin, ak ıllı ve hakim bey· I, 428 § bügü
|
907
|
bilge
|
akıllı kişi, I, 428 § külüg bilge; ünlü ki şi· 1. 428
|
908
|
bilgedmek
|
akıllanmak·II, 340, 341 bkz> bilgetmek
|
909
|
bilgelenmek
|
akıllanmak, akıllılaşmak·III, 202
|
910
|
bilgetmek
|
akıllanmak·II, 340 bkz> bilgedmek
|
911
|
bilgimsinmek
|
kendini akıllı gösternnek·III,202
|
912
|
bilig
|
akıl, us; hikmet; bilgi·I, 61, 89, 92, 119, 140, 232, 252, 261, 385, 386, 467. 511;II, 22,148. 243; III, 81, 228, 358, 385, 393
|
913
|
biligin
|
bilgi ile,II, 91
|
914
|
biliglig
|
bilgili·I, 510
|
915
|
biligsemek
|
akıllanmak; akıllı olmak istemek·III, 334
|
916
|
biligslzlik
|
bilgisizlik·I, 440
|
917
|
bilimsinmek
|
bilir görünmek·I, 262
|
918
|
bilinçek
|
bir zaman sonra hırsızın veya başkasının elinde bulunan her çalınmış malın adı·I, 510 § bilinçek neñ
|
919
|
bilinmek
|
kendi işini bilmek; itíraf etmek;bilinmek, anla şılmak· II, 23, 143, 228
|
920
|
biliş
|
biliş, tanış; bilen, bilici·I, 12, 367
|
921
|
bilişmek
|
bilişmek, tanışmak, II, 107;III, 71, 188
|
922
|
bilmedük
|
bilinmemiş, tanınmamış, bilinmeyen, tanınmayan·III, 160
|
923
|
bilmek
|
bilmek I,.11, 12, 22, 38, 44, 63, 127, 212, 300, 332, 394, 425, 456, 510;II, 22;III, 20, 222, 233, 259, 359, 372
|
924
|
bilmiş
|
bilinmiş, tanınmış, bilinen tanınan·III, 160
|
925
|
bilsikmek
|
bilinmek I, 21
|
926
|
biltürmek
|
ögretmek, bildirmek·II, 176
|
927
|
bir
|
bir· I, 15, 48, 50, 75, 107, 185, 186, 187, 189, 196, 219, 231, 232, 237, 239, 241, 258, 274, 283, 288, 296, 318, 321, 322, 329, 341, 349, 358, 369, 373. 382, 385, 387, 389. 391, 395, 396, 397, 398, 427, 429. 444, 523;II, 26, 42, 89, 92, 93, 94, 103, 107,
|
928
|
birin
|
birin birer birer·III, 360
|
929
|
birinç
|
sayıda birinciIII, 373
|
930
|
birle
|
ile, beraber·I, 49, 61, 157, 167, 177,180. 181, 182, 184, 185, 186, 190, 221, 231, 233, 234, 235, 236, 237, 240, 242, 333, 367, 371, 414, 424, 430, 474, 518, 519, 520;II, 3, 26, 77, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 106, 107, 108,III,
|
931
|
birtem
|
uzun müddet·I, 484
|
932
|
biste
|
tecimeni evinde konuklatıp onun mallarını satıveren ve koyunlarını toplayan ve tecimen giderken yirmi koyunda bir alan şahıs·III, 71
|
933
|
bistik
|
eğrilmek üzere hazırlanmış, atılmış pamuk sümeği I, 476 bkz> pistik
|
934
|
bistik
|
fitil-I, 476 bkz> pistik
|
935
|
bit
|
bit·I, 320,III, 291 § tarıg biti tahıl biti· I, 320
|
936
|
biti
|
gökten inen kitaplardan her biri.III, 217
|
937
|
bitig
|
yazma, yazı, bkz> bitik
|
938
|
bitigü
|
Türk diviti ve başka divitler. III, 174
|
939
|
bitik
|
kitap; mektup, yazma, yazı, yazış;yazılı şey, kâğıt, |, 71, 156, 186, 197, 202, 212, 226, 232, 302, 384, 459;II, 7, 21, 39, 75, 88, 95, 113, 119. 127, 131, 133, 139, 140, 145. 149, 160, 298, 318, 320, 321, 325, 333; III, 59. 64, 94, 105, 254, 305, 353, 43
|
940
|
bitik(g)
|
muska, afsun, üfrük· I, 384; III, 164
|
941
|
bitiklig
|
yazı yazılacak nesne sahibi· I, 508, 511
|
942
|
bitiklik
|
yazı yazılmak için hazırlänan şey· I, 508
|
943
|
bitilgen
|
daima yazılan· I, 521
|
944
|
bitilmek
|
yazılmak. II, 119, 139, 160; III, 119
|
945
|
bitímek
|
yazmak· II, 325
|
946
|
bitinmek
|
yazılmak, yazınmak, kendisi için başkasının yardımı olmaksızın yazmak, II, 139, 140, 141, 160
|
947
|
bitişmek
|
yazmakta yardım ve yarış etmek·II, 88, 113
|
948
|
bitişmek
|
ikrar etmek,II, 88
|
949
|
bititdeci
|
yazdırıcı.II, 318
|
950
|
bititeçi
|
yazdırıcı· II, 318
|
951
|
bititgü
|
yazdıracak· II, 321 § bitíg bititgü oruñ; yazı' yazdıracak yer· II, 321
|
952
|
bititküçi
|
yazdırıcı.II, 318
|
953
|
bititmek
|
yazdırmak· II, 298, 299, 312, 325
|
954
|
bititmiş
|
yazılmış·II, 320 § bititmiş bitik;yazılmış yazı, eser·II, 320
|
955
|
bitlemek
|
bit aramak·III, 291
|
956
|
bitrik
|
fıstık· 1. 476 bkz> buturgak
|
957
|
bitrik
|
kadınların avret yerinde bulunan dilcik, d ılak·I, 476
|
958
|
biz
|
biz,I, 24, 25, 46, 94, 325, 341, 452, 509; II, 61, 66. 68, 274;III, 370 bkz> miz
|
959
|
bizi
|
ekmeğin üzerinde yanmaktan dolayı peyda olan siyahlık·III, 223
|
960
|
bod
|
boy·I, 412 bkz> bod
|
961
|
bodug
|
renk; boya·I, 175 bkz> bodug
|
962
|
bod
|
boy, kamet· III, 121, 216 bkz> bod
|
963
|
bod
|
toy kuşu·III, 121
|
964
|
bod
|
misk ile râmek'ten yapılan şey· III, 121 §bod moncuk; cariyelerin misk ile râmekten yaparak takındıkları boncuk·III, 121
|
965
|
bodlug
|
boylu, III, 121, 138, 156
|
966
|
bodug
|
boya; kına· II,II, 304 bkz> bodug
|
967
|
bodumak
|
boyamak; yapıştırmak· III, 260
|
968
|
bog
|
bohça, boğ, eşya konan heybe· II, 133, 141;III, 127
|
969
|
bogarmak
|
ağaca kertik kertmek,II, 80 bkz>bogramak
|
970
|
bogaz
|
boğaz,I, 364;II, 244 bkz> boguz
|
971
|
bogım
|
boğum·I, 395 bkz> bogum, bogun
|
972
|
boglamak
|
boğlamak, bohçalamak·III, 292 bkz>baglamak
|
973
|
boglanmak
|
bohçalanmak,II, 239 bkz> baglanmak
|
974
|
boglunmak
|
boğulmak,II, 239
|
975
|
bogmak
|
boğmak,I, 86;II, 14, 24, 173; III, 406
|
976
|
bogmak
|
gömlek düğmesi. I, 466
|
977
|
bogmak
|
gerdanlık, gelin gerdanlığı·I, 466
|
978
|
bogmaklalmak
|
düğmelenmek·III, 350 bkz>bogmaklamak, bogmaklanmak
|
979
|
bogmaklamak
|
düğmelenmek·III, 350, 351bkz> bogmaklalmak, bogmaklanmak bogmaklanmak
|
980
|
bognaklanmak
|
bulut parça parça olmak·II, 274
|
981
|
bogra
|
her hayvanın aygırı, boğa, deve aygırı, pohur·I, 187, 188, 420, 443, 521, 11. 223, 287, 334; III, 254, 282, 293
|
982
|
bogralanmak
|
pohurlanmak, pohurlaşmak·III, 200, 201
|
983
|
bogramak
|
ağaçta kertik kertmek· II, 80; III, 277 bkz> bogarmak
|
984
|
bogruşmak
|
ağaç yontmakta yardım ve yarış etmek· II, 203
|
985
|
bogsuk
|
kölelerin boyunlanna geçirilen lâle·I, 465 bkz> bohsuk
|
986
|
bogturmak
|
boğdurmak, II, 171
|
987
|
bogulmak
|
boğulmak,II, 131
|
988
|
bogum
|
boğum·I, 399 bkz> bogım, bogun
|
989
|
bogun
|
boğum·I, 399 bkz> bogım, bogum
|
990
|
bogundı
|
hayvanların sidikliği, mesane (yalnız hayvanların, insanların değil) .1, 449 bogunmak
|
991
|
bogurda
|
saç kıvırcık saç· I, 488
|
992
|
boguşmak
|
birbirini boğmak· II, 101
|
993
|
bog(u)z
|
boğaz· II, 24, 130, 290, 306; III, 264 bkz> bogaz
|
994
|
boxsuk
|
kölelerin boyunlarına geçirilen lâle· I, 465 bkz> bogsuk
|
995
|
boxsuklanmak
|
eli boynuna bağlanmak·II, 272
|
996
|
boxtay
|
elbise bohçası, heybesi·III,239 bkz; boxtuy
|
997
|
boxtuy
|
elbise bohçası, heybesi·III, 239 bkz> boxtay
|
998
|
bok
|
bok·III, 129
|
999
|
boka
|
boğa· II, 79; III, 226
|
1000
|
bokadmak
|
boğalanmak, boğa olmak, II, 308 bkz> bokatmak
|
1001
|
bokatmak
|
boğalanmak, boğa 0111^.II, 308 bkz> bokadmak
|
1002
|
boklamak
|
boklamak, pislemek·III, 292
|
1003
|
bolgu
|
olma, oluş·I, 139
|
1004
|
bolmagu
|
olmayacak (iş vb.)· § boldiñ erinç
|
1005
|
bolmagu
|
; olmayacak bir şey oldun· III, 245
|
1006
|
bolmak
|
olmak· I, 26, 36, 37, 42, 47, 49, 51, 53, 54, 55, 59, 62, 64, 66, 69, 75, 79, 82, 89, 92, 93, 95,104,115, 138, 139, 186, 192, 200, 205, , 219, 243, 250, 251, 252, 288. 307, 309, 318, 322, 325, 326, 330, 333, 342, 348, 349, 358, 369, 390, 400, 402, 410, 42
|
1007
|
bolmış
|
olmuş· I, 93 § bolmuş aş; olmuş (pişmiş) yemek· I, 93
|
1008
|
boluş
|
sõzle yardım· I, 367
|
1009
|
boluş
|
kılmak sözle yardım etmek· I, 367
|
1010
|
boluşmak
|
birinden yana çıkmak, birinin dileğine uymak· II, 108
|
1011
|
bor
|
şarap, süci·III, 119, 121
|
1012
|
borguy
|
üflenerek öttürülen boru· III, 241
|
1013
|
borı
|
ok ucuna geçirilen temren oyu ğu halkası; hokka ve taş gibi şeylerin yarılmaması için ağızlarına geçirilen halka· III, 220
|
1014
|
borık
|
huy, gidiş· I, 378 bkz> yorık, yoruk
|
1015
|
boş
|
boş hür, ergin; boşanmış; sölpük, pörsük gevşek; salıverilmiş,boşaltılmış.I, 330;III, 124,125 § boş yılkı; başıboş salınmış hayvan sürüsü, I, 330 bkz> ba şlag yılkı· I, 461 § ol işler boş; o kadın boştur; ·o kadını boşadı, bıraktı, unuttu, I, 330
|
1016
|
boşanmak
|
(kadın) boşamak, bağı çözülmek, II, 142
|
1017
|
boşatmak
|
boşaltmak; çözmek, çözülmek, bırakılmak, (kadın) boşatmak· II, 306, 307
|
1018
|
boşgunmak
|
boş kalmak, boş olmak, işten yorulmak· II, 238 bkz> boşunmak
|
1019
|
boş
|
kılmak bırakmak, azat etmek, I, 330
|
1020
|
boşlaglanmak
|
kızmak, öğüt tutmanıak·II, 272
|
1021
|
boşug
|
hanın, elçiye dönmesi için izin vermesi,izin·I, 372 §
|
1022
|
boşug
|
aşı izin yemeği, I, 372
|
1023
|
boşugu
|
salıverme zamanı,I, 446
|
1024
|
boşumak
|
boşalmak; boşanmak, çôzulmek, gevşemek; izln verip bırakmak; boşamak·III, 266
|
1025
|
boşunmak
|
boşalmak·II,238 bkz> boşgunmak
|
1026
|
boşutgan
|
çok yumuşaklık (ishal) veren, çok yumuşatan·I, 514
|
1027
|
boşutmak
|
bırakmak, boş bırakmak, serbest bırakmak; yumuşaklık, (ishal) vermek,I,210
|
1028
|
botu
|
potuk, deve yavrusu·I, 120;II, 341 bkz> botuk
|
1029
|
botuk
|
potuk, deve yavrusu· III, 218 bkz> botu
|
1030
|
boy
|
boy, ulus, kavim, kabile, aşiret; hısım·I, 44, 51, 237, 238, 338;II, 209, 274, 316;III, 141
|
1031
|
boy
|
yenilen bir ot, poy otu· III, 141
|
1032
|
boyın
|
boyun, tutamak,III, 169 bkz>boyun
|
1033
|
boymaşmak
|
dolaşmak, açılmamak (ip gibi şeyler ve işler), karışmak· III, 194
|
1034
|
boymul
|
boynunda beyazlık olan hayvan, moymul·III, 176
|
1035
|
boynak
|
dağ boynu, belen· III, 175
|
1036
|
boynak
|
yılana ağı veren keler,III, 175
|
1037
|
boynamak
|
kurulmak, gururlanmak, böbürlen-mek, mağrur olmak, dik başlı o1mak·I, 226; III. 377
|
1038
|
boynatmak
|
dik başlılık ettirmek·II, 357
|
1039
|
boyun
|
boyun·I,127, 213, 370, 518;II, 3,74, 76, 164,180, 218,219, 233, 235, 236;III,194, 230, 248, 288, 325. 427, 431 bkz> boyın
|
1040
|
boyunduruk
|
boyunduruk· III, 179
|
1041
|
boyunlamak
|
boyuna vurmak·III, 145
|
1042
|
boz
|
boz reflk·II, 12; III, 122, 224
|
1043
|
bozlamak
|
ses vermek, bağırmak; bozlamak· I, 120; III, 291
|
1044
|
bozlatmak
|
böğürtmek,II, 341
|
1045
|
bozmak
|
bozmak, yıkmak· II, 8
|
1046
|
bozuk
|
bozuk, kırık yıkık, I, 378
|
1047
|
bozulmak
|
bozulmak, yıkılmak· II, 131
|
1048
|
bozuşmak
|
bozmakta yardım ve yarış etmek, II, 99
|
1049
|
bög
|
bir çeşit örümcek, böğ· III, 131, 141 bkz> bi, böy
|
1050
|
bögrül
|
bögrü ak olan hayvan· I, 481 § bögrül at; bö ğürleri ak olan at·I, 481
|
1051
|
bögür
|
böğrek, böbrek·I, 316
|
1052
|
bögürlemek
|
böğüre vurmak; harp safını karşılaşmadan sağ veya soldan vurup yenmek· III, 332, 345
|
1053
|
bök
|
aşığın sırtının, tümseğinin yukarı gelmesi, III, 130 bkz> çik bök
|
1054
|
böke
|
turmak bükülmek, eğilmek III, 231
|
1055
|
bökmek
|
eğilerek yere kapanmak, yemekten b ıkıp, doyup usanmak, bıkmak, gözü doymak, kanmak. II, 18, 19 bkz> bükmek
|
1056
|
bökütmek
|
doyurmak, bıktırmak II, 309
|
1057
|
bölük
|
bölük-I, 385
|
1058
|
bölükmek
|
hayvanlar bölüklere aynlmak·II, 118
|
1059
|
böñ
|
iri yarı, yoğun, obur·III, 354
|
1060
|
böñ
|
ağır bir şeyin düşmesiyle çıkan ses·III, 354
|
1061
|
böri
|
kurt·I, 36
|
1062
|
börk
|
başlık, külâh, börk, I, 349;II, 93, 281, 303; III, 175, 200, 336, 351, 361 § kuturma
|
1063
|
börk
|
önde, arkada iki kanadı bulunan külâh· I, 490 § sukarlaç börk uzun külâh· I, 493 § kad ıglıg börk kenarlı, kıyılı külãh· I, 496
|
1064
|
börkçi
|
takkeci, serpuşçu, külâh yapan ve satan· I, 26; II, 41, 52
|
1065
|
börleyü
|
kurt gibi I, 189
|
1066
|
börüñ
|
suların yerde yaptığı yarıklar· III, 370
|
1067
|
böy
|
bir çeşit örümcek· III, 141, 206 bkz> bi, bög
|
1068
|
böz
|
bez· I, 21, 49, 117, 152, 382, 477;II, 129, 308, 337, 345, 365; III, 51, 69, 101, 122, 198, 208, 291, 296, 352
|
1069
|
bu
|
bu·I, 34, 36, 46, 49, 64, 72, 74, 77, 94,126, 128, 132, 136, 141, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 186, 190, 193, 197, 204, 230, 235, 238, 244, 246, 253, 255, 259, 266, 270, 288, 291,292, 294, 297, 313, 315, 318, 323, 326, 329, 340, 362, 373, 374, 376, 391,
|
1070
|
bu
|
buğ, buhar, bugu·III, 206
|
1071
|
buç
|
buç kuşun ötmesi için "güzel güzel" yerinde söylenen bir söz,II, 290
|
1072
|
buçgak
|
bucak; açı, zaviye ve benzeri·I, 465
|
1073
|
buçgak
|
kesilmiş hayvan derisinden çarık yapılan uçlar·I, 465
|
1074
|
buçgak
|
kutur·I, 465
|
1075
|
buçgaklanmak
|
köşelenmek·II, 273
|
1076
|
buçı
|
bir çeşit kubuz; iyi ses veren, çok inleyen ut·III, 173, 219
|
1077
|
buç
|
kubuz inleyen utlardan bir ut·III, 173
|
1078
|
budgay
|
buğday· III, 240 bkz> bugday
|
1079
|
budun
|
halk, ulus kavim, I, 155, 238, 239. 241, 352, 438, 439;II, 216, 223, 250;III, 398, 420 bkz> budun, buyun § budun başkanı
|
1080
|
budunlug
|
bukunlug ulusu, oymağı olan·I, 499
|
1081
|
budursın
|
bıldırcın·I, 513
|
1082
|
budmak
|
buymak, donmak ve ölmek·III, 439
|
1083
|
budun
|
halk, kavim, ulus·I, 45, 231. 398, 466, 512;II, 110, 127, 211, 216;III, 4, 47, 69. 75,80, 90, 147, 185 bkz> budun, buyun
|
1084
|
buduşmak
|
bir şey açılmak, ayrılmak (eğri bacaklar gibi), ap;ak olmak· II, 93
|
1085
|
budutmak
|
soğukta dondurarak öldürmek· II, 302 bkz> yudutmak
|
1086
|
buga
|
Hindistan'dan getirilen bir ilâç, III, 224
|
1087
|
bugday
|
buğday· II, 235, 319, 363;III, 4, 73, 240, 254, 325 bkz> budgay
|
1088
|
bugrıl
|
tulum ve tuluma benzer dolu kapların hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı. I, 481 bkz> bıgrıg, bıgrıl
|
1089
|
buxsamak
|
kabul etmemek; zorla yapmak·III, 284
|
1090
|
buxsatmak
|
dik başlılık ettirmek,II, 335
|
1091
|
buxsı
|
pişmiş buğday ile badem içl üzerine bal ve süt ile yap ılmı; bulamaç dökülerek meydana getirilen bir yemek·I, 423
|
1092
|
buxsum
|
boza, darıdan yapılan bir içki·I, 485
|
1093
|
bujın
|
çöpleme denilen ağılı bir ot·I, 398
|
1094
|
buk
|
içi boş şeylerin yere düşerken çıkardıkları ses·III, 129
|
1095
|
bukaç
|
su kabı, topraktan yapılan çömlek ve benzeri şeyler, I, 357, 411
|
1096
|
bukagu
|
hırsızların ellerlne vurulan kelepçe· I, 446
|
1097
|
bukak
|
kuş kursagı.II, 285
|
1098
|
bukmak
|
bükmek, kıvırmak,II,16
|
1099
|
bukramak
|
hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukrımak
|
1100
|
bukrımak
|
hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukramak
|
1101
|
bukuk
|
çiçek topluluğu; çiçek tomurcuğu.II, 285
|
1102
|
bukuk
|
boğazın iki yanında deri ile et arasında peyda olan et bezleri·II, 285
|
1103
|
bukuklanmak
|
tomurcuklanmak, kabarmak· I, 437;II, 285
|
1104
|
bukuklug
|
er boğazı urlu adam,I, 497
|
1105
|
bukulmak
|
bükülmek, burkulmak, toplannnak· II, 131, 132
|
1106
|
bukunmak
|
bükmek, kıvırmak· II, 142, 143
|
1107
|
bukurmak
|
indirmek· II, 82, 83
|
1108
|
bukursı
|
sapan demiri.III, 242
|
1109
|
buladmak
|
tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> bulatmak
|
1110
|
bulak
|
at boyu kısa, sırtı geniş at·I, 379
|
1111
|
bulamak
|
pişirmek·III, 270
|
1112
|
bulan
|
Kıpçak illerinde avlanan büyük bir yaban hayvan ı·I, 413
|
1113
|
bulatmak
|
tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> buladmak
|
1114
|
buldukmak
|
bulunmak· II, 227
|
1115
|
buldunı
|
içerisine yaş ya da kuru üzüm konan hoşmerim· I, 492
|
1116
|
buldur
|
buldur güldür güldür, I, 456
|
1117
|
buldur
|
buldur étmek güldür güldür etmek· l, 456
|
1118
|
bulduzmak
|
buldurmak· II, 202
|
1119
|
bulgak
|
düşman gelmesi yüzünden halk arasına düşen karışıklık· I, 467 bkz> bulga;
|
1120
|
bulgak
|
bulanık· III, 320 bkz> bulgayuk
|
1121
|
bulgama
|
yağsız ve tatsız bulamaç· I, 491
|
1122
|
bulgamak
|
bulandırmak, karıştırmak, bulanıp kusayaznnak; öfkelendirmek· III, 289, 320
|
1123
|
bulgamak
|
can sıkmak (yalnız kullanılmaz).III, 291 § bulgamak telgemek can s ıkmak·III, 291
|
1124
|
bulganmak
|
bulanmak; kızmak, öfkelenmek; karışmak,II, 238, 242;III, 21
|
1125
|
bulgaş
|
düşman gelmesi üzerine halk arasına düşen karışıklık.I, 460 bkz> bulgak
|
1126
|
bulgayuk
|
bulanık·III, 179 bkz> bulgak
|
1127
|
bulguna
|
ılgın ağacına benzer gevrek, kırmızı bir agaçtır, develer yer, I, 492 bkz> malguna
|
1128
|
bulıt
|
bulut· I, 138,139,173,186, 212, 251. 257, 258, 354, 376;II, 222, 223; III, 50, 147, 282, 298, 319, 398 bkz> bulut
|
1129
|
bulıtlanmak
|
bulutlanmak·II, 264
|
1130
|
bulmaduk
|
bulunmamı;·I, 419
|
1131
|
bulmak
|
bulmak· I, 123, 215, 304, 360, 384, 398, 407, 445, 463, 508;II, 21, 22. 29, 316; III, 12, 90, 440
|
1132
|
bulmış
|
bulunmuş· III, 361
|
1133
|
bulnamak
|
esir etmek, tutsak etmek·I, 60, III, 29, 301
|
1134
|
bulnatmak
|
esir ettirnnek·II, 350
|
1135
|
bulun
|
esir, tutsak,I, 215, 307, 399; II, 150, 307; III, 63, 85, 97
|
1136
|
buluñ
|
köşe, bucak, zavlye· II, 371
|
1137
|
bulunmak
|
bulunmak·II, 143
|
1138
|
buluş
|
kişinin yaptığı bir işten elde ettiği kazancı, kâr·I, 367
|
1139
|
buluşmak
|
buluşmak,II, 107, 110
|
1140
|
bulut
|
bulut·III, 39, 190, 217 bkz> bul ıt
|
1141
|
burbag
|
işi uzatma, işi yarına bırakma, sürüncemede bırakma·I, 461 bkz> yurbag
|
1142
|
burbalmak
|
karışmak, II, 228, 229
|
1143
|
burbamak
|
işi sallamak, savsaklamak, üzerine du şmemek· III, 275 bkz> buybamak, yubalmak, yubamak, yubanmak
|
1144
|
burbaşmak
|
karışmak· II, 203, 227
|
1145
|
burbatmak
|
karıştırmak ve geciktirmek· II, 327 bkz> yap yup k ılmak, yubatmak, yubılamak, yuplamak
|
1146
|
burçak
|
burçak· I, 466
|
1147
|
burçak
|
ter taneleri· I, 466
|
1148
|
burçaklanmak
|
burçaklanmak; (akar hakkında) tane tane akmak, burçak burçak olmak, l, 466; II, 273, 279
|
1149
|
burduz
|
bahçe, bostan· I, 457 (öz Türkçe de ğil)
|
1150
|
burxan
|
put, buda· I, 343, 436, III, 84 bkz> beder burhan, bedez burhan, furhan
|
1151
|
burış
|
deride ve elblsedeki buruşukluk, I, 367 bkz> burkug
|
1152
|
burkı
|
ekşi yüz, kırışık I, 18, 427
|
1153
|
burkıtmak
|
(yüz) buruşturmak, ekşitnnek·II, 339
|
1154
|
burkug
|
deri ve deri gibi şeylerin büzülmesi· I, 461 bkz> bur ış
|
1155
|
burkurmak
|
buruşmak, büzülmek. II, 171, 188
|
1156
|
burmak
|
kokmak (iyi), buğusu yükselmek, buğulanmak· II, 6; III, 180
|
1157
|
burslan
|
aslında "bebür" denen hayvan; erkek ad ı·III, 418
|
1158
|
burt
|
kâbus, karabasan·I, 341; II, 10 § köti burt; kâbus,I, 341
|
1159
|
burta
|
altın kırıntıları.I, 416
|
1160
|
burtalamak
|
altın varaklar veya kınntılar yapıştırmak· III, 351, 352
|
1161
|
burtalanmak
|
altın kırıklan lle süslenmek·III, 200
|
1162
|
burun
|
burun, öne doğru çıkınti yapan yer; önce·I, 375, 398, 412, 515. 518, 524,II, 85, 313;III, 107, 273 § kıval burun
|
1163
|
burunduk
|
/ular, buruna geçirilen yular, burunduruk,I, 501; II, 16 buru ıîg ok atımı yer· llt, 370
|
1164
|
burunlamak
|
buruna vurmak,III, 341, 342 buruşmak (yüz) buru;mak·II, 94 burutmak buğulandırmak, kokutarak yellenmek·II, 302
|
1165
|
buşak
|
içi sıkıntılı, mükedder I, 154, 378 bkz> buşgan, puşak
|
1166
|
buşgan
|
içi sıkıntılı, mükedder·I, 154 bkz> buşak, puşak
|
1167
|
buşgut
|
çırak·I, 451
|
1168
|
buşgutlanmak
|
çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> tu şgutlanmak
|
1169
|
buşmak
|
sıkılmak, can sıkılmak, usanmak· I, 373; II, 12, 145; III, 262 bkz> pu şmak
|
1170
|
buşug
|
can sıkıntısı.I, 373 bkz> puşug
|
1171
|
buşulgan
|
(ş) eli işe yatkın·III, 53
|
1172
|
buşurmak
|
can sıkmak·II, 78
|
1173
|
but
|
but,I, 254;III, 120
|
1174
|
but
|
değerli ve büyük peruze· III, 120
|
1175
|
but
|
büyük bir adamın armağanını getirene verilen bahşiş,III, 120
|
1176
|
butak
|
budak, dal· I, 44, 159, 168, 277, 377; II, 264 bkz> but ık
|
1177
|
butaklamak
|
budamak· III, 336, 337 bkz> butıklamak, butımak
|
1178
|
butaklanmak
|
budaklanmak, tomurcuklanmak, kollar ı ayrılmak. II, 264, 269
|
1179
|
butanmak
|
budanmak· II, 141
|
1180
|
butar
|
hasır dokumasında kullanılan ip,I, 360
|
1181
|
butık
|
budak, dal, ağaç·I, 377;III, 19, 55, 58, 78, 83, 95 bkz> butak
|
1182
|
butık
|
küçük testi, kırba, boduç· I, 377
|
1183
|
butık
|
atın ayak derisi çıkarılarak yapılan tulum, I, 377
|
1184
|
butıklamak
|
budamak· III, 336, 337 bkz> butaklamak, but ımak
|
1185
|
butımak
|
budamak· III, 337
|
1186
|
butlamak
|
buduna varmak; budunu ısırmak, III, 291
|
1187
|
butlu
|
devenin burnuna geçirilen burunsal ık;(deve) burnundaki yumuşak yer,I, 430;II, 16
|
1188
|
butmul
|
karabibere benzer bir bitki, darü fülfül I, 481 bkz> batmul, bibli
|
1189
|
buturgak
|
pıtrak, fıstık biçlminde çengelli bir diken-I, 502 bkz> bitrik
|
1190
|
buybamak
|
savsaklamak, yüz üstü bırakmak· III, 310 bkz> burbamak, yubamak
|
1191
|
buyun
|
kavim, ulus· III, 169 bkz> budun, budun
|
1192
|
buyurmak
|
buyurmak, emretmek III, 186 buz buz,I, 186, 353, 425; II, 214, 346; III, 123, 297
|
1193
|
buzagu
|
buzağı I, 59, 446, 528; III, 91
|
1194
|
buzagulamak
|
buzağılamak, buzağı doğurmak· III, 91
|
1195
|
buzluk
|
buzluk, içerisine buz konularak yaz için saklanan yer,I, 466
|
1196
|
buztılı
|
sıçan gibi küçük bir hayvan·I, 446
|
1197
|
büdik
|
oynayış, zıplayış, raks·I, 412 bkz> büdik
|
1198
|
büdik
|
oyun, raks, III, 259 bkz> büdik
|
1199
|
büdimek
|
oynamak, raksetmek, III, 259
|
1200
|
büdüşmek
|
oyunda ve raksta yarışmak. II, 93
|
1201
|
büdütmek
|
oynatmak. II, 302
|
1202
|
bügde
|
hançer·I, 31, 418;III, 272 bkz> bükte
|
1203
|
bügdelemek
|
hançerlemek,III, 352 bkz> bükdelemek
|
1204
|
büglünmek
|
toplanmak, birikmek.II, 239
|
1205
|
bügmek
|
durdurmak, hareketine mani olmak; kapanmak, sed çekilmek, toplanmak; bükülmek, I, 100;II, 19 bkz> bükmek
|
1206
|
bügri
|
(bukri) eğri büğrü· I, 219. 420
|
1207
|
bügü
|
bilgin, akıllı, hakim.I, 428;III, 228, 303 bkz> bükü
|
1208
|
bügü
|
bilge akıllı·III, 228
|
1209
|
bügülmek
|
büğenmek, önü büğenerek toplanmak ve çoğalmak·II, 132
|
1210
|
bügüşmek
|
su büğemekte yardım ve yarış etmek,II, 105
|
1211
|
bük
|
bük , sık ağaçlık·I, 245, 260, 333
|
1212
|
bük
|
köşe, bucak,I, 333
|
1213
|
bük
|
tomurcuk.I, 233
|
1214
|
bükdelemek
|
hançerlemek.III, 352 bkz> bügdelemek
|
1215
|
büke
|
ejderha, büyük yılan·III, 227
|
1216
|
büken
|
karpuz, hint kavunu·I, 399
|
1217
|
bükin
|
erliksiz, puluç,I, 399
|
1218
|
büklünmek
|
kıvrılmak·II, 239
|
1219
|
bükmek
|
durdurmak, toplanmak, bükmek I, 100 bkz> bügmek
|
1220
|
bükmek
|
yere kapanmak, yemekten doyup, usanmak, doymak, kanmak, II, 18, 19 bkz> bökmek
|
1221
|
bilksek
|
kadının göğsü ile boynu arasında gerdanlık takılan yeri.I, 476
|
1222
|
büksüklenmek
|
kızda meme tomurmak·II, 277
|
1223
|
büksülmek
|
çatlamak, yanlmak·II, 229
|
1224
|
bükte
|
hançer-I, 31 bkz> bügde
|
1225
|
büktel
|
orta boylu (insan hakkında); yassı arkalı, oturamaklı (at hakkında). I, 481
|
1226
|
büktir
|
dağlardaki çukur ve sert yerler; da ğların inişli çıkışlı yerleri,I, 455, 456
|
1227
|
bükü
|
bilgin, akıllı, hakim.III, 228 bkz> bügü
|
1228
|
bükü
|
bilge bilgin, akıllì, hâkim.III, 228
|
1229
|
bükülmek
|
bükülmek; kesilmek·I, 437;II, 132, 285
|
1230
|
büküm
|
etük kadın pabucu, I, 395 bkz> mükim, mükin
|
1231
|
bükün
|
kör bağırsak· I, 399
|
1232
|
büküşmek
|
bükmekte yardım etmek, II, 105
|
1233
|
bül
|
zaman geçerek eskiyen herhangi bir şey,1, 335 § bül at; ayakları sekili olan, ayaklarında aklık bulunan at·I, 335 § bül tarıg; üzerinden yıllar geçerek tadı bozulan tahıl·I, 335
|
1234
|
bün
|
çorba,I, 31 bkz> mün
|
1235
|
bürge
|
pire· I, 427
|
1236
|
bürge
|
kişi bir yerde durmayan, zevzek, taşkın kimse I, 427
|
1237
|
bürgelenmek
|
öfkeden pire gibi sıçramak, pirelenmek. III, 202
|
1238
|
bürme
|
don, torba gibi şeylerin ağı· II, 94
|
1239
|
bürmek
|
büzmek· II, 6
|
1240
|
bürük
|
sofra başı, şalvar uçkuru gibı şeylerde bulunan yuvar-lak ip ve iplikler· I, 385
|
1241
|
bürülmek
|
buruşturulmak, bükülmek. II, 131
|
1242
|
bürünçük
|
bürüncük, kadın baş örtüsü· I, 510; II, 151
|
1243
|
bürünmek
|
bürünmek. II, 141
|
1244
|
bürüşmek
|
yuvarlak ;ey dikmekte yardım etmek, II, 94
|
1245
|
büskeç
|
çörek· I, 452 bkz> püşkel
|
1246
|
büsteli
|
kara pazı denen sebze, I, 493 bkz> püstüli
|
1247
|
büşinçek
|
üzüm salkımı, I, 506
|
1248
|
büte
|
çok anlamına bir kelime; kısa zaman, III, 217 bkz> kibe
|
1249
|
bütkü
|
kaka, büyük abdest (çocuklara söylenir)· I, 430
|
1250
|
bütmek
|
ses kısılmak, alçalmak; borcu veya alaca ğı gerçekleşmek; yara kapanmak; sona ermek, yok olmak; bir şeye inanmak, ikrar etmek·I, 219; II, 294; III, 137, 166. 240
|
1251
|
bütmek
|
bitmek (nüşvü nema), yaratılmak, doğmak· II, 294
|
1252
|
bütmiş
|
kapanmış, iyileşmiş (yara)· I, 245 bkz> yetmiş
|
1253
|
bütrüşmek
|
muhâkeme olmak ve şahit getirmek.II, 203
|
1254
|
bütsemek
|
iyileşmeğe yaklaşmak·III, 284
|
1255
|
bütüge
|
patlıcan,I, 447
|
1256
|
bütün
|
doğru, dürüst, sahih; bütün·I, 224, 398
|
1257
|
bütünlemek
|
gerçekliğini aramak,III, 341
|
1258
|
bütürmek
|
sağaltmak, sağlam hale koymak; alacağını tanıklamak, ispat etmek·II, 72, 73 bkz> pötürmek;
|