Cinsel Saldırı ve Çocuğun Cinsel İstismarı Sanıklarının Mahkemedeki İletişimsel Amaçları/Sonuç ve Tartışma

Sonuç ve Tartışma

Toplam 66 ayrı ifadenin incelenmesi neticesinde sanıkların mahkemedeki iletişimsel amaçları gözetilerek tespit edilmiş beş ayrı altsözce ve bunlara ilişkin bütünceden seçilen örneklere yer verilmiştir. Söz konusu iletişimsel amaçların, ceza muhakemesi bağlamında karşılık bulabileceği olgular ise örnekler üzerinde ayrıca belirtilmiştir. Kabul etme, reddetme, hafifletme, sempati ve suçlama altsözcelerinin hepsinin yer aldığı bir örnek bulunmamaktadır. Buna karşın her altsözce, bütünce genelinde en az bir kez başka bir altsözce olmaksızın, tek başına yer almıştır. En sık rastlanan altsözce, 51 ifadede (bütüncenin %77,27’si) karşılaşılan reddetmedir. Bunu 21 ifadeyle (%31,81) suçlama, 20 ifadeyle (%30,3) sempati ve 8 ifadeyle (%12,12) hafifletme takip etmiştir. En az rastlanılan altsözce, 66 metnin 2’sinde (%3,03) görülen kabul etmedir. Bu iki örnekten birinde suçlama tamamen kabul edilmiş, bir diğerinde ise öldürme suçu reddedilirken cinsel saldırı suçu doğrudan kabul edilmiştir. Sözcük sayıları bakımından altsözceler karşılaştırıldığında; toplam 4424 sözcükten oluşan bütüncenin 2271 sözcüğü (%51,33), reddetme kapsamındadır. Bunu 938 sözcük (%21,2) ile suçlama, 734 sözcük (%16,59) ile sempati, 419 sözcük (%9,47) ile hafifletme ve son olarak 62 sözcük (%1,40) ile kabul etme takip etmektedir.

Bazı metinlerde aynı altsözcenin farklı bölümlerde tekrar edildiği görülmüşse de buna ilişkin anlamlı bir örüntü tespit edilebilmiş değildir. Bunun nedeni böyle bir örüntünün olmayışı olabileceği gibi, bütünceye ilişkin ilgili başlık altında sunulan veri toplama biçimi ve kaynağı da etkili olmuş olabilir.

Tüm bunlarla beraber daha önce ifade edildiği gibi hem Anayasa hem de Ceza Muhakemesi Kanunu, şüpheli veya sanıkların ifade vermeye, diğer bir deyişle kendilerini savunmaya veya koşullara göre suçlamaya zorlanamayacağını belirtir. Bunun için, sanığın herhangi bir şekilde savunma sunmayacağını beyan ettiği ve herhangi bir yorum, değerlendirme ya da başkaca açıklamada bulunmadığı ifadeler “susma” altsözcesi kapsamında değerlendirilmek istenmişse de bütüncede böyle bir örneğe rastlanılmamıştır. Bunun nedeni, altsözcelerin örüntüsü bağlamında belirtildiği gibi, bütüncenin elde edilme yöntemiyle ilgili olabilir. Zira böylesi bir durumun, yani sanığın susma hakkını kullanmasının, diğer ihtimallere kıyasla görece düşük bir haber değerinin olacağı ve bu nedenle veri toplanan kaynakta bundan bahsedilmemiş olabileceği düşünülebilir. Ek olarak böyle bir durumda haber kaynağının editörleri, bu ifadeleri doğrudan alıntı ile aktarmayı tercih etmemiş olabilirler.


  Tüm bu bilgi ve açıklamalar ışığında; burada gerçekleştirilmiş olan uygulamanın eksiltilmemiş ve düzenlenmemiş veri ile çalışılması, yeni ve daha güvenilir bilgiler elde edilmesine olanak sunacaktır. Sanık ifadelerinin bütününün incelenmesi; altsözcelerin sayısı, dizilimi, tekrarı ve birbirleri arasındaki ilişkiler ile bunların sözcüksel, sözdizimsel veya dilbilgisel yaklaşımlarla ele alınması gibi çok daha fazla araştırmanın yapılabilmesine imkan tanıyacaktır. Yargılamanın sonucuna ilişkin bilgi edinilmesi mümkün olan hâllerde, ifadelerde yer alan altsözcelerin özellikleri ile suçlu veya suçsuz bulunma sonuçları ayrıca karşılaştırılabilir. Bununla birlikte yöneltilen suçlamalar, ifade verenin yaşı veya cinsiyeti ya da başkaca birtakım değişkenler ile altsözceler arasında çeşitli ilişkiler olup olmadığı da incelenebilir. Elde edilen veriler ayrıca cinsel dokunulmazlığa karşı olarak listelenmiş diğer suçlara, kişilere karşı suçlara veya diğer özel hükümlere ilişkin yapılan yargılamalarda sunulan ifadelerle de kıyaslanabilir.

Gerçek ve eksiksiz veriye ulaşılması mümkün olduğunda yukarıda örneklendirilmiş türden araştırmaların yapılması; araştırma sorularına bağlı olarak gerek soruşturmacı gerekse betimleyici adli dilbilim yazınını güçlendirecektir. Böylelikle araştırmacılar, hem kullanılan dilin hangi sorular karşısında birer kanıt veya ipucu teşkil edebileceğini hem de yasal süreçlerdeki dil kullanımını ve konuşucu olarak bu süreçlerin aktörlerini çözümleme yolunda önemli adımlar atabilecektir. Bunun bir getirisi olarak da hem dilbilimin, adaletin gerçekleşmesinde etkinliğinin artması ve dilbilimsel çözümlemeler yoluyla kurumsal (yargı organları bağlamında) adalet sürecinin yorumlanması hem de özgül koşullar altındaki dilsel davranışa ilişkin bilimsel bilgi üretilmesi mümkün olacaktır.