Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Sâdık Abdal

SÂDIK ABDAL


 XVI ncı asır Bektaşîlerindendir. Hayatı hakkında hiç bir malûmata sahib değiliz. Ankara Umumî Kütüphanesinde Hacı Bektaş kitapları arasında bir divanı mevcuttur (A I 5 /35 ). Bu yazmayı( 1155 Şabanında Rüstem Abdal isminde bir zat İskenderiye’de istinsah etmiş, nihayetine de bir lûğatça ilâve et­ miştir. Divandaki bazı kayıdlar, Sâdık Abdal’ın muhakkak su­rette XVI ncı asırda yaşamış bir Bektaşî olduğunu göstermek­tedir. Şair, henüz on üç, on dört yaşlarında iken Derviş Meh­med isminde bir zatın nasihatlerini dinlemiş ve bu yüzden

tarikate heves etmiştir. Yirmi iki yaşında iken Kızıl Deli lâkabiyle maruf olan Seyyid Ali Sultan'a intisab ettiğini de, şu be­yitlerle bizzat kendisi söylemektedir:

Eriştim çün yiğirmi dört yaşa ben
Bana lûtf etti Kızıl Deli bîgaz
Ki oldur sırr-ı şâhım Hacı Bektâş
Halâs etti tehayyürden o bî fevz
Eyâ Sâdık göründü sana ol dem
O sırr-ı hikmet-i sultân bî lâfz

Sâdık Abdal, Kızıl Deli’nin samimî bir mürididir. Diva­nının muhtelif manzumelerinde bu meşhur Bektaşî azizinden hürmetle bahsetmiştir.


Dahi ol Hacı Bektâş-ı Veli’dir bil heman hod şâh
Eğer bildinse bu sırrı bilirsin şâh-ı iclâli
Dahi Abdal Musa Sultan anın sırrı anın aynı
Ülûh-i nûr-i Rahmânî idi ol şâhın ahvali
Hem anın sırrıdır Kızıl Deli Sultan cemâl issi
Kemâl ü kudret issi hem ki sâbit cümle ef’ali
Mükemmel oldu anınla tarîkin cümle erkânı
Anınçün şimdi kâmiller anınla buldu ikmâli
Dilimden söyledi ol şah tamam dîvan-ı pür rehber
Tamam mürşid mükemmildir eğer fehm eylesen kali
Bu dîvânım eyâ Sâdık ki altmış altı gün içre
Tamam oldu bihamdillâh serâser buldu ikmâli

Dediler ism-i bülendine anın Seyyid Ali
Dahi mahlâsına Kızıl Deli denildi güzîn
Akribâdır ana Sultan Hacı Bektâş-ı Velî
Ya’ni evlâd-ı Ali asl-ı şerif ile saîd
Çâkeri Sâdık’a ol şâh-ı Velî kıldı nazar
Ber murâd etti beni kılmadı mahrûm -ı ümîd

O Seyyid Ali’nin makamında bul
Visâli tamâmen murâd üzre hep
Ali’dir hemen kendisi bil ol şâh
Denildi Kızıl Deli hemçün lâkab
Bu Sâdık kulunu eden var hem ol
Veriser ne kim kılsa Sâdık taleb

Çün nazar kılmış Keremden şâhımız Kızıl Deli

Bulmuşam ulvî makamın kalmadı süflî mizâc

gibi beyitler, bu medhiyelerden bir kaç örnektir. Onun; Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Otman Baba hakkında da hürmetkârane bir lisan kullandığını görüyoruz.

Sâdık Abdal divanı, 36 varaktan ve 968 beyitten ibâret­tir. Fakat eserin bazı sahifeleri eksik olduğu için, bu yekûn şiir­lerinin miktarını tam olarak göstermemektedir.

Sâdık Abdal, kudretli bir şair değildir. Acâyip bir takım kafiyelerle şiirler yazmak ve munis olmayan kelimeleri kullan­mak gibi bir takım garabetler göstermiştir. Münhasıran âruz veznini kullanan şair yazdığı manzumelerin başında veya so­nunda ekseriyetle o şi’rin veznini de tasrih etmiştir. Şiirlerinde Hurufîlik telakkilerine tesadüf edilemeyen bu şairin eserleri daha ziyade ahlâkî bir takım nasihatlerle doludur. Esasen ken­disi de şöyle demektedir:

Kamu eş’ârın ey Sâdık muhakkak hem nasihattir

Kamu talihlere rehber dahi mürşid minel-Mevlâ

Divanını altmış altı günde ikmal ettiğini söyleyen Sâdık Abdal’ın 5 manzumesini dercediyorum:

—1—

—On iki İmam hakkında—


Mustafâ’dır rehber ü burhânımız
Dilde matlûb ol Ali pinhânımız
Ol Hasen’dir râz-ı dilde gün gibi
Hem Hüseyn aşkına döktük kanımız
Rahm ü lûtfunda o Zeynelâbidin
Serbeser kıldı müzeyyen cânımız
Tâlib ü tilmîzi olduk Bâkır’ın
Ol bize keşf eyledi Kur’ân’ımız
Cân ile hem Ca’fer’e olduk mürîd
Cümle irşâd eyledi irfânımız
Kıldı hem Mûsî-i Kâzım keşf-i râz
Cümle sırrı bildirüb burhânımız

Hem Ali Mûsâ Rızâ’nın aşkına
Tâc-ı ulvî giydi dervîşânımız
Hem Tâkî aşkına kıldı ictinâb
Mâsivâdan dâimâ insânımız
Hem Nâkî kıldı bizi bilcümle pâk
Aşk-ı Hak’dır dilde her mihmânımız
Askerî’ye asker olduk cân ile
Nâci oldu cümle ol merdânımız
Çok hidâyet eyledi Mehdî bize
Hem küşâde eyledi erkânımız
Sâdıka bu fırka-i nâcîlerin
Ol imamlar şâhımız sultânımız

— 2 —

— Hacı Bektaşi Veli hakkında —


Cihânın nâzırı ol kutb-i âlem şâh-i bîhemtâ
Fuâdı kalb-i insânı eder ma’mûr u hem ihyâ
Kani bir bülbül-i kudsî ki ya’ni şâir-i ekmel
Anın deryâ-yi vasfından cihânı pür kıla esdâ
Cihanda nâtüvan mürde dilânı kılmağa zinde
Heman oldur kamu dillerde destan zât-ı bîhemtâ
.................................................
Keremden eyledi ol şah adedsiz zâviye peydâ
Eğerçi mürde-i nemle nazar kılsa hemen hod şâh
Eder sîmürg-i ankadan cihan içre anı anka
Rehinde cân ü serdâde olanlar buldular Hak’kı
Müheyyâdır verilmiştir olara devlet-i ukbâ
Cihanda cümle uşşâka hatâdır dedi Kâmiller
Tarîk-ı bâb-ı lûtfundan ki gayrı kılsalar melcâ
Mükemmel ârife asla gerekmez gayni vaslından
Anınçün şimdi kâmiller geçüb ladan dedi illâ
Hak’kın esrârını bilen anı fehm eyledi anlar
Murâd üzre cemâl-i Zülcelâl’e oldular ilka
Ki ya’ni evvel ü âhır velîler ins-i kâmiller
Anın sırrıdurür tahkik akıl ermez buna lâ lâ

Hem oldur mü’mine dâim bilürsen fâil-i eltâf
Murâd üzre eder sâlik olan mü’minleri ihyâ
Gel imdi münkir ü mel’un kerâmâtın anın seyr et
Yeri belli niçe cansız yürdüğü hacer hâlâ
Hezâran münkirin erzâkını ol eyledi ihzâr
Akıttı yerden ol âb-ı mutahhar sâf u hem sermâ
Buyurdu ol köğerdi nahl-i yâbis dâne verdi hem
Hacerler söyledi emrine ânın kurde-i kübrâ
Dahi lûtf-i raûfundan tenezzül eyledi emtâr
Velî fehm etmedi zâhid dahi fehm eylemez lâ lâ
Şecâatle nazar kılmış Yeniçer kullarına ol
Sezâ oldu ana anın içün ol fursat-ı kübrâ
Hem oldur katil-i ifrit şefî-i yâr-ı Süleyman
Verir sâdıklara her derd-i müşkilden necât ibka
Der-i pâkinde anın her hudâmı çâkeri tahkik
Şerîf ü hem saîd oldu dahi a’lâ ile a’lâ
Cihanda kılmamış kimse kılmayiser anın gibi
Kamu esrâr-ı Hak’kı âşık-ı sâdıklara ifşâ
Hakikat sırr-ı Hak’kı hem tamâmen eyledi ızhâr
Kezablardır beyânâtından ayru her suhangûyâ
Kelâmı cümle kudrettir ki her lâfzında bin hikmet
Dahi lâfz-ı ulûhîsi makalât-ı şerîf a’lâ
Hak’kın ayn-ı kelâmıdır anın buyurduğu erkân
Ol erkâna olan mâhir olardır bil şerîf a’lâ
Murâd etse kamu âlem anın evsafını yazmaz
Adedsiz bî hezârân ol kerâmât eyledi ifşâ
Anın bisyar kerâmâtın taakkul edemez kimse
Cihân içre tehayyürden niçeler oldular şeydâ
Elîfi tâc-ı dâl olmuş başında nûr-i yektâdan
Beyân-ı sırr-ı hikmettir eder tefhim kamu dânâ
Niyâzı hâhı maksûdu uşâkın rûz ü şeb oldur
Anın lûtf-i kerâmâtı mukadder cümleden efzâ
Anın evsâf-ı eşrâfın ki iş’âr eylemek olmaz
Eğer şâir olursa cümle ahlâkı semâ gabrâ
Fedâ-yi cân ü ser kılmış rehinde şükr ile Sâdık
Anın eltâf-ı sun’undan zebânı oldu hem gûyâ

—3 —

— Otman Baba hakkında —


Velîlerden sakın sen olma gafil
Olardır âleme lûtf ıssı vâhib
Velîler cümlesi hakdır muhakkak
Cihanda hâzır u nâzır u gaib
Cihâna serbeser sultân idi bil
Hüsâmeddin Şâh ol kutb-i galib
Elinde zerre idi san cihan hem
Kamuya azl ü nasb u hükm-i sâhib
Dahi mahlâs dediler ana Otman
Anın sen bâtın ismin anla tâlib
Ki ârifler dediler bil Gânî Şâh
Ganîdir bî zevâl ol kutb-i galib
Serâpâ nûr idi ol şâh-ı Zinnûr
Hak’kı buldu erişen ana tâlib
Anın sırrı idi Hızır Baba bil
Ki kendüsi idi ol şâh-ı galib
Kara Baba ana mahlâs dediler
Ki bâtın ol Ganî şâh idi vâcib
Serinde tâc-ı bektaşî idi hem
Tamâm ol nûr idi hem kevne sahip
Gelüb Kızıl Deli tekyesine ol
Tamâm erkân idüb icrâ esâlib
Ki sofra hem çırağ istedi ol şâh
Dil ü candan verildi ana vâhib
Olub meskûn kenâr-ı Akdeniz’de
Ki ol Taşlık köyü kurbinde sâib
Eyâ Sâdık rehinde can veren er
Naîmi lûtfuna erdi o tâlib

— 4 —

Dem bu demdir gel taleb kıl vuslati
Tâ eresin menzile kıl sür’ati
Âşık isen râh-ı Bektaşîye gel
Cân ile kıl bu tarîka rağbetî

Hem mürîd ol mürşidân-ı sâdıka
Tâ bulasın izz ü câh-ı devleti
Lûtf-i Hak’dır ehl-i irfan tekyesi
Rehnümâ bil çekme asla gurbeti
Kaim olub tekyelerde sen müdâm
Can vere gör eyleme hiç avdeti
Hulkin ahsen eyle anda san türâb
Tâ bulasın Zülcemâl’e kurbeti
Hâdim olub hem emin ol anda sen
Cümleye kıl sâdıkane ülfeti
Kîl ü kalin fi’l ü hâlin kıl dürüst
Bi tekellüf eyleme sen illeti
Ol emâre hem levâme ile mahv
Merd-i râh ol öldüre gör hayyeti
Âşık-ı hüşyâr isen ger aç gözün
Aşk ile yan eyleme hiç fikreti
Va’delenmiş saltanat sâdıklara
Hak kerimdir cân ile kıl sür’ati
Sanma düşvar râh-ı Hak’kı sen bugün
Cümle âsan terk edince gafleti
Hacı Bektaş-ı Velî’yi anla bil
Bendesi ol tâ bulasın rif’ati
Ger perîşân olsa gönlün nâs içün
Fâriğ olub cümleden kıl uzleti
Bâr-ı giran bâr-ı dünyâ bî sebât
Ana yetmez dervişin bil tâkati
Ehl-i dünyâdan berî ol sen müdâm
Bî niyâza eyle dâim minneti
Sanma ni’met erişe hiç gayrıdan
Kanda olsan lûtf-ı Hak bil ni’meti
Cânib-i Hak’dan bilâ rayb Sâdıka
Sâdıkanın saltanattır kısmeti

— 5 —

Çün hidâyet eyledi Sübhânımız
Râh-ı Hak’dır âşıka burhânımız

Mâsivâdan el çeken her ehl-i aşk
Ayn-ı dilden gördüler erkânımız
Dâr-ı dünyâ san riyâh-ı bî karâr
Hiç ana meyl etmedi insânımız
Sa’y edüb ol dembedem eyler dakîk
Hâk ile yeksân eder hayvâmmız
Serbeser bu cismimiz su üzre nakş
Böyledir ol mansıb ü hem sânımız
Hem hayâl ü sâye anla çünbişin
Böyledir hurûş u hem seyrânımız
Her kişi bil meyline vâsıl olur
Kimseye zulm eylemez Yezdân’ımız
Olmaya gönlünde gayrı zerrece
Ger dilersen sen dahi sultânımız
Her kelâmı Sâdık’ın olmuş dürüst
Fehm eder irfân olan insânımız