Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Hayretî

HAYRETÎ

XVI ncı asrın maruf Bektaşîlerindendir. Vardar Yenicesinde doğdu. Tezkirelerde intisab ettiği tarikat hakkında sarih bir kayıd yoktur. Fakat bizzat kendisi bir manzumesinde:

Şâh hakkıyçün bugün ey Hayretî hayrân ü zâr
Hânkah-i aşk içinde baş açık Bektaşiyiz

diyor. Üsküdar'da Selimağa kütüphanesindeki iki yazma divanıyla Millet Kütüphanesindeki çok kıymetli bir mecmuada da Balım Sultan mensublarından olduğunu bildiren bir gazeli münderiçtir.


Lâtifî de onun «Derviş meşreb ve Câferî mezheb» olduğunu bildirmektedir. Filhakika şairin İmâmiye akidelerini pek canlı bir şekilde terennüm ettiğini görüyoruz. Ve Anadolu Türkleri arasında bu tarz şiirin en kuvvetli mümessili olarak hiç şüphe yok ki o gösterilebilir. Hayatının son demlerinde gözlerini kaybeden bu değerli şair 941 (M. 1534) de vefat etti. Ve kendi uyandırdığı dergâha defn edildi.
حيثى آه دوردن كوݯدى

mısraı, ölüm yılını gösterir.

Lâtifi diyor ki:

«Mezarı diyâr-ı mezbûrda kendi vaz’ettiği zâviyededir. Mecma’-i yârân ve ziyâretgâh-ı rindan olmuştur. Ol vilâyetin hâlis-ül i’tikad ve sadık-ul-fuâdları hulûs-i i’tikad ile divânın­dan tefe’ül ederler. Tab’-ı nâsa mülâyim hoş âyende ve küşâde ve âşıkane ve sâde eş’ârı vardır. Fi zamâninâ şi’r ile şöhret ve divânı halk mâbeyninde tamâm rağbet bulmuştur».

Hayretî’nin divanı matbu değildir. Fakat yazma nüshaları kütüphanelerde ve hususî ellerde mevcuddur. XVI ncı asırdan itibaren vücude getirilen mecmualara da daima şiirleri kayde­dilmiştir.

Bu meşhur ve muvaffakiyetli şairin birkaç manzumesini dercediyorum:

— 1—

İmam Ali hakkında medhiye —


Ey rehnümâ-yi hayl-i muhibbân yâ Ali
Vey pîşüvâ-yi zümre-i merdân yâ Ali
Ey âlim-i dekayık u nutk-i Muhammedi
Vey âlim-i hakayık u sultân yâ Ali
Ey vâkıf-ı hakîkat-ı esrâr-i kâinât
Vey ârif-i maâni-i Kur’ân yâ Ali
Ey bâb-ı şehr-i ilm-i Hudâ hâdi-i hüdâ
Vey mahzen-i maârif-i irfân yâ Ali
Ey kân-ı cûd ü lûtf u kerem menbâ’-i sehâ
Vey ma’din-i mürüvvet ü ihsân yâ Ali
Hem ma’dilet dürerlerine bahr-ı bîkeran
Hem ma’rifet güherlerine kân yâ Ali

Bir pâdişâh-ı her dü serâsın ki kûyinin
En kem gedâsı husrev ü hâkan yâ Ali
Gelmeye Kanber’ine senin cümle çöb kadar
Arz itselerdi mülket-i Osmân yâ Ali
Didi Resûl Rûhüke rûhî ne tan sana
Dirlerse cümleten bu cihan cân yâ Ali
Bir cür’an ile esridi mecmû’-i kâinât
Sâkî-i bezm-i vahdet-i Yezdan yâ Ali
Hiç âlem-i velâyet içinde nazîrini
Görmedi dahi dîde-i devrân yâ Ali
Dellâl-ı şehr-i dîn ü emîn-i metâ’-ı sır
Hallâl-i müşkil-i kamu insân yâ Ali
Hallâl-i müşkilât-ı cihansın aceb midir
Olsa yanında müşkilim âsân yâ Ali
Anın hakiyle vâris-i ilmindürür senün
Ya’ni Hasen hazîne-i ihsân yâ Ali
Anın hakı ki mefhar-i Âl-i Nebîdürür
Ya’ni Hüseyn-i şâh-ı şehîdân yâ Ali
Zeyn-el-ibâd hakkı ki abdi olan anın
Âlemde oldu başına sultân yâ Ali
Dâhi İmam Bâkır akıtdı hakına zer
Yanında oldu hâk ile yeksân yâ Ali
Dahi İmâm Sâdık u Kâzım Rızâ Hakı
Canlar revân olara hezârân yâ Ali
Dâhi Takî Nakî hakı âlemde bunların
Vasfına kimse bulmadı pâyân yâ Ali
Hem Askerî hakına olan askeri anın
Nâr-ı cahîme yanmadı bir ân yâ Ali
Anın hakı ki Mehdi-i sâhib zamandır ol
Kim muntazırlarız ana el’ân yâ Ali
Pâmâl idüb sıdı beni gam cündi kılıcı
Himmet demidir ey Şeh-i merdân yâ Ali
Hâlim harâb u dîde pür âb u ciğer kebâb
Dil cevr-i rûzgâr ile vîrân yâ Ali
Düşdüm ayaklara demidir destgîrim ol
Zulmetde kaldım ol bana burhân yâ Ali

Bir derde uğradım ki meded yok devâya hiç
Ger hazretinden olmaya dermân yâ Ali
Çek hân-ı lûtfunı kapuna geldi Hayretî
Muhtâc ü âcu vâlih ü hayrân yâ Ali

— 2 —

—İmam Hüseyn hakkında mersiye—


Ey pâdişâh-ı zümre-i merdân yâ Hüseyn
Vey server-i gürûh-i şehîdân yâ Hüseyn
Ey cân-ı pâk-i Ahmed ü Mahmûd Mustafâ
Vey nûr-i-dîde-i Şeh-i Merdân yâ Hüseyn
Ey ma’din-i fütüvvet ü vey kân-ı lûtf u cûd
Vey mahzen-i mürüvvet ü ihsân yâ Hüseyn
Ey cevher-i maârife bir bahr-i bîkeran
Vey gevher-i hakayıka ummân yâ Hüseyn
Koç gibi yine can kuzusun eyledin revan
Îd-i cihâd-ı ekbere kurbân yâ Hüseyn
Ol ser ki kân-ı cevher-i sırr-ı İlâh idi
Meydanda eyledin anı galtân yâ Hüseyn
Gerden ki bûsegâh-ı Resûl-i Hudâ idi
Çaldılar ana hancer-i bürrân yâ Hüseyn
Mâh-ı muharrem erdi yakub dâğ-ı gam gönül
Kan akıdır bu dîde-i giryân yâ Hüseyn
Bir gündürür bu gün ki tutar mâtemin senin
Pir ü cevân bende vü sultân yâ Hüseyn
Yer ü gök ehli cümle kara yaslıdır bugün
Olub saçın misâli perîşân yâ Hüseyn
Urdu yüzüne derd ile kef acıdı sana
Çün gördü bu musîbeti ummân yâ Hüseyn
Çağlayuben akan su değil gözü yaşıdır
Oldu zamâne derd ile giryân yâ Hüseyn
Vâdîler etti yakaların dest-i gamla çâk
Yüz yere urdu cümle beyâbân yâ Hüseyn
Taşlarla döğünüb gece gündüz akar sular
Sürer yüzünü yerlere her ân yâ Hüseyn

Berk oldu yine bir çakım âteş bu gussadan
Ağlar sehâb ra’d eder efgan yâ Hüseyn
Dâğ eyledi vücûdun ışıklar gibi nücûm
Döktü şafak bu mâtem içün kan yâ Hüseyn
Şeb girdi kara çullara mâtem tutar seher
Çâk etti dest-i gamla girîbân yâ Hüseyn
Döküb gözü yaşın durub ağlar yaşın yaşın
Tâ subh olunca şem-i şebistân yâ Hüseyn
Yakub vücûd-i nâzikine tâze tâze dâğ
Kana boyandı lâle-i nu’mân yâ Hüseyn
Nâz ile şîve ile kesildi salınmadan
Bâğ-ı cihanda serv-i hirâmân yâ Hüseyn
Abdal-ı fâni gibi nemedpûş olubdürür
Hâr-ı belâda bülbül-i nâlân yâ Hüseyn
Şunlar ki hânedânına kasd etti Ahmed’in
Demek olur mu anlara insân yâ Hüseyn
Hak’dan sana vü ceddine oldukça çok selâm
Olsun Yezîd’e lâ’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Dahi ol iki zâlime lâ’net ki dediler
Birine Şimr ü birine Mervân yâ Hüseyn
Başıma tâc ü gözüme kûhl-i cilâ yeter
Hâk-i reh-i gürûh-i muhibbân yâ Hüseyn
İd-i murâda şol kişi erer cihanda kim
Yolunda kıldı cânını kurbân yâ Hüseyn
Bir kelb-i bâ vefâdır eşiğinde Hayreti
Sürme kapından eyleme nâlân yâ Hüseyn
Lâyık değil ki redd oluna rûz-i rüsthîz
Cân ü diliyle bende-i ferman yâ Hüseyn
Olmazsa ger şefâat-i ceddin Hudâ bilür
Tuttu vücûdu illet-i isyân yâ Hüseyn
Bu şerbet-i mahabbet-i evlâd ola meğer
Olursa derdine yine dermân yâ Hüseyn
Sâkî-i bezm-i rûz-i cezâ olıcak anın
Unutma cür’adan anı ol ân yâ Hüseyn
Budur ümidimiz kamu ahbâb u hânedân
Mahşer gününde kalmaya atşân yâ Hüseyn

— 3 —

Buldular ol bînişandan çün nişan Abdâllar
Lâmekân ilinde tutdular mekân Abdâllar
Satdılar bir yâre cümle iki âlem rahtını
Yapamadılar dükân içre dükân Abdâllar
îçdiler Fazl-ı İlâhi çeşmesinden âb-ı Hızr
İtdiler kesb-i hayât-ı Câvidan Abdâllar
Öldiler ölmezden evvel oldılar hayy-i ebed
Virdiler can buldılar bir özge can Abdâllar
Oldular çün kim sırât-ul-mustakîmin sâliki
Olsalar Hızr ile tan mı hem’inan Abdâllar
Cümle nefsânî murâdâtı çü dilden sürdiler
Oldılar mâ’nide şâh-ı kâmran Abdâllar
Sakınub düzd-i hevâdan gerçek erler himmetin
Eylediler şehr-i dilde pâsban Abdâllar
Eylemişdir her biri ifritini nefsin zebun
Sûretâ seyr itdüğin şol nâtüvan Abdâllar
Basdılar çün küştgîr-i nefsi tan mı olsalar
Baş açık meydân içinde pehlivan Abdâllar
İrdiler tahkike taklîdin yıkub bünyâdını
Buldular vîrânede genc-i nihan Abdâllar
Düşmeninden Ehl-i Beyt-i Ahmed’in olub beri
Oldılar candan muhibb-i Hânedan Abdâllar
Kerbelâ’da can revân idenler içün teşne leb
İtdiler göz yaşların âb-ı revan Abdâllar
Umaram yarın olalar ümmet içre sürh rû
İtdiler gözden bugün çün hunfeşan Abdâllar
Yandılar nâr-ı cefâya bunda yarın umaram
İdeler Ahmed livâsın sâyeban Abdâllar
Mustafâ bahrinde gavvâs oldılar çün buldılar
Gevher-i Elfakrü fahrî’den nişan Abdâllar
Eylemez vesvâs-ı şeytân-ı recîm anlara kâr
İtdiler çün Şâh ismin hırz-ı can Abdâllar
Bunda ol mesmûm-i râh-ı din Hasen Şâh aşkına
İtdiler çün nûş nîş-i can sitan Abdâllar

Bezm-i mahşerde ümîd oldur ki yarın içeler
Sâki-i kevser elinden nûş-i can Abdâllar
Hem tutub her dem Hüseyn-ibn-i Alî’nin mâtemin
Ağlaşub gözden dökerler bunda kan Abdâllar
Umaram handân ü hurrem yarın anınla bile
İdeler seyr-i gülistân-ı cinan Abdâllar
Oldılar Zeyn-ül-ibâd’ın çün ibâdı oldılar
Cân ü dil milkinde şâh-ı şeh nişan Abdâllar
Bâkır-ın sertâc idinüb ayağı toprağını
İşin altun eylediler bîgüman Abdâllar
Peyrev olüb pişrev idindiler çün Ca’fer’i
Menzil-i mâksûda irdiler heman Abdâllar
İtdiler Şâh-ı Horâsân’ın ayağı tozını
Cân ü dil çeşmine kûhl-i İsfahan Abdâllar
Şeh Takî ile Nâkî’nin medhini bülbül gibi
Subh u şâm idindiler vird-i zeban Abdâllar
Oldılar çün Askerî’nin askeri kimden ne gam
Âlemi seyreylesünler şâdman Abdâllar
Var ümîdim kim doğub bir gün güni mü’minlerin
İre devr-i Mehdi-i sâhib zaman Abdâllar
Zulmet-i gafletden arınub cihan mülki tamâm
İrişe Hak’dan inâyet nâgehan Abdâllar
Bir hidâyet necmidir her dâğ-ı reh mâ’nîde kim
Menzilinden sâlike virür nişan Abdâllar
Hayreti’yim gam şebinde koyasız lâyık mıdır
Olmayasız ol garîbe mihriban Abdâllar
Siz erenlerden niyâz oldur ki reddolunmaya
Eyledi meydanda çün rûh-i revan Abdâllar

— 4 —

— Murabba —


Olmayub âlemde sûret satmada dellâllar
Kîl ü kali kazıdı defterden ehl-i hâller
Vâkıf-ı esrâr-ı aşk-ı Hak olan kattâller
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Na’ller kim kesdiler râh-ı Hudâ’ye dâldir
Tâlibi cezbitmeğe her biri bir çengâldir
Dağlar rûşen delîl-i meclis-i ikbâldir
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Bezm-i dilde her elif bir şem’-i can efrûzdur
Münkirin kalbine lâkin tîr-i âhen dûzdur
Gicesi Kadr oldı bunların günü nevrûzdur
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Çün bular râh-ı tarîkatde gelüb hâk oldular
Zerre iken mihr-i âlemtâb-ı eflâk oldular
Gıll u gışdan saykal-ı tevhîd ile pâk oldular
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Sûretâ gerçi birer kemter gedâlardır bular
Âlem-i ma’nâde lâkin pâdişalardır bular
Merve hakkı sôfiyâ ehl-i Safâlardır bular
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Cism sûretde heman ma’nâda bunlar cândır
Âlem-i ma’nâya her bir sözleri burhândır
Kisvet-i fakr içre bunlar da birer sultândır
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

Pâdişehsin Hayreti Hünkâr’a gerçek kulsun
Âstân-ı devletinde bende-i makbûlsün
Sen de bir dîvânesi ol bunların ma’kulsün
Keskin erler tîğ-ı uryanlardürür Abdâllar

— 5 —

— Murabba—


Nice bir zülf gibi hâk ile yeksân olalım
Nice bir turraları gibi perişan olalım
Açılalım leb-i dilber gibi handân olalım
Cür’adânı getür Abdal yine hayrân olalım

Silelim gel berü âyine-i kalbin tozını
Açalım kûhl-i gubâr ile yine can gözini
Kulağa komayalım Hâce Fakîhin sözini
Cür’adânı getür Abdal yine hayrân olalım

Kalmayub gülşen-i dilde eser-i hâr-ı melal
Yeridir açıla yer yer gül-i gülzâr-ı hayâl
Müfti-i aşk çü fetvâ virüben itdi helâl
Cür'adânı getür Abdal yine hayrân olalım

Yıkuben zühd ü vera’ mülkini giryân idelim
Girelim cân ü gönül şehrini seyrân idelim
Cem’ olub bir araya sohbet-i rindân idelim
Cür’adânı getür Abdal yine hayrân olalım

Nice bir âyine-i câm ile hodbin olalım
Nice bir bâde-i hamrâ gibi rengîn olalım
Gele yek reng gedâlar gibi miskin olalım
Cür’adânı getür Abdal yine hayrân olalım

Aşk esrârının anlamağa keyfiyyetini
Ni’met-i hân-ı gamın almak içün lezzetini
Hayretî’nin dahi arturmak içün hayretini
Cür’adânı getür Abdal yine hayrân olalım

— 6 —

— Gazel —


Erenlerden eğer olursa himmet
Olur dâî kamu a’dâ ne minnet
Ne gam yagî olursa cümle âlem
Balım Sultan'dan olursa inâyet
Erenler eşiğinde hâk olanın
Melekler ide toprağın ziyâret
Murâda ermek istersen mürîd öl
Getür bir merd eşiğinde irâdet
Meded senden mededsiz Hayreti’ye
Erenler şâhı sultân-ı mürüvvet

— 7—

Câna kalmaz bir fedâyî canlarız
Terk ü Tecrîdiz fenâyî canlarız
Sôfi-i şeytan siriştin âkıyüz
Ehl-i Tevhîdiz Hudâyî canlarız
Kıblemizdir veçh-i pâk-i Ahmed’in
Biz Muhammed Mustafâyî canlarız
Kâ’bemizdir âstânı Hayder’in
Biz Aliy-yel-Murtazâyî canlarız
Biz Hasen aşkına içtik zehr-i gam
Biz Hüseyn-i Kerbelâyî canlarız
Cân ile Zeynülibâd’ın abdiyiz
Hâsılı Âl-i abâyî canlarız
Hâk-i râhıyüz Muhammed Bâkır’ın
Ca’ferî mezheb safâyî canlarız
Şâh Takî vü Nakî sultânımız
Hem Rızâ-yi muktedâyî canlarız
Askerî’nin askeriyiz Askerî
Mehdi-i sâhib livâyî canlarız
Kelbiyiz dergâh-ı Âl-i Hayder’in
Biz de bu derde gedâyî canlarız
Kaçma bizden Hayreti bigâne vâr
Biz de bir kaç âşinâyı canlarız