Allah'ın Hikmeti
Hoca merhum, yazın sıcağında eşeğine binmiş bir köye gidiyormuş. Yolda büyük bir ceviz ağacının altında merkebinden inip hayvanı bir ağaca bağlamış. Kendisi de ağacın diğer bir cihetine koyu bir gölgeye çekilmiş. Kavuğunu başından çıkarıp göğsünü bağrını açarak hem serinliyor, hem de terini kurutuyormuş. O esnada tarladaki koca koca helvacı kabaklarına bakmış, bir aralık başını kaldırıp ceviz tanelerini de görmüş. Kendi kendine:
— Ya Rabbi! Şu incecik otta kocaman kuzu gibi kabaklar halk etmişsin. Şu dalları gökyüzüne çıkmış, çadırı bir evlek yeri kaplamış olan, bedenini iki kişi kucaklamadan aciz bulunan ceviz ağacında, ceviz taneleri de kabak otundan bitmesi münasip olurdu.
Derken meğer o esnada bir karga da bir cevizi oyup içini yemeğe uğraşıyormuş. Ceviz kabuğundan fırlayıp süratle inerken nasılsa tam Hoca'nın alnına rast gelir. Hoca'nın gözünden dehşetli bir şimşek sıçrar. Bir kere "Vay!" deyip iki eliyle kafasını tutar. Hemen kavuğunu bulup sıkı fıkı başına geçirir. Kalbini şiddetli bir Allah korkusu kaplayıp:
— Tövbe ya Rabbi! Bir daha senin işine karışmam. Her ne yaratmışsan hepsinde bir hikmet var. Allah saklasın! Şimdi ağaçta ceviz yerine kabak bulunmuş olsaydı, bizim tüysüz yalın kat kafa tuzlan buz olurdu. Demiştir.
Kaynak: Bayraktar, Zülfikar (2010). Mizah teorileri ve mizah teorilerine göre Nasreddin Hoca fıkralarının tahlili (PDF) (Doktora). İzmir: Ege Üniversitesi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2021.
|