Alıstağı Bavrıma
Alısta avır azap şekken bavrım
Kuvargan bayşeşektey kepken bavrım
Kamagan kalın javdın ortasında
Köl kılıp közdin jasın tökken bavrım
Aldındı avır kaygı japkan bavrım
Ömrince jafa körgen jattan bavrım
Tüksiygen yüregi tas javiz jandar
Tiridey terin tonap jatkan bavrım
Apırmay emes pe esi altın Altay
Anamız bizdi tapkan; asav tayday
Bavrında jürmep pedik salıp oynak?
Jüzimiz emes pe edi jarkın ayday
Alalı altın saka atıspap pek?
Tebisip bir tösekte jatıspap pek?
Altayday anamızdın ak sütinen
Birge emip, birge demin tatıspap pek?
Altaydın altın küni erkeletip…
Kelgende jolbarıs bop, jana er jetip.
Ak teniz, Kara teniz arjagına
Bavrım meni tastap kaldın ketip!
Men kaldım jas balapan, kanat kakpay
Uşam dep umtılsan da damıl tappay
Jön silter, jol körseter jan bolmadı
Javız jav koysın ba meni endi atpay?
Korgasın jas jürekke oğı battı
Künesiz taza kanım suvday aktı
Kansırap elim kurıp esten tandım
Karangı abaktığa berik japtı
Körmeymin keçe jürgen kır, saydı da
Kündiz kün, tünde kümis aydı da
Ardaktap, çin jibektey orayga orap
Ösirgen altın anam Altaydı da
Apırmay, ayrıldık ba kalın toptan
Şayılıp kaytpaytuğın javgan oktan
Türiktin jolbarıstay jüreginen
Şını men korkak kul bop javdan bukkan?
Şark urıp erkke unıtılgan türik jannı
Şını men avırdı ma bitip halı?
Ot sönip jürektegi, kurıdı ma
Kaynagan tamırdağı ata kanı?
Bavrım! Sen o jakta, men bu jakta
Kaygıdan kan jutamız. Bizdin atka
Layık ba kul bop turiv, kel keteyig
Altayga, ata mirası altın takka
|
Uzaktaki Kardeşime
Uzakta ağır azap çeken kardeşim!
Kurumuş lale gibi çöken kardeşim!
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl kılıp göz yaşını döken kardeşim!
Önünü ağır kaygı örtmüş kardeşim!
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim!
Hor bakan, yüreği taş, kötü düşman
Diri diri derini soymuş kardeşim!…
Ey pirim! Değil miydi altın Altay
Anamız bizim? Bizlerse birer tay,
Bağrında, yürümedik mi serazat?
Yüzümüz değil miydi ışık saçan ay?
Alaca altın aşık atışmadık mı?
Tepişip bir döşekte yatışmadık mı?
Anamız olan Altay’ın ak sütünden
Beraber emip beraber tatışmadık mı?
Altay’ın altın günü nazlanarak
Gelende, sen pars gibi bir er olarak,
Akdeniz, Karadeniz ötelerine,
Kardeşim, gittin beni bırakarak!…
Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam,
Uçam diye davramsam bir türlü uçamam,
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı;
Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan?
Kurşunlar genç yüreğime saplandı,
Günahsız taze kanım su gibi aktı;
Kansız kalıp, kuruyup bayıldım,
Karanlık mahbese sıkıca kapattı.
Görmüyorum artık gece gezdiğimiz kırı, ovayı,
Gündüz güneşi, gece gümüş nurlu ayı;
Nazlı nazlı ipek kundaklara sarmalayıp
Bizi büyüten altın anam Altay’ı
Ey pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılmayıp yılmayan yağan oklardan
Türk’ün pars gibi yüreği varken
Gerçekten korkak kul mu olduk sinip düşmandan?
Kudretli olmak isteyen Türk’ün canı
Gerçekten bitap düşüp kalmadı mı hali?
Yürekteki ateş söndü mü, kurudu mu,
Damarında kaynayan atalar kanı?
Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda,
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak, gel gidelim
Altay’a, ata mirası Altın tahta
|