Ağlama Kâzibe'm Sızlama Kâzibe'm'in öyküsü
1900 yıllarında, Batı Trakya’nın Yunanistan Draması yörelerinde Sürücüler Köyü’nde geçmiştir. Bu köyde, hali vakti yerinde bir Tahir Efendi ailesi bulunur. Yine aynı köyde Hasan Kahya adında bir çoban vardır. Çoban Hasan, Tahir Efendi’nin güzel kızı Kâzibe’ye gönlünü kaptırır. Sevgisi dillere düşer, öykülenir kısa zamanda. Kâzibe, köyün en güzelidir. Kara gözlü, ince uzun boylu, esmer güzeli bir kızdır. Çoban da yakışıklıdır. Merttir hem. Köyün sevgisini kazanmış, iyi yürekli, çalışkan, sözüne güvenilir bir gençtir. Yalnız yoksuldur biraz.
Kâzibe’ye gelince; Hasan Kahya ile gününü gün etmeye niyetlidir. Hasan Kahya’nın yoksulluğu Kâzibe’nin tutkusundan önde gelmektedir. Çaban Hasan ise bunu hiç düşünmeden günden güne daha da tutulur Kâzibe’ye. Bu sevgi böyle sürüp giderken, bir gün aynı köyden oldukça yakışıklı ve varlıklı bir ailenin genç oğlu Kara Ali Kâzibe’yi görerek çok beğenir. Hemen görücü gönderir. Bu haberi duyan Hasan Kahya deliye döner. Hele Kâzibe’nin Ali’ye isteyerek varması onu iyice şaşkına çevirir. Ama elinden gelen yoktur. Çaresizdir.
Kısa zaman sonra Kâzibe’nin Kara Ali ile düğünleri olacaktır. Bu arada Hasan Kahya, umutsuz sevgisini dile getiren bir türküyü yakar. Kara Ali ise Hasan Kahya’nın Kâzibe’ye olan tutkusunu çok iyi bilmektedir. Üstelik halk tarafından da hoş karşılanmayan bu evliliğin hüznü tüm köyü sarmıştır. Kara Ali hem kendisini affettirmek, hem de Hasan Kahya’yı biraz olsun avutabilmek için ona üç altın lira armağan gönderir. Hasan Kahya bu liraları almaz, geri çevirir. Deli gibi sevdiği Kâzibe’den öcünü almak için de türküsünü Kâzibe’nin düğününde de söyler. Düğünün neşesini iyice kaçıran türkü büyük bir kavganın çıkmasına neden olur. Hasan Kahya’nın Kâzibe türküsü önce köyün malı olur sonra bütün Drama’ya yayılır. Türkü ve öykü artık tüm Dramalılar’ın dilindedir. Kâzibe’nin yuvası da bu türküden oldukça etkilenmiştir. O kadar ki, kocası da huysuzlanıp karısından şüphelenmeye başlar. Bu şüphe kısa bir zaman sonra yuvasının yıkılmasına değin varır. Düğünlerde, bayramlarda acımasız taşlamalarla tefe konup çalınan Kâzibe, 1920-1921 göçmenleriyle Türkiye’ye gelip bu acıdan kurtulur. Kâzibe’nin İstanbul’a gidip Kartal-Maltepe’sine yerleştiği ve kendisini unutturmağa çalıştığı söylenir. Çünkü bu öyküyü kendisinden başka göç edenlerden bir tek Keşan’ın Mahmutköyü’ne yerleşen Kâzım Ağa bilmektedir. O da kimseye söylemeyeceğine söz vermiştir.
Kaynak: Güven, Merdan (2005). "Türkiye Sahasındaki Hikâyeli Türküler Üzerine Bir Araştırma (Doktora Tezi)" (PDF). Erzurum. 14 Kasım 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
|