2. Ergenekon İddianamesi/II. BÖLÜM SORUŞTURMANIN DİĞER AŞAMALARI


II. BÖLÜM

SORUŞTURMANIN DİĞER AŞAMALARI

Trabzon İl Jandarma Komutanlığının 156 hattını gizli numaradan arayarak isim ve kimliğini belirtmeyen bir şahsın, “Ümraniye Çakmak Mahallesi Muhtarlığı’nın karşısındaki tek katlı binanın çatısında elektrik direğinin yanında el bombası ve C-4 patlayıcı madde bulunduğu, patlayıcı maddeyi Mehmet DEMİRTAŞ isimli şahsın sakladığı, bu patlayıcıları bir astsubayın temin ettiği, adres olarak Mithatpaşa caddesi ile Samanyolu caddesinin birleştiği sokakta bulunan Kardak Balıkçısının yanındaki tek katlı bina” şeklinde ihbarda bulunduğu ve bu ihbarın önce İstanbul İl jandarma Komutanlığına, sonrasında da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bildirildiği anlaşılmıştır.

Soruşturmada, Emniyet Genel Müdürlüğünün her yıl güncellenen terör örgütleri listesinde yer almayan, örgütlenme biçimi, amacı ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösteren, daha önce bir ceza davasına konu olmamış Ergenekon isimli Terör Örgütüne ulaşılmıştır.

Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından, örgütün yapılanması ve faaliyetlerine yönelik elde edilen bilgi ve tespitler doğrultusunda hazırlanan iddianame mahkemenizin 2008/209 esas sayılı dosyasında yargılama halen devam etmektedir.

Soruşturma sürecinde elde edilen örgütsel nitelikli dokümanları, gizli tanık ifadeleri ve adli teknik takip çalışmaları; hiyerarşik ve farklı toplumsal katmanlara nüfuz etmeye odaklı örgütlenmenin göstergelerini oluşturmuştur.

30.06.2008 tarihine kadar gerçekleştirilen operasyonlarda birçok şüphelinin ev ve işyerlerindeki aramalarda elde edilen ERGENEKON ANALİZ YENİ YAPILANMA YÖNETİM VE GELİŞTİRME PROJESİ İSTANBUL 29 EKİM 1999 - LOBİ ARALIK 1999 - OLUŞUM ARALIK/1999 - FUNDAMENTALİST TERÖR İSTANBUL 27 MART 2000 - ULUSAL MEDYA 2001 İSTANBUL / ARALIK 2000 - ŞİRKET KÖSTEBEKLER GÖZLEM ANALİZ İSTANBUL / ARALIK 2000 - MİT MEDYA VE AJAN GAZETECİLER İSTANBUL / ARALIK 2000 - İŞÇİ PARTİSİNİN TÜRK VE KÜRDÜ BİRLİKTE ÖRGÜTLEME TASARIMI ANALİZ İSTANBUL 7 NİSAN 2000 - ÖRTÜLÜ FAALİYETLER BİR İSTANBUL 6 NİSAN 2000 - DEVLETİN YENİDEN YAPILANMASI ÜZERİNE 25 KASIM 1999 isimli dokümanların incelenmesi teknik takip çalışmaları, gizli tanık beyanları ve elde edilen deliller doğrultusunda,

Ergenekon Terör Örgütünün; bazı TSK mensubu ve sivil şahısları kullanarak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adını, ilke ve inkılâplarını suistimal ederek, illegal kazanç, gizli istihbarat, legal ve illegal faaliyetler, terör dünyasına yön vermek amacı ile naylon terör örgütü kurmak, mafyayı re-organize ederek kullanmak, naylon şirketler oluşturma, suikast ve propaganda gibi yöntemler vasıtası ile bir örgütlenme oluşturup, gizlilik prensipleri altında Türkiye Cumhuriyetinin devlet kademelerini ele geçirip, örgütün amaçları doğrultusunda bir devlet yapısı kurmak, başıboş gezen şahısları amaçları doğrultusunda kullanmak, medyayı ele geçirerek devletin yeniden yapılanması çerçevesinde kullanmak, oluşturulacak sivil toplum kuruluşları vasıtası ile propaganda yapmak, kuvva-i milliye, ulusal güç birliği adı altında faaliyet yürüten dernekler ve güvenlik şirketleri kurarak bunlar vasıtası ile istihbarat toplamak, gibi yöntemler ile devleti yeniden yapılandırma amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğünün anlaşıldığı,

Şüpheliler Barbaros Hayrettin Altıntaş, Hasan Atilla Uğur, Birol Başaran, D. Ali Özoğlu, Kemal Aydın, Osman Gürbüz, İbrahim Özcan, M. Şener Eruygur, Sinan Aydın Aygün, Ahmet Hurşit Tolon Ve Levent Ersöz, Tunç Akkoç, Ercüment Ovalı, Hamza Demir, Muhammet Murat Avar, Siyami Yalçın, Ufuk Büyükçelebi, İlker Güven Adnan Türkkan, Erol Mütercimler ve Hatice Bahtiyar ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman, elektronik malzeme, 11 adet tabanca, 2 adet av tüfeği, 1 adet baston tüfek, çeşitli çap ve ebatta 1036 adet fişek, 28 adet kovan, 18 adet şarjör 2747 adet CD/DVD, 300 adet disket, 95 adet bilgisayar, 27 adet flash disk, 22 adet hafıza kartı, 260 adet videokaseti, 46 adet teyp kaseti, 99 adet ajanda, 27 adet telefon fihristi ve çok sayıda Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken GİZLİ BELGELER ele geçirilmiştir.

Şüpheli şahıslardan Ayışığı, Yakamoz, Eldiven isimli darbe girişimine yönelik hazırlanan slaytlar ele geçirilmiş ve ayrıca Cumhuriyet Çalışma Grubu adı altında illegal bir yapılanma kurdukları anlaşılmıştır.

Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yürütülen soruşturma devam etmekteyken, 12.08.2008 günü saat 18.20 sıralarında emniyete yapılan ihbar üzerine13.08.2008 günü arama yapılan aramada; 2 adet Kalashnikof marka tüfek, 8 adet uçaksavar mermisi, 2 adet tabanca, 3 adet av tüfeği, bahse konu silahlara ve çeşitli ebatlara haiz 1218 adet Fişek, 1034 adet Kovan, 9 adet Şarjör, 4 adet el telsizi, 1 adet dürbün, 1 adet ses kayıt cihazı, 52 adet Vhs, Beta, Mikro ve Ses kaseti, çok sayıda yazılı doküman ve 1367 gram esrar elde edilmiştir.

Elde edilen malzemeler neticesinde iş yeri sahipleri Muzaffer ÖZTÜRK’ün 13.08.2008 günü, ihbarda adı geçen Arif DOĞAN’ın 14.08.2008 günü gözaltına alındıkları ve tutuklandıkları,

Şüpheli M. Şener ERUYGUR’un ADD Genel Merkezindeki ofisi ve şüpheli Hurşit TOLON’un Ankara ilindeki ikametinden elde edilen CD’lerin içeriğinde, Cumhuriyet Çalışma Grubu adıyla faaliyet yürüten bir yapılanmanın kuruluş, teşkilatlanma ve çalışmalarına dair çok sayıda doküman bulunmuştur. Adı geçen grubun, Aralık 2003 tarihinde dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Emekli Tuğgeneral Levent ERSÖZ’ün talimatıyla İstihbarat Başkanlığı bünyesinde İstihbarat Yönetim Şube Müdürlüğü adıyla kurulduğu anlaşılmaktadır.

Yapılan incelemelerde; grubun görev ve faaliyetleri ile ilgili çeşitli tarihlerde hazırlanmış olan rapor ve sunumlara rastlanmıştır. Bunlardan “Cumhuriyet Çalışma Grubu Teşkilat ve Faaliyetleri” adlı sunumda grubun kuruluş gerekçesinin anlatıldığı slaytta yer alan ifadeler, operasyon kapsamında ele geçirilen özel istihbarı bilgiler, psikolojik harekat planları ve fişleme çalışmalarının hangi kapsamda yürütüldüğü konusuna açıklık getirmektedir.

“Cumhuriyet Çalışma Grubu Teşkilat ve Faaliyetleri” adlı sunumda “Vakit Gazetesinin Saldırılarına Karşı Alınacak Tedbirler” başlığı altında yer alan “İllegal Faaliyetler” bölümünde silahlı eylem, sabotaj, adam kaçırma vb. yollara başvurulması gerektiği yönündeki ifadelerin bulunduğu görülmüştür.

Devletin en temel kurumlarından biri olan ve sorumlu olduğu bölgede illegal faaliyetlerle mücadele ile görevli olan Jandarma Teşkilatı içinde yer alan bir grubun, suç teşkil eden illegal eylemleri bir yöntem olarak benimsemesi ve bunu resmi bir sunumda açıkça ifade etmesinin ortaya koyduğu tehdit ve tehlikenin büyüklüğü, kurumlar içerisinde örgütlenmiş illegal yapılarla mücadelenin aciliyet ve önemini kaçınılmaz bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ergenekon Terör Örgütü içerisinde faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen ve örgüte yönelik yapılan çalışmalarda gözaltına alınan şüphelilerle irtibatları tespit edilen şahıslara yönelik yürütülen çalışmalar sonucu 18.09.2008 günü 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı doğrultusunda İstanbul, Ankara, Kırklareli, Sakarya, Hakkâri, İzmir, Elazığ ve Mersin illerinde başlatılan operasyonlarda toplam on dokuz (19) şüpheli gözaltına alınmıştır.

12.06.2007 tarihinde Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları sonrasında ortaya çıkartılan ve Ergenekon yapılanması içerisinde oldukları tespit edildikten sonra yakalanan şahıslardan elde edilen örgütsel doküman niteliğindeki belgeler, iletişim-bilişim malzemelerinden elde edilen bilgi ve dokümanlar, teknik takip çalışmalar sonrasında ele geçirilen her türlü bilgi ve belgenin incelemesi sonrasında, bu örgütle ilişki içerisinde oldukları yönünde kuvvetli deliller elde edilen şahıslar ile irtibatları tespit edilen;

Mehmet Ali ÇELEBİ, Yaşar TOZKOPARAN, Noyan ÇALIKUŞU, Eren MUMCU, Hasan Hüseyin UÇAR, Hamza DEMİR, Rıfat DEMİR, Rıfat YILDIRIM, Mahmut OĞUZ, Kurtça BEKTAŞ ve Süleyman SOLMAZ, Doğukan YORULMAZ, Mahmut oğuz Kazancı ve Levent TEMİZ On Dokuz (19) şüpheliye ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman ve elektronik malzeme, 4 adet tabanca, 2 adet şarjör, 63 adet fişek, 26 adet kovan, 5 adet renkli torba içerisinde kimyasal madde (uyuşturucu), 1839 adet CD/DVD, 144 adet disket, 23 adet bilgisayar, 6 adet flash disk, 9 adet hafıza kartı, 156 adet videokaseti, 40 adet teyp kaseti, 5 adet ajanda, 130 adet dergi ( aydınlık(5) ,köklü değişim (104), Türkeli (7), kuvvai milliye (1)…vb) ele geçirilmiştir.

Mahmut OĞUZ, Süleyman SOLMAZ, Kurtça BEKTAŞ, Rıza DEMİR, Rıfat YILDIRIM isimli şüphelilerin birlikte hareket ettikleri, Hizb-ut Tahrir gurubu içerisinde yer aldıkları, belirli aralıklarla toplantılar yaptıkları ayrıca yapılan aramalarda Hizb-ut Tahrir terör örgütüyle ilgili çok sayıda doküman, dergi, kitap bulunarak el konulmuştur. Kitapların bazılarının yasak yayınlardan olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan soruşturmada tutuklanan askeri personel olan Mehmet Ali ÇELEBİ’ nin Süleyman SOLMAZ ile irtibata geçtiği, bu şahıstan Hizb-ut Tahrir le ilgili kitap, dergi ve CD aldığı, daha sonra bu dokümanların Neriman AYDIN’ın evinde yapılan aramalarda ele geçirildiği anlaşılmıştır. Mehmet Ali ÇELEBİ’nin, Süleyman SOLMAZ ile olan irtibatı sırasında kendisini başka isimle tanıttığı, askeri personel olduğunu söylemediği ve muhasebeci olduğunu anlattığı tespit edilmiş olup, bu şahısla görüşmeler yaptığı ve toplantılar yapmak üzere sürekli telefonlaştıkları anlaşılmıştır. Bu konuyla ilgili telefon görüşmeleri dosyaya konulmuştur.

02.09.2005 günü ilimizde Cuma namazı çıkışında Fatih Camii avlusunda toplanan Hizbut Tahrir örgüt mensuplarının, anayasal düzenin kaldırılıp yerine Raşidi Hilafet olarak adlandırılan hilafet devletinin kurulmasına yönelik yapılan olaylı toplumsal gösteri neticesi yakalanan şahıslardan;

• Mustafa Türker GÜVEN’ in 02126711022 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması sırasında ölen Kuddusi OKKIR’dan elde edilen 0533 7624601 numaralı cep telefonunda kayıtlı olduğu,

• Sedat TEMİZ’in 05357919153 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklanan Fikret EMEK’ ten elde edilen 5357919153 numaralı cep telefonunda kayıtlı olduğu,

• Kirami KÜÇÜKADA’nın 2125089600 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklanan İsmail YILDIZ’ dan elde edilen harddisk içerisinde bulunan İso-gen .xls isimli rehberde kayıtlı olduğu,

• Uğur KANKUR’un 2125501173 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklanan İsmail YILDIZ’ dan elde edilen harddisk içerisinde bulunan f rehber 2.xls isimli rehberde kayıtlı olduğu,

• Bayram AKIN’ın 2122509301 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklanan İsmail YILDIZ’ dan elde edilen harddisk içerisinde bulunan f rehber 2.xls isimli rehberde kayıtlı olduğu,

• İsmail GÖRPÜZ’ün 2125499820 numaralı telefonunun, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklanan İsmail YILDIZ’dan elde edilen harddisk içerisinde bulunan f rehber 2.xls isimli rehberde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.

01.07.2008 tarihinde şüpheli Neriman AYDIN’ın ikametinde bulunan belgeler arasındaki bir not kağıdında; “Hizbuttahrir” yazdığı, bunun altında da, “Süleyman” “Ulus kiler çarşı girişindeki Türkcell telefoncu Rıza arkadaşı” “Keçiören sanatoryum konuşma yerleri” “Her hafta toplantı yapılıyor, ayda bir büyük toplantı” “Aşama aşama hazırlık” “Senin bu kitaba geçmen için altı ayın var” “Bu iş için hiçbir şey talep etmeyen hocalarımız var” “CD ler kalabalık ortamda izleyin” “Telefonda kayıtları sayı olarak yapıyorlar 11 numara 7 numara gibi” şeklinde yazılar olduğu görülmüştür. Not kâğıdında Hizb-ut Tahir terör örgütü mensuplarının toplantı yerlerini ve davranış özelliklerini gösterir yazılar bulunduğu, bu yazıdan örgütün gizliliğe dikkat ettiği, aynı zamanda propaganda çalışmaları yürüttüğü anlaşılmış ,ayrıca not kâğıdı şüpheli Süleyman SOLMAZ’ a sorulduğunda, kendisine ait olmadığını, ancak notta geçen bilgileri şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ ye verdiğini beyan etmiştir.

Askeri personel olan şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ'nin, Hizb-ut Tahrir bağlantısı olduğu anlaşılan şüpheli Süleyman SOLMAZ ile irtibata geçmesi, toplantılarına katılacağını anlatması, bu konuyla ilgili sık sık mesajlaşmaları ve şüpheli Neriman AYDIN’ın ikametinde bulunan not kâğıdı değerlendirildiğinde, şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ’nin şüpheli Süleyman SOLMAZ vasıtasıyla, Hizb-ut Tahrir terör örgütü içersine sızmaya çalıştığı, bu şekilde ERGENEKON terör örgütünün, Hizb-ut Tahrir terör örgütünü kontrol altına alarak yönlendirmeyi amaçladığı anlaşılmıştır.

Şüpheli Levent TEMİZ den elde edilen daktilo ile yazılmış 3 sayfalık “turan ihtilal ordusu / manifestosu” başlıklı yazıda kısaca;

“Bugün, demokrasi adı altında yüce Türk ırkına empoze edilmeye çalışan sistemin Türkün şahsına ve vicdanına ters ve aykırı bir sistem olduğundan, Türk Kimliğinin Osmanlı İmparatorluğu zamanında eritildiğinden, ikinci bir Kuvai Milliye ruhuna bürünerek gerçekleştirilecek mukaddes Türk ihtilali ile başlatılacak bir mücadeleden, Türk ırkının göstermiş olduğu iyi niyeti ve samimiyeti istismar eden aşağı iktidai ırklara geçmiş asırlarda göstermiş olduğumuz hoşgörü ve sevgiden feragat edileceğinden, azınlıkların tüm hukuki ve mülkiyet haklarının ellerinde alınarak, mal varlıklarının ihtilal komitesince devletleştirileceğinden, azınlıkların nüfus kağıtlarının, müsadere olunarak Müslüman olanlara devşirme, Müslüman olmayanlara Jenosit kartı verileceğinden, azınlıklara tek tip çamur renginde devşirme ve Jenosit amblemli formalar giydirileceğinden, tüm basın kuruluşlarının kapatılacağından, yöneticilerinin kurşuna dizileceğinden” bahsedilmektedir.

Ayrıca şüpheli Levent TEMİZ'in 17.05.2006 tarihinde ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından yürütme organını devirmeye kalkışma eylemi olarak planlanan DANIŞTAY saldırısından üç gün önce 14.05.2006 gecesi saat 03.45 sıralarında Şüpheli Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Veli KÜÇÜK, Sevgi ERENEROL, M. Fikri KARADAĞ ve Kemal KERİNÇSİZ’e “BUGÜN TÜRK TARİHİNDE GÖRÜLMEDİĞİ KADAR AŞAĞILANMAKTADIR. AVRUPANIN VE ABD’ NİN SALDIRGANLIĞI TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR. İŞBİRLİKÇİ KOMPRADOR SİSTEM GÖRÜLMEDİK DERECEDE AŞAĞILIKTIR. BU DURUMDA TÜRKÇÜ-DEVRİMCİ GENÇLERE İHTİYAÇ VARDIR. BEN T.C’NİN SADECE TAM BAĞIMSIZLIĞINI İSTEDİM. BU NEDENLE BEN VE ÜLKÜDAŞLARIM EMPERYALİZME VE İŞBİRLİKÇİLERE KARŞI SAVAŞTIK. BUNDAN DOLAYI ÖLÜMDEN KORKMUYORUZ. BEN GENÇ YAŞTA ÜLKEMİN BAĞIMSIZLIĞINA KENDİMİ ARMAĞAN ETMEKTEN ONUR DUYUYORUM. TÜRKLÜĞÜN TEK KURTULUŞ ÇARESİ KALMIŞTIR ODA SİLAHLI MÜCADELEDİR. AV. LEVENT TEMİZ” mesajını gönderdiği tespit edilmiştir.

Ergenekon Terör Örgütü içerisinde faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen ve örgüte yönelik yapılan çalışmalarda diğer şüphelilerle irtibatları tespit edilen şahıslara yönelik yapılan çalışmalar sonucu 23.09.2008 günü 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı doğrultusunda İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde başlatılan operasyonlarda toplam on üç (13) şüpheli gözaltına alınmıştır.

Adil Serdar SAÇAN, Emcet OLCAYTO, Hüseyin NAZLIKUL, Tanju GÜVENDİREN, Gürbüz ÇAPAN, Mahir AKKAR ve Tuncay ÖZKAN, Adnan KILIÇASLAN, Selim Utku GÜMRÜKÇÜ, Mesut ÖZCAN, Murat AĞIREL ve Evrim BAYKARA ile Şüpheli Adil Serdar SAÇAN’ın ikametinden elde edilen CD içerisinde bulunan ve daha önceki aramalarda da elde edilmeyen Ergenekon Terör Örgütüne ait örgütsel içerikli;

BATI DÜNYASINDAN DEMOKRATİK HUKUK ÖRNEKLERİ İSTANBUL / 11 NİSAN 2000

BATI VE İŞBİRLİKÇİLERİNİN KRONOLOJİK SÖYLEM VE AMAÇLARINA ATATÜRK’ÜN YANITLARI İSTANBUL / 11 NİSAN 2000

• TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLARI VE 10. CUMHURBAŞKANI ADAYLARI OPERASYON İSTANBUL / 30 NİSAN 2000

• BİRLEŞİK KOMÜN GİRİŞİM İSTANBUL / 27 HAZİRAN 2000-06 OPERASYON (daha önceki aramalarda doküman olarak elde edilmiş olan örgütsel dokümanlar şüpheli Adil Serdar SAÇAN’da dijital olarak elde edilmiştir) dokümanları elde edilmiştir.

On üç (13) şüpheliye ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman ve elektronik malzeme, 10 adet tabanca, 9 adet şarjör, 730 adet fişek, 3 adet el bombası, 2 adet kelepçe, 4193 adet CD/DVD, 334 adet disket, 204 adet bilgisayar, 22 adet flash disk, 16 adet hafıza kartı, 722 adet videokaseti, 48 adet teyp kaseti, 56 adet ajanda, 7 adet telefon fihristi ve çok sayıda GİZLİ İBARELİ dokümanlar elde edilmiştir.

20.10.2008 tarihinde saat: 09.30 sıralarında Kars ili Sarıkamış ilçe Emniyet Müdürlüğü kapı girişinde Emniyet Koruma nöbetçisinin yoldan geçen bir şahsın belini kabarık bir vaziyette görmesi üzerine, şahsın yanına giderek silah taşıyıp taşımadığını sorduğu, şahsın “evet taşıyorum” şeklinde cevap vererek belinden silahı çıkarttığı, silahın ruhsatı sorulduğunda ise silahın ruhsatının olmadığını, silahın Ertaç GİRAY isimli bir şahsa ait olduğunu beyan etmesi üzerine, Hüseyin KESKİN isimli şüphelinin yakalandığı,

Şüphelilerden;

İki (2) şüphelinin yapılan ev ve iş aramalarında; 147 adet CD/DVD, 6 adet tabanca, 1 adet şarjör, 16 adet fişek, 6 adet bilgisayar, 2 adet hafıza kartı, 2 adet telefon fihristi, 1 adet mikro kaset elde edildiği,

Yapılan ihbar üzerine 26.10.2008 günü Merdan YANARDAĞ, Şener ÖZTÜRK, Anet SAHAKYAN, Fuat KARİP ve Cengiz BALTA isimli Şüphelilere ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman 3 adet tabanca, 3 adet şarjör, 227 adet fişek, 262 adet CD/DVD, 56 adet disket, 15 adet bilgisayar, 3 adet flash disk, 5 adet hafıza kartı, 43 adet videokaseti, 25 adet teyp kaseti, 4 adet ajanda, 8 adet telefon fihristi elde edilmiştir.

Ergenekon Terör Örgütünün; kitleler üzerinde sonuç alıcı bir etkiyi gerçekleştirmek üzere hareket etmesinin gerektiği, bu açıdan da örgütlenme modeline özel bir önem verildiği görülmektedir. Bu açıdan, örgütle ilgili yürütülen soruşturmada farklı meslek ve gelir gruplarından kişiler bir araya gelmiştir. Ayrıca örgütün yapılanmasına ilişkin örgüt dokümanlarında ortaya konulan fikri ve ideolojik modeller, örgütlenmenin toplumun değişik katmanlarına yayıldığını göstermektedir.

Bir kısım şüphelilerin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda istihbarat topladıkları, çeşitli kuruluşlara ait krokiler hazırlattıkları, patlayıcı madde ve silah temin ettikleri, dernek ve vakıflar kurdukları, medya kuruluşu sahip olma yoluna gittikleri, ticari ve güvenlik şirketleri kurdukları, topladıkları istihbaratlar neticesinde eylem hazırlıkları içerisinde oldukları ve neticesinde toplumda infial uyandıracak eylemlerin gerçekleştirilmesiyle, ülkede kaos ortamının oluşturularak ülke yönetimini ele geçirmek amacı ile askeri müdahaleye zemin hazırladıkları tespit edilmiştir.

Şüpheli İbrahim ŞAHİN ve çevresindeki şahıslara yönelik yapılan teknik takip çalışmalarında da “S-1” adı altında bir yapılanmadan bahsettiği, bu yapı içerisinde görevlendireceği Emniyet mensubu ve Askeri görevliler temin etmeye çalıştığı tespit edilmiştir.

Soruşturması kapsamında haklarında halen teknik takip işlemleri devam eden şahıslardan bir kısmının, geçmişe dönük yapılan çalışmalarda, aynı soruşturma kapsamında yakalanıp hakkında işlem yapılan diğer örgüt mensuplarıyla irtibatlarının olduğu, birlikte örgütsel faaliyetlerde bulundukları ve örgütün amaç ve stratejileri doğrultusunda hareket ettikleri anlaşılmıştır. Geçmişte olduğu gibi, ileriye dönük olarak da, örgütün kamu, sivil toplum kuruluşları, mafya, medya ve benzeri oluşumları içerisinde yer alan mensuplarını da harekete geçirerek, ülkenin bir çıkmaza sürüklenerek, hedeflenen kaos ortamının oluşturulması amacıyla harekete geçtiklerinin tespiti üzerine,

Ergenekon Terör Örgütü içerisinde faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen ve örgüte yönelik yapılan çalışmalarda diğer şüpheli şahıslarla irtibatları tespit edilen şahıslara yönelik çalışmalar sonucu 07.01.2009 günü başlatılan operasyonlarda toplam otuz üç (33) şüpheli gözaltına alınmıştır.

Hakkında evrak tefrik edilen Şüpheliler Hasan Ataman YILDIRIM, Mustafa Levent GÖKTAŞ, Mustafa KOÇ, Hüdayi ÜNLÜER, Mehmet KORAL, İbrahim ŞAHİN, Engin AYDIN, Yalçın KÜÇÜK, Fatma CENGİZ, Fahri KEPEK, Yaşar Oğuz ŞAHİN, Oğuzhan SAĞIROĞLU, Taylan Özgür KIRMIZI, Cengiz KÖYLÜ, Muhammed SARIKAYA, Ersin GÖNENCİ, Oğuz BULUT, Mustafa DÖNMEZ Erdal ŞENEL Hüseyin Vural VURAL, İlyas ÇINAR, Hüseyin BUZOĞLU ve Tuncer KILINÇ, Bekir ÇELİK, Engin ERKILINÇOĞLU, Erdal ŞAHİN, Kemal YAVUZ, Erbay ÇOLAKOĞLU, Cihandar HASANHANOĞLU, Kemal GÜRÜZ, Coşkun UMUR, Ümit HANDAN, Özkan BEKTAŞ ve Barış DALAN ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman, bomba imalatında kullanılan malzemeler, kesici-delici alet, elektronik malzeme, 27 adet el bombası, 10 adet el bombası gövdesi, 10 adet el bombası ateşleme mekanizması, 18 adet dilim el bombası gövdesi, 12 adet bubi tuzaklı bomba, 12 adet bubi tuzaklı bomba ateş.mek., 10 adet el bombası fünye grubu, 8 adet gösteri el bombası, 21 adet sis bombası, 13 adet tüfek bombası, 4 adet hakem bombası, 13 adet göz yaşartıcı bomba, 2 adet lav silahı, 3 adet uzun namlulu silah, 29 adet tabanca, 1 adet kalem tabanca, 820 gr plastik patlayıcı, 17132 adet mermi, 10 adet av tüfeği, 7 adet dürbün, 4 adet el telsizi, 2259 adet CD/DVD, 464 adet disket, 72 adet bilgisayar, 30 adet flash disk, 46 adet hafıza kartı, 398 adet videokaseti, 53 adet teyp kaseti, 42 adet ajanda, 16 adet telefon fihristi ve çok sayıda GİZLİ İBARELİ dokümanlar elde edilmiştir.

ŞÜPHELİ İBRAHİM ŞAHİN VE MUSTAFA DÖNMEZ DEN ELE GEÇİRİLEN SİLAH VE PATLAYICI MADDELER

Muvazzaf Yarbay Mustafa DÖNMEZ’in Sakaryadaki ikametinden

22 adet el bombası,

6 adet tabanca,

2100 adet Kaleşnikof mermisi,

8 adet Kaleşnikof şarjörü,

2 adet av tüfeği,

1 adet Mısır yapımı makineli tüfek,

3 adet el dürbünü (1’i Kanas dürbünü olabilir, 1’i sahra dürbünü),

Bol miktarda çeşitli çaplarda mermi,

(1) adet Somtel marka elektronik kalaylı taşıt tesisat kablosu (bomba imalatında kullanılabilen yaklaşık 15 metre civarında)

Yaklaşık 30 cm çapında sarılı vaziyette bomba imalatında kullanılabilen alüminyum alaşımlı madeni tel,

Muvazzaf Yarbay Mustafa DÖNMEZ’in Ankaradaki ikametinden

2 Adet Kaleşnikof marka uzun namlulu silah

4 Adet Tabanca

Mustafa DÖNMEZ’in ajandasında yapılan incelemesinde tespit edilen krokiye istinaden Ankara Yenikent’te 12.01.2009 günü yapılan kazıda;

2 adet taarruz tipi el bombası

10 adet el bombası gövdesi

10 adet el bombası ateşleme mekanizması

12 adet tüfek bombası

18 adet parça dilim el bombası gövdesi

12 adet bubi tuzaklı bomba

12 adet bubi tuzaklı bombaya ait ateşleme mekanizması

9 adet göz yaşartıcı bomba

6 adet gösteri bombası

800 adet G3 mermisi elde edilmiştir.

İbrahim ŞAHİN’ in İstanbul’daki ikametinden

8 adet ruhsatsız tabanca,

İbrahim ŞAHİN’ in Ankara’daki ikametinden

1 adet Glock marka ruhsatsız tabanca,

İbrahim ŞAHİN’in evinden elde edilen bir krokiye istinaden Ankara Gölbaşı ilçesinde 09.01.2009 günü yapılan kazılarda;

2 adet lav silahı

10 adet el bombası fünye grubu

820 gram plastik patlayıcı

210 cm saniyeli fitil

8 metre infilaklı fitil

1 adet dolu el bombası gövdesi

4 adet hakem bombası

1 adet antipersonel tüfek bombası

21 adet sis bombası ve kutusu

2 adet gösteri el bombası elde edilmiştir.

Soruşturma kapsamında şüpheli İbrahim ŞAHİN’ in ikametinde yapılan aramalarında suikast, eylem ve tedhiş planları çıkmıştır. Bu bağlamda;

· Ermeni Patriği Mesrob MUTAFYAN’a yönelik ayrıntılı fotoğraf, kroki ve açıklamaların yer aldığı “Tedhiş Planı” adı altında silahlı eylem planı,

· Alevi-Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali BALKIZ’a yönelik ayrıntılı açıklamaların yer aldığı “Tedhiş Planı” adı altında silahlı eylem planı,

· Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım GENÇ’e yönelik ayrıntılı açıklamaların yer aldığı “Tedhiş Planı” adı altında silahlı eylem planı,

· Ankara ili Eryaman Ayaş yolu No:93 adresinde bulunan Optimum Alışveriş Merkezine yönelik hazırlanmış olan ayrıntılı fotoğraf, kroki ve açıklamaların yer aldığı bombalı eylem planı ele geçirilmiştir.

Şüpheli Ibrahim Şahin'den elde edilen dokümanlar, bu şüpheli ye bağlı bağlı hücre yapılanmasının, eylemler serisi düzenleme hazırlığında olduğunu ve bu eylemlerin hazırlık aşamasının bitip uygulama aşamasına geldiğini göstermektedir.

Bu çerçevede, Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan çalışmalarda İbrahim ŞAHİN liderliğindeki hücre yapılanmasının ülkemizde yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlarımıza yönelik eylem hazırlığı içerisinde olduğu ve özellikle Sivas ilinde yaşayan ve o bölgedeki Ermeni asıllı vatandaşlarımızın ruhani lideri konumunda bulunan Minas Durmaz GÜLER’e yönelik suikast hazırlıkları yaptıkları anlaşılması üzerine olayı gerçekleştirecek şüpheliler el bombaları ve silahlarla birlikte yakalanmışlardır.

Diğer taraftan şüpheli İbrahim ŞAHİN’in Ankara ilindeki ikametinde yapılan aramalarda “S-1” başlığı altında 7 Emniyet görevlisi ve 8 Askeri görevlinin isimlerinin, rütbelerinin, görev yerlerinin, doğum yeri ve doğum tarihlerinin, T.C. Kimlik numaralarının, sicillerinin ve kan gruplarının yazıldığı görülmüştür. Bu çerçevede Emniyet görevlilerinden; Emniyet Amiri Servet KAYNAK, Polis Memuru Fahri SÜSLÜ, Polis Memuru Kemalettin BAKİ, Polis Memuru Bülent GÜNGÖRDÜ, Polis Memuru Zerrar ATIK, Polis Memuru Murat ÇAVDAR ve Polis Memuru Mehmet DALAGAN ile Askeri görevlilerden ise Üsteğmen Taylan Özgür KIRMIZI, Teğmen Emre BALTACI, Teğmen Melih YÜKSEL, Teğmen Onur ÖZDEMİR, Teğmen Cihan ARIK, Üst Çavuş İlhan BOLAYIR, Üst Çavuş Murat EKE ve Üst Çavuş Ali Oktay ŞAHBAZ ile ilgili bilgilerin mevcut olduğu anlaşılmıştır.

Ayrıca örgüte para aktardığı yönünde kuvvetli şüpheler bulunan bazı mensuplarının, örgüt stratejisi doğrultusunda hareket eden sivil toplum kuruluşlarını da eylemsel olarak harekete geçirip, legal görünümlü eylemlerle, toplum içinde bir çatışma ortamının oluşturulması için faaliyetlerini sürdürdükleri yine ele geçirilen örgütsel doküman ve devam eden teknik takip çalışmalarından anlaşılmıştır.

Gerek mahkemeye intikal eden dosya içeriği, gerekse Savcılık nezdinde devam eden soruşturma süreci, örgütün yapılanması ve eylemselliğine ilişkin yeni bulgular ortaya çıkarmıştır. Özellikle dokümanter tespitler ve adli nitelikli teknik dinlemeler, örgüt soruşturmasının daha önceki aşamalarında ulaşılan sonuçlar ile bağlantıları açısından dava dosyasına dâhil edilmesi gereken ve mahkeme tarafından delil olarak nitelendirilebilecek düzeyde öneme haiz görülmüş, örgütlü suç soruşturmasının zorunlulukları da göz önünde bulundurularak 21.01.2009 tarihinde Şüpheliler Mustafa ÖZBEK, Ayhan ATABEK, Servet KAYNAK, Fahri SÜSLÜ, Bülenk GÜNGÖRDÜ, Zerrar ATİK, Kenan TEMUR, Murat ÇAVDAR, Kemalettin BALCI, Mehmet DALAGAN, Muhterem BAĞCI, Onur ÖZDEMİR, Cihan ARIK, Emre BALTACI, Melih YÜKSEL, Murat EKE, İlhan BOLAYIR, Oktay ŞAHBAZ Erhan GÖKSEL Hüseyin ÇOBAN, Fatih Kağan ULU, Süleyman ERDİNÇ, Muharrem ASLIYÜCE, Mecit HAZIR, Pevrul KAVLAK ve Ünal İNANÇ a ait işyeri ve ikametlerinde yapılan aramalarda çok sayıda yazılı doküman ve elektronik malzeme, 4 adet tabanca, 3 adet tüfek, 3 adet şarjör, 5 adet av tüfeği, 884 adet fişek, 12 adet kovan, 3168 adet CD/DVD, 173 adet disket, 172 adet bilgisayar, 24 adet flash disk, 35 adet hafıza kartı, 343 adet videokaseti, 15 adet teyp kaseti, 57 adet ajanda, 5 adet telefon fihristi ve çok sayıda GİZLİ İBARELİ doküman elde edilmiştir olup bu şüpheliler hakkındaki soruşturmada ayrılan soruşturma evrakında devam etmektedir.

ERGENEKON YAPILANMASI NEDEN BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR

Çeşitli kişilerin bir araya getirerek meydana getirdikleri bir örgütlenmenin Türk Ceza Hukuku uygulaması bakımından terör örgütü ve bir kimsenin de terör suçlusu sayılabilmesi için; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda, Türk Ceza Kanununda ve yargısal içtihatlarda gösterilen unsurların bu örgütlenmede ve kişilerde bulunması gerekli ve zorunludur.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda bunun için aranan ölçüler kanunun 1. maddesinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Buna göre;

Örgütlenmenin cebir ve şiddet kullanarak, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birini kullanmayı benimsemiş olmalıdır.

Yine örgütlenmenin Anayasamızda belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasal, hukuksal, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmeyi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeyi, Devlet otoritesini zaafa uğratmayı veya yıkmayı veya ele geçirmeyi, temel hak ve hürriyetleri yok etmeyi, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmayı amaçlamış olmalıdır. Örgütlenmenin sayılan bu hedeflerin bir ya da bir kaçını da amaçlamış olması mümkündür.

Örgütlenmedeki üye sayısı en az 3 kişi olmalıdır.

Aynı Kanunun 3. ve 4 maddelerinde doğrudan terör suçları ile terör amacıyla işlendiğinde terör suçu sayılan suçlar gösterilmiştir.

Yine uygulamanın son derece haklı olarak “Silahlı Terör Örgütü” diye kabul ettiği “Silahlı Örgüt”ün düzenlendiği 5237 sayılı TCK.nun 314. maddesi ile bu maddenin gönderme yaptığı 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde oldukça ayrıntılı ölçütler getirilmiş bulunmaktadır.

Bu maddeler ile getirilen silahlı terör örgütüne ilişkin düzenlemelere bakıldığında, bu örgütlenme sadece Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzenine karşı işlenecek suçlar bakımından kurulabilecektir. Bu suçlar 5237 sayılı TCK nun 302 ve 316. Maddeleri arasında düzenlenen suçlardır.

Bu örgütlenme mutlaka silahlı ve en az 3 kişiden oluşmalıdır. Örgütlenmede hiyerarşik bir yapı, süreklilik arz eden bir sistem bulunmalı ve örgütlenme amaçladığı suçu işlemek için araç gereç bakımından elverişli vasıtalara sahip olmalıdır.

Soruşturma kapsamında ele geçirilen temel ve tali örgütsel dokümanlar, tanık beyanları, aramalarda elde edilen ipuçlarından yola çıkılarak ele geçirilen silah, mühimmat, eylem planları, devletin ve uluslararası kuruluşların en iyi korunan mahallerinden çıkarıldığı anlaşılan ve gizli kalması gereken belgeler diğer delillerle birlikte bir bütün olarak incelenip, yukarıda gösterilen ölçüler göz önüne alınarak Ergenekon Terör Örgütünün değerlendirilmesi isabetli olacaktır.

Soruşturma kapsamında ortaya çıkarılabilen şekliyle bir örgütlenmenin mevcut olduğu tartışılamaz açıklıkta bir olgudur. Vahamet arz eden eylemleri bir yana bırakılsa görmezden gelinse bile ele geçirilen temel dokümanlarına göre örgüt, hedeflerine ulaşmak için cebir ve şiddet kullanarak; korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinin sadece birini değil hepsini benimsemektedir.

Anayasamızda belirtilen Cumhuriyetimizin temel niteliklerini yorumlamak, bunların uygulanmasını sağlamak ve takip etmek, Cumhuriyetimizin düzenini korumak gibi işlevler Anayasal bir görev olarak meşru devlet organlarına aittir. Anayasamızın açık ve herkes tarafından anlaşılabilecek düzenlemelerine karşın örgüt bu organları yok saymakta, Cumhuriyetin niteliklerine Anayasal tanım ve anlayış dışında örgütün illegal amaçlarına meşruiyet sağlama yönünde gayrı meşru yaklaşımlar getirmektedir. Oluşturduğu paravan doktrin doğrultusunda, bu yaklaşımların doğurduğu illegal sonuçları korumak için, benimsemiş bulunduğu terör yöntemlerini kullanmaktadır.

Soruşturma kapsamında şüphelilerin ev ve işyerlerindeki aramalarda ele geçirilen devletin arşivlerinde olması ve çok gizli kalması gereken aralarında iç ve dış güvenliğimize ait evrakın da bulunduğu binlerce sayfalık belgeler, kamu görevlilerinden TSK mensuplarına, işadamlarından siyasetçilere hatta Yüksek Yargı mensuplarına kadar toplumdaki her kesimden insanın özel hayatına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri ihtiva eden ve ancak oluşturulacak özel donanımlı ekipler tarafından yapılabilecek istihbari çalışmalar, fişlemeler, en üst düzeyde korunması gereken üst düzey devlet adamlarının koruma planları ve evlerinin krokileri, ele geçirilen kamu düzenini ve toplumsal barışı bozmaya yönelik olarak vatandaşların kalabalık biçimde birlikte bulundukları alışveriş merkezleri ve üst geçitlere ilişkin eylem planları düşünüldüğünde, örgütün Devlet otoritesini zaafa uğratılması veya yıkılması veya ele geçirilmesi, temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesinin amaçlanmasının, iç ve dış güvenliğimiz bakımından ne derece büyük bir tehdit oluşturduğunu apaçık gözler önüne sermektedir.

Soruşturma kapsamında yakalanan örgüt mensuplarının sayısı nedeniyle örgüt, Kanunda gösterilen “en az 3 kişinin mevcudiyeti” koşulunu fazlasıyla taşımaktadır.

Soruşturma kapsamındaki örgüt, Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinde gösterilen ve doğrudan terör suçları arasında bulunan 5237 sayılı TCK.nun 311. maddesinde düzenlenen Yasama Organına karşı ve 312. maddesinde gösterilen Yürütme Organına karşı suçu işlemek üzere kurulmuştur. Yine örgüt Terörle Mücadele Kanunu’nun 4. maddesinde gösterilen suçları da örgütün faaliyeti cümlesinden işlemekte, ayrıca gelecekte de işlemeyi amaçlamaktadır.

5237 sayılı TCK.nun 314. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yukarıda gösterildiği gib, maddenin TCK’nda yer aldığı kısmın 4. ve 5. bölümlerinde yazılan suçları işlemek üzere kurulabilir. Örgütün işlemeyi amaçladığı suçlar bahsedilen bu kısmın 5. Bölümünde bulunmaktadır.

Silahlı bir örgüt olduğunda kuşku bulunmayan bu örgüt çok sayıda, vahim nitelikte, illegal yollardan örgüte sağlanmış bulunan ve tabancadan uzun namlulu tüfeğe, el bombasına kadar her türlü silah ve mühimmatı örgütün amaçları doğrultusunda kullanmakta, gelecekte eylemlerinde kullanılmak üzere saklamaktadır. Silahların çeşitliliği, miktarları ve arz ettiği vahamet ile sağlanma şekilleri örgütün Yasama organını ve Yürütme organını cebren ortadan kaldırarak veya çalışamaz duruma getirerek Terörle Mücadele Kanununun 1. Maddesinde belirtilen “Devlet otoritesini zaafa uğratmayı veya yıkmak veya ele geçirmek” hedefini gerçekleştirmek bakımından ne kadar kararlı ve yeterli olduğunu göstermektedir.

Temel dokümanlarında belirtildiği gibi örgüt, oluşturulan hiyerarşik yapı iş bölümüne ve uzmanlığa dayalı olarak süreklilik gösteren bir sisteme kavuşturulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti, bölünmez ülkesi ve yıkılmaz devleti ile, bölücü ve yıkıcı terör diye adlandırılan iki ana terör koluna karşı kararlı ve başarılı bir mücadele vermektedir. Mücadele sürecinde terörün ortaya çıkış şekline göre beliren terör örgütü kalıplarının sınırları belirginleşmiş ve bunlarla mücadelede eşsiz bir uzmanlık sağlanmıştır. Ancak Ergenekon Terör Örgütü hem amaçları doğrultusunda doğrudan ya da paravan ve taşeron yapılarla faaliyetlerine devam etmiş hem de bilinen terör örgütü kalıpları içerisine girmekten kaçınmıştır. Böylece Devletin terörle mücadeledeki sarsılmaz kararlılığını icra eden güvenlik görevlileriyle karşılaşmaktan fevkalade sakınarak, varlığının fark edildiği durumlarda da her türlü dezenformasyon yöntemlerini kullanarak gizlenmesini bilmiştir.

Ergenekon Terör Örgütünün anlaşılıp kavranabilmesi için bölücü ve yıkıcı diye adlandırılan terör örgütlerinden farklı olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Ergenekon Terör Örgütü bilinen dini motifli veya Marksist Leninist metotları benimsemiş terör örgütlerinden ideolojik olarak farklı bir yapı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yapı temelde, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin örgütün amaçları doğrultusunda istismarına, örgütün amaçları doğrultusunda netice vermeyen demokratik tercihlerin gayrı meşru sayılmasına ve sonuçlarına karşı açık veya örtülü cebri mücadele verilmesine dayalıdır. Örgütün üye profilinin çeşitliliği, ancak örgütün amaçları dikkate alındığında anlaşılabilir. Amaç Yasama ve Yürütme organlarının cebren ortadan kaldırılması veya çalışamaz duruma getirilmesi olduğunda, itiyadi suçluların, esrar kullanıcılarının, mafya mensuplarının, gazetecilerin, devletin emekli ya da halen görevde olan memurlarının, benzemez, benzetilemez ve normal koşullarda bir araya gelmez kimlikteki başka kişilerin örgütün amaçları doğrultusunda iş bölümü ve hiyerarşi içerisinde bir örgüt yapısı etrafında bir arada tutulmaları zorunlu olmaktadır. Bu bağlamda Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ya da Danıştay'a yapılan menfur saldırı örnekleri ele alındığında, soruşturma kapsamında ortaya çıkan verilerden hareketle; bu eylemlerin yapılması, kamuoyunun örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirilmesi, eylemden hemen sonra yapılan ve yaptırılan acil ve olgusal gerçekliğe uygun olmayan açıklamalar ve benzeri tüm faaliyetler örgütün amacına ulaşabilmek için sahip olması gereken üye profilinin bilinen terör örgütlerinin üye profilinden farklı olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bir kısım örgüt mensuplarının kılık ve kıyafetlerini değiştirerek İstanbul’daki bazı dini gruplara örgütün amaçları doğrultusunda sızmaları, bir kısım örgüt mensuplarının da Ankara’da Hizb-ut Tahrir örgütüne sızmaları bilinen terör yöntemleriyle açıklanamayacaktır. Bu nedenlerle Ergenekon Terör Örgütünü ülkemizde bu güne kadar ortaya çıkarılmış terör örgütlerine bakarak değerlendirmeye çalışmak sığ ve sonuçsuz bir çabadan öteye geçemeyecektir.

Soruşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkarılan Ergenekon Terör Örgütünün, gerçekleştirdiği bir eylemden sonra ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesi ya da elinde kaleşnikofla kırlardan kentlere yürümek isteyen duygusal devrimcilerden oluşan kadrolara sahip olmasını beklemek Devletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdedir.

Yukarıda gösterilen ölçüler ve bu ölçüler bakımından yapılan değerlendirmelere göre; Ergenekon Terör Örgütü Terörle Mücadele Kanunu ve 5237 sayılı TCK hükümlerine göre silahlı bir terör örgütüdür. Bunun doğal sonucu olarak ta bu örgütün mensupları hem mensubiyetleri bakımından hem de mensubu bulundukları örgütün işlemeyi amaçladığı suçlar bakımından terör suçlusudurlar.

GİZLİ YAPILANMA VE ÖRGÜTSEL İRTİBATLAR

Yapılan operasyonlarda şüphelilerden bir çok örgütsel dokümanın ve gizli belgenin ele geçirildiği, bu belgelerin içeriğinde, örgüt içi yazışmalar ,örgütün hiyerarşik yapısına sunulan arz yazıları, birçok kamu kuruluşunda görevli üst düzey bürokrat, valiler, hakim –savcılar, kaymakamlar, maliye müfettişleri, hastanelerde görev yapan personel ve cami imamlarına kadar kişilerin dini inanış ve özel hayatlarına ilişkin kaydedilen verilerin, örgütsel yazışma ve gizli raporların bulunduğu, teknik incelemeler sonucu bu yazı ve raporların büyük bir kısmının Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bilgisayarlarda yazıldıklarının tespit edildiği, ancak, bu belgelerin Türk Silahlı Kuvvetleri kayıtlarına aktarılmamasının ,yapılan çalışmaların ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaç ve faaliyetleri doğrultusunda o kurumda görev yapan bazı kişilerce hazırlandığı sonucunu ortaya koyduğu anlaşılmıştır.

Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden;

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’da (436) Dörtyüzotuzaltı adet belgenin olduğu.

Yetkili makamların kanunu ve düzenleyici işlemlere göre açıklanması yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerden olan;

Mehmet Şener ERUYGUR isimli şahıstan, (5) Beş adet belgenin olduğu. Mustafa Ali BALBAY isimli şahısta, (16) Onaltı adet belgenin olduğu. Savcılığa ihbarla gelen CD içerisinde, (2) İki adet belgenin olduğu. Yazışma usul ve esaslarına göre “GİZLİ” gizlilik derecesi verilmekle beraber niteliği bakımından gizli kalması bugün itibariyle zorunlu olmayan bilgilerden olan; Ahmet Hurşit TOLON isimli şahıstan, (129) Yüzyirmidokuz adet belgenin olduğu. Mehmet Şener ERUYGUR isimli şahıstan, (8) Sekiz adet belgenin olduğu.

Mustafa Ali BALBAY isimli şahısta, (3) Üç adet belgenin olduğu. Milli Güvenlik Kurulu toplantı Tutanakları ve Milli Güvenlik Kurulu Sekreterlince hazırlanan “GİZLİ” belgelerden olan; Mehmet Şener ERUYGUR isimli şahıstan, (13) Onüç adet belgenin olduğu.

Ahmet Hurşit TOLON isimli şahıstan, (9) Dokuz adet belgenin olduğu anlaşılmıştır.

Şüphelilerden elde edilen gizli bilgi ve dokümanlar Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’na gönderilmiş olup, alınan 14.08.2008 tarihli cevabi yazıda; "Kopya-CD-03 Hurşit Tolon-ÇAYYOLU İnceleme ve Araştırma Yazıları" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen; 6 sıra numaralı dosya içindeki belgenin "Yazışma usûl ve esaslarına göre "GİZLİ" gizlilik derecesi verilmekle beraber niteliği bakımından gizli kalmasının bugün itibariyle zorunlu olmadığı değerlendirilen" belgelerden olduğu, "Kopya-CD-05 Hurşit Tolon-ÇAYYOLU Konuşma Metinleri" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen 9 sıra numaralı dosya içindeki belgelerin; "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgeler" olduğu,

"Kopya-CD-04 Hurşit Tolon-özel dosyalar/sağlık/Özel Yazılar Takip edilen

yazılar/Şiirler Veciz Sözler" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen;

11 sıra numaralı dosya içindeki "TMR Başkanlığının "Genişletilmiş Avrupa ve Büyük Ortadoğu" konulu ve "Hizmete Özel" gizlilik dereceli yazının "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgeler"den olduğu,

"CD-06 Hurşit TOLON-ÇAYYOLU Haftalık ve Aylık Faaliyet Programları ve Ordu Komutanı ziyarete gelen ziyaretçi listesi" İbareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen; 13 sıra numaralı dosya içindeki belgelerin TSK'ya ait olmadığı,

"CD-08 Hurşit TOLON-ÇAYYOLU ARAŞTIRMA YAZILARI" ibareli CD

içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen;

(a)      14, 15 ve 17 sıra numaralı dosyalar içindeki belgelerin "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgeler" olduğu,
(b)      16 sıra numaralı dosya içindeki belgeye mevcut kayıtlarda rastlanılmadığı,

"Kopya-CD-06 Hurşit Tolon-ÇAYYOLU Haftalık ve Aylık Faaliyet

Programları ziyaretçi listesi" İbareli CD içinde yer alan ve EK-A'da belirtilen; 18 sıra numaralı

dosya içindeki belgeler "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve

belgeler" kapsamında olduğu,

"Hurşit Tolon-TÜRKİYE VE KIBRIS İLE İLGİLİ BELGELER MAKALELER

MEKTUPLAR VE GAZETE KUPÜRLERİ CD-14" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen;

     (a) 19 sıra numaralı dosya içindeki belgenin TSK'ya ait olmadığı,
      (b)20 sıra numaralı dosya içindeki belgenin "Yazışma usûl ve esaslarına göre "GİZLİ" gizlilik derecesi verilmekle beraber niteliği bakımından gizli kalmasının bugün itibariyle zorunlu olmadığı değerlendirilen" belgelerden olduğu,

"EGE ORDU KOM.LIĞINCA HAZIRLANMIŞ ANDİÇLAR - Ahmet Hurşit Tolon- CD-11" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen;

      (a)21, 31, 34 ve 36 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgelerin TSK'ya ait olmadığı,
      (b) 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29 ve 35 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgenin "Yazışma usûl ve esaslarına göre "GİZLİ" gizlilik derecesi verilmekle beraber niteliği bakımından gizli kalmasının bugün itibariyle zorunlu olmadığı değerlendirilen" belgelerden olduğu,
      (c) 30, 32 ve 33 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgeler in ise "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgeler" den olduğu,

"Kopya-CD-01 Hurşit Tolon-ÇAYYOLU Ülkemiz ve Kıbrıs ile ilgili Basında

Yer Alan Gazete Haberleri ve Gelen Belgeler "ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK- A'da belirtilen;

     (a) 38, 39 ve 41 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgelerin TSK'ya ait olmadığı ,
     (b) 37 ve 40 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgelerin ise "TSK iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgeler" kapsamında olduğu,

Savcılığa Posta ile Gelen İhbar Mektubu Ekindeki "DECODISC" ibareli CD içinde yer alan dosyalardan EK-A'da belirtilen;

     (a) 42, 43, 44, 49, 51, 52, 53, 55, 56, 58, 59 ve 60 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgelerin TSK'ya ait olmadığı,
     (b) 45 sıra numaralı dosya içinde bulunan belgenin "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler" kapsamında olduğu,
     (c) 48 ve 50 sıra numaralı dosyalar içinde bulunan belgelerin "Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerden" bulunduğu,
     (ç) 46, 47 ve 54 sıra numaralı dosya içindeki belgeye mevcut kayıtlarda rastlanılmadığı,

"İMAJ-CD ve DOKÜMANLAR" ibareli DVD içinde bulunan ve ağırlıklı olarak (E) Org. Ahmet Hurşit TOLON, (E) Org. M. Şener ERUYGUR, (E) Alb. Hasan Atilla UĞUR ve Mustafa Ali BALBAY isimli kişilerle ilişkili dosyalardaki tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinde,

    (1)  45 adet belgenin "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler" den olduğu,
    (2)  13 adet belgenin içeriği İtibariyle, "Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerden" olduğu,
   (3)   18 adet belgenin "Yazışma usûl ve esaslarına göre "GİZLİ" gizlilik derecesi verilmekle beraber niteliği bakımından gizli kalmasının bugün İtibariyle zorunlu olmayan "belgelerden olduğu,
   (4)   43 adet belgenin "Türk Silahlı Kuvvetleri iç mevzuatına göre düzenlenen Gizli/Önemli olmayan bilgi ve belgelerden" olduğu,
   (5)   86 adet belgeye mevcut kayıtlarda rastlanılmadığı,
   (6)   145 adet belgenin ise Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olmadığı,

Belirtilmiştir.

Raporun sonuç kısmında;

     a)   Söz konusu çizelgelerde; "Türk Silahlı Kuvvetlerine ait değildir" ve "mevcut kayıtlarda rastlanılmamıştır" ibaresi bulunan belgelerden bazılarının, askeri belgelerin yazım teknikleri taklit edilerek oluşturulduğu, bilgisayar ortamında bulunan bazı dosyaların bilgisayar özellikleri değiştirilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir bilgisayarda yazılmış gibi gösterildiği, dosyalara ait teknik özelliklerin kurgulanmak suretiyle üzerlerinde değişiklikler yapılmış olabileceği, bazı belgelerin ise geçmişte bilgisayar ortamında yapılmış taslak çalışmalar olabileceği”,
    b)   İncelenen belgeler içinde Türk Silahlı Kuvvetlerine ait ve niteliği bakımından "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler"  ile "Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler" kapsamında belgelerin olduğunun tespit edildiği, bu belgelerin şüphelilerin eline nasıl geçtiğinin belirlenemediği,

Yönündeki tespitlere yer verilmiştir,

Bahse konu raporun sonuç kısmında; "Türk Silahlı Kuvvetlerine ait değildir" ve "mevcut kayıtlarda rastlanılmamıştır" ibaresi bulunan belgelerden bazılarının, “askeri belgelerin yazım teknikleri taklit edilerek oluşturulduğu, bilgisayar ortamında bulunan bazı dosyaların bilgisayar özellikleri değiştirilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir bilgisayarda yazılmış gibi gösterildiği, dosyalara ait teknik özelliklerin kurgulanmak suretiyle üzerlerinde değişiklikler yapılmış olabileceği, bazı belgelerin ise geçmişte bilgisayar ortamında yapılmış taslak çalışmalar olabileceği değerlendirilmektedir.” şeklinde açıklamaya yer verilmiş ise de, üst düzey örgüt yöneticilerinin ordu komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve çeşitli kademelerde askeri ve istihbari görev yapan kişiler olması, bu şüphelilerin görevlerinde iken de bizzat ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaç ve faaliyetleri doğrultusunda yaptıkları illegal çalışmaları yine görev yaptıkları yerlerde ve birçok illegal faaliyetlerinde resmi yazışmada kullandıkları bilgisayar ve şablonlar üzerinden yazıp resmi arşivlere değil ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları doğrultusunda oluşturulan ÖZEL İSTİHBARAT ARŞİV’ine attıkları,

Dolayısıyla, belgelerin kayıtlarda olmayan kısımlarının, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olanlarla aynı yerlerde yazıldığı ve bizzat şüphelilerin görevlerinde iken yazdıkları örgütsel içerikli yazışmalar ve raporlar olduğu anlaşılmıştır.

ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KENDİNE ÖZGÜ YAPISI

Ordu ve kuvvet komutanlığı yapmış şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR’un, emekliliğini müteakip geçmişte önemli suçlar işleyip mahkum olan hükümlü Semih Tufan GÜLALTAY ile toplantı yapması, ERGENEKON gizli yapılanmasının nasıl yönetildiğini toplumsal olaylarda infiale neden olan basit gibi görünen fiillerin hangi makamlardaki görevliler tarafından yönlendirildiğini çok açık ortaya koymaktadır.

Yine ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları arasında, terör örgütü kurup yönetmek ve terör dünyasını yönlendirmek, toplumda kargaşa ve kaos ortamı oluşturmak için farklı siyasi kimlikteki kişilerin ortak hareket etmesinin sağlanması olduğu ele geçirilen örgütsel belgelerden anlaşılmaktadır.

Yargılaması devam eden dosyada mevcut tanık beyanlarından, Kuvayı Milliye Derneği (1919) nin Çanakkale’de katıldığı etkinlik sırasında, kendilerine göre karşı siyasi grup olarak gördükleri diğer grup arasında tartışma çıktığı, Kuvayı Milliye Derneği (1919) üyeleri programı terk edip İstanbul’a döndükleri, iki üç gün sonra gece saat 23.00 sıralarında sanık Veli KÜÇÜK’ün derneğe geldiği ve dernekte tartıştıkları grupla alakalı Çanakkale mitinginde Kuvayı Milliye olarak gösterilen tepkinin yanlışlığından, mitingi düzenleyen dernek ve kurumların yandaş olduklarından, birlik ve beraberlik içersinde bulunulması” gerektiği şeklinde öğütler verdiği, dolayısıyla, her iki dernek üyelerinin birbirlerini karşıt gruptaki kişiler olarak. görmelerine karşın, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst düzey yapılanması içinde yer alan kişilerce bilinen gizli irtibatların olduğunu göstermektedir Mersin ve diğer illerde meydana gelen bayrak yakma olayları sonucu oluşan atmosfer ortamında, İşçi Partisi tarafından organize edilen bayrak mitingi yürüyüşlerinin Diyarbakır'da tertiplenmesi de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN kaos ortamı oluşturmak için her yöntemi denediğini ortaya koymaktadır. Yine aynı dosyadaki delilerden, Mersinde başlayan bayrak yakma olayının, VKGB derneği üyelerince provoke edildiği belirtilmiştir.

Bilgi sahibi sıfatıyla ifadesi alınan Ohal Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Müslüm ÖZTÜRK’, Doğu PERİNÇEK’ in daveti üzerine, Bursa Dernek Başkanı Hemşire Yıldız NAMDAR ile birlikte İşçi Partisi Genel Merkezine gittiklerini, Doğu PERİNÇEK’in yanında Vural SAVAŞ’ı gördüklerini, kendilerine şehit ve gazi aileleri olarak partisinden milletvekili aday adayı olmalarını istediklerini, kendilerini idare edenlerin Türk olmadığını söyleyerek Musanın çocukları isimli kitabı okumalarını önerdiklerini, Cumhuriyet mitinglerinde şehit ve gazi aileleri derneği olarak yardımcı olmalarını istediklerini, etkinlikler için kendilerinden ve partilerinden faydalanabileceklerini söylediklerini, hatta bazı şehit aile derneklerinin bu söylemlere inanıp sokağa döküldüklerini, mevcut hükümeti bu şekilde çıkmaza sokmaya çalıştıklarını, bu görüşmeden sonra Yıldız NAMDAR’ın Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili adayı olduğunu, dernek içersinden edindiği bilgilere göre Yıldız NAMDAR’ın finansörlüğünü Doğu PERİNÇEK’in üstlendiğini duyduğunu, Diyarbakır’daki derneğe Hurşit TOLON’un girişimleriyle bir oto alındığını, parasının nasıl ve ne şekilde ödendiği konusundan bilgisinin olmadığını, otonun Bursa’dan getirildiğini, plakasının Bursa plakası olduğunu beyan ettiği,

Aynı konuyla alakalı olarak, PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN’ın yargılandığı davaya müdahil olarak katılan ve astsubay olan kocası PKK tarafından şehit edilen Yıldız Hemşire olarak bilinen Yıldız NAMDAR’ın beyanında; 2007 genel seçimler için Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili adayı olduğunu, bu karardan sonra Diyarbakır’a gitmeden VKGB (Vatansever Kuvvetler Güç Birliği) başkanı Taner ÜNAL’ın kendisini arayarak, yanında olduklarını, Diyarbakır’a gittiğinde VKGB’nin Diyarbakır şubesinde görevli arkadaşlarının kendisine yardımcı olacaklarını, herhangi bir şeye isteği olması halinde kendisini aramasını söylediğini, kendisine VKGB’nin Diyarbakır şube başkanı Yüksel Bey’ in telefon numarasını verdiğini, bir müddet sonra Diyarbakır’dan Yüksel BAYRAK’ın kendisini arayarak sonuna kadar yanındayız, Diyarbakır’a gelirken arayın bizi, sizi karşılayacağız burada sizin yanınızda olacağız dediğini, sonra seçim çalışması için Diyarbakır’a gittiğinde havaalanında bile davul zurna ile ve Türk Barakları ile karşıladıklarını, sonra VKGB’nin Diyarbakır’ da ki derneğine götürdüklerini, orada birçok üyenin olduğunu, kendisini destekleyeceklerini ve kendisinin yanında olacaklarını söylediklerini, birlikte esnaf ziyaretleri yaptıklarını ve destek istediklerini, sonra kendisine kalacak otel ayarladıklarını, seçim süreci boyunca bu otelde kaldığını, seçim çalışmalarına başladıktan bir müddet sonra VKGB üyelerinde bir kısmının seçim çalışmalarından çekildiklerini, onlar çekildikten sonra kendisinin bir araç ve şoför tutmak suretiyle seçim çalışmalarına devam ettiğini, bu seçim çalışmaları sırasında yalnız bırakıldığını hissettiği zamanlar olduğunu, seçim sonrası seçimi kazanamayarak tekrar görev yerine döndüğünü beyan ettiği,

2006 yılında Diyarbakır da Doğu PERİNÇEK tarafından düzenlenen bayrak mitingi ve yürüyüşlerin de yine VATANSEVER KUVVETLER GÜÇ BİRLİĞİ derneğinin üyelerinin de katıldığı, organize içinde bulunan dernek başkanı Taner ÜNAL ile Doğu PERİNÇEK'in 06.06.2007 tarihinde yaptığı görüşmede özetle ;

TANER: Nasılsınız efendim hürmet ederim kucak dolusu sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim PERİNÇEK: Saygılar Taner Bey çok sağolunuz, sağolunuz iyisiniz TANER: Şimdi Diyarbakır'daki mitinginize biz katılacağız efendim PERİNÇEK: Güzel TANER: Hıı işte arkadaşları da şey yaptım ben bayrak da gönderdim oraya 2 km bayrağımız var ya onu gönderdim PERİNÇEK: Çok güzel, çok güzel TANER: Bütün ilçelerde zaten biz teşkilatlanmış durumdayız Diyarbakır'da PERİNÇEK: Güzel çok güzel TANER: Yani bütün gücümüzle destek vereceğiz hatta işte Erzincan'dan, Mardin'den yani çevre bütün teşkilatlardan da arkadaşları aradım PERİNÇEK: Lütfen TANER: Hepsi bütün gücüyle yanınızda olacaklar efendim PERİNÇEK: Sağolunuz, sizde mehter takımı varmış var mı öyle bir şey TANER: Hayır yok sayın genel başkanım PERİNÇEK: O zaman başka arkadaşlarla karıştırdılar Vatan Severlerin mehter takımı diye PERİNÇEK: Güzel çok güzel bekliyoruz bayrağınızla birlikte bekliyoruz kardeşim…. Şeklindeki görüşmeden de aralarında yasal organik bağ bulunmayan farklı iki topluluğun ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından tek merkezden nasıl yönetildiğini göstermektedir. Yine eski dosyamızda bu konda bulunan telefon görüşmelerinde, Taner ÜNAL’ın yaptığı görüşmede, bayrak yürüyüşü organizasyona bazı askeri şahıslarında katılıp silahlarıyla kendilerini koruyacaklarını konuştukları anlaşılmaktadır.

Mehmet Ali ÖZALTIN’ın bilgi sahibi sıfatıyla emniyetde alınan ifadesinde özetle; 1993 yılından itibaren Türk Metal Sendikasının Manisa Şube Başkanlığını yaptığını, genel başkanları Mustafa ÖZBEK’ in talimatı ile SARUHANBEY federasyonunu kurduğunu, bunun için altı derneği bir araya getirdiğini, başkanlığını kendisinin yaptığını, üyelerinin çoğunluğunun sendikaya üye kişilerden oluştuğunu, İzmir ilinde yapılan Cumhuriyet mitinglerine destek olduklarını, harcamaların sendikanın imkanları ile yapıldığını, Bursa ilinde yapılan mitinge de genel merkezin talimatı ile zorunlu olarak katıldıklarını, 24.06.2007 tarihindeki bursa mitingine gittiklerinde oradaki tüm talimatları HURŞİT TOLON’dan aldıklarını, konuşmacıların sırasını bile Hurşit TOLON’un belirlediğini, otobüslerin parasını da baskı ile işverenden sağladıklarını, ancak toplu sözleşmelerde sorun yaşanmaması için bu isteklerine yerine getirdiklerini, İstanbul ilinden katılanlara en büyük desteği koç grubunun sağladığını, beyan etmiş olup, buradan da emekli orgeneral olan şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ adına hem sivil toplum kuruluşlarını hem de örgütün kontrolünde olan bazı sendikaları üyeleri ve yöneticilerini yönlendirdiği gibi sonucuna ulaşılmıştır. aynı kişinin ifadesinde belirttiği, 2007 yılı Aralık ve 2008 yılı Mayıs ayı içersinde Türkiyem Topluluğu üyeleri siyasi parti kurmak için üç gün Ankara ilinde Büyük Anadolu otelinde toplantı yaptıklarını, toplantıya Hurşit TOLON, Osman ŞAHİN, Alaaddin PARMAKSIZ, Mustafa BALBAY, Profesör Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU’nun katıldığını, bu toplantılarda mevcut hükümete karşı yeni bir hareket oluşturulması gerektiğini söylediklerini,

Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un ifadesinde, hiçbir siyasi oluşum içinde olmadığını beyan etmesine rağmen birçok siyasi oluşumu doğrudan yönlendirip koordine etmesi de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunduğunu göstermektedir.

Yine şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un birçok ortamda birlikte olmak istemediğini beyan ettiği sanık Doğu PERİNÇEK için, Tape No:4299 de kayıtlı 15.03.2008 saat:10.46 da, X Şahıs / Başkent Üniv. Rektörü ile yaptığı görüşmede, “…(kapatma davası için) öbür konuda inşallah öbür konuda mutlaka hele bu aşamada çok ciddi şekilde yürümek zorunda artık efendim ama orda da bir sıkıntım var o bitane eski siyasi partinin bişeyi var …. varya birisi” “İŞTE ESKİ SİYASİ PARTİNİN BİLMEM NESİ VAR HER ŞEYE DALAŞIYO BACAĞI SAKAT HANİ” dediği, Rektör’ün “ANLADIM ANLADIM” dediği, A. H. TOLON’un “HIH İŞTE O O. YOKSA BİZİM BÜYÜĞÜMÜZ MUHTEREM İNSAN YANİ. EVET ALLAH VAR” dediği, Rektör’ün “Ha anladım da şimdi tabi şöyle şimdi malum hep söylüyoruz ya ülke bize emanet edilmiş bu köprüden geçmek zorunda işte gele gele nereye geldik” dediği, A. H. TOLON’un “Doğru işte o köprüde köprünün bacağı demesem de tahtalarından biri o doğru yoksa bizim büyüğümüz muhterem insan yani Allah var” diyerek övgüyle bahsetmesi, köprünün bacağı olarak sanık Doğu PERİNÇEK’i göstermesi, özellikle isminden bahsetmemek için telefonda vasıflarını anlatarak gizliliğe riayet etmesi hususlarının, örgütsel irtibatın mahiyetini ve gizliliğe verilen önemi ortaya koymaktadır.

İşçi Partisinden elde edilen ve iddianame yazıldıktan sonra dosyaya dijital raporların ekinde sunulan, ULUSLARARASI SUSURLUK KONFERANSI isimli metinde, Erol MÜTERCİMLER’in konferansta ERGENEKON terör örgütünü anlattığı anlaşılmaktadır. Söz konusu yazı içeriğinde,

EROL MÜTERCİMLER’in bir süre ERGENEKON’u anlattıktan sonra,

“Herkes Ergenekon'un içinde değil. Örneğin, her genelkurmay başkanı Ergenekon'un içinde yer almıyor. Burada bu topraklarda bir eylem geliştirilecekse eğer, o zaman buna uygun kişiler bunun içine alınıyor. …Herkesi bunun içine dahil etmiyorlar. Ama dahil ettikleri de daha sonra iflah olmuyor. Çünkü içine giren valisi, bunun içinde işadamları var, gazeteciler var, şu anda köşe yazarlığını işgal eden kişiler var. Ama isimlerini kullanmamaya söz verdiğim için kullanmıyorum, üstelik bunlar bizim karşımıza televizyonlarda çok temiz adamlar olarak çıkıyorlar. Bir takım gazete patronları var. Daha da önemlisi çok çok önemli iki tane işadamı var. Çok büyük sermayeli iki işadamı var ve uzun yıllar Ergenekon'u bu anlamda destekleyen kişiler. Genel çerçevesi bu.

Ondan sonraki süreçte, Ergenekon adını sıkça duymaya başladıktan sonra, Oramiral Kayacan'la olan iki konuşmamı aktarıp konuşmama son vermek istiyorum. Kayacan Paşa'nın evinde çok bulundum. Onun manevi çocuğu sayılırım. Çok nedenle pek çok sırrını biliyorum. iki şey çok önemli ve bunun da bilinmesini istiyorum. Niçin öldürüldüğünün bilinmesini istiyorum. İkinicisi de, Ergenekon hakkındaki düşüncesinin bilinmesini istiyorum. Ben şunu sordum: Siz oramiraldiniz, üstelik de ta yüzbaşılığından itibaren birliğin en güçlü subaylarından birisi, Yani sonuçta, iyi bir Laz ve iyi bir yapıcı subay. Deniz subaylarının yapıcı olması çok önemli. Çünkü sonuçta bileği kuvvetli oluyor. Bunlara rağmen, neden özellikle deniz subaylarının tasfiyesini engelleyemediniz? Bana söylediği tek bir şey oldu o da şu: "Sen, bizim güçlü olduğumuzu mu düşünüyorsun? Bizim dışımızda öyle bir örgüt vardı ki, bizim rütbemizin or olması hiç bir anlam ifade etmiyordu.” Ergenekon diye bir örgüt duyup duymadığını sordum. "O örgütü ciddiye alacaksın. Çünkü her şeyi tezgahlayan örgütün adı odur.” Ancak konuşmalardan Kemal Kayacan Amiralden benim edindiğim izlenim, bu örgütün temel yapısal şemasını oda iyi bilmiyordu. Çünkü içinde yer almamış. Kemal Kayacan'ın öldürülme nedeni bana göre şu: Kemal Kayacan amiral, Ergenekon konusundaki çok fazla bilgilerini yavaş yavaş kamuoyuna çıkartmaya başlıyor. Yalnızca o değil, onunla birlikte o dönemde öldürülen üst düzey subaylara, orgenerallere bakın hepsi de bu örgütün içinde yer almamış ama Türkiye'nin kritik dönemlerinde görev almış ve bu örgütü çok iyi bilen Adnan Ersöz gibi, artık konuşabilecek duruma gelmiş olanlardı. Neden konuşacak duruma gelmiş olanlardı diyorum. Onu şundan dolayı söylüyorum. Orgeneral rütbesine gelip, o şaşa bittikten., köşenize çekilip aradan yıllar geçtikten sonra size birşey anlatmanızı bekleyen insanların kapınızı çalmasını bekliyorsunuz. Ben yaşadığım için çok iyi biliyorum. İşte o ilgiler nedeniyle bu bilgiler aktarılmaya başlanıyordu. O aşamada tek tek öldürüldüler. Öldürülürken de, taşeron firmalar kullanıldı. şunu da altını çizerek söylüyorum, Ergenekon dediğimiz bu örgüt taşeron olarak ülkü ocaklarını da kullanmıştır, Dev-Sol'u da kullanmıştır. Teşekkür ederim.

EROL MÜTERCİMLER, Türkiye'de Özel Harp Dairesi ya da kontrgerilla denilen tanımda altını çizdiğim tanımda yanlışlık yapıyoruz, o nedenle hedefe gidişte hep hata yapılıyor dedim. Sayın (Ferit) İLSEVER de, aynı hatayı sürdürdü. Tanım yanlış. Bakın, Özel Harp Dairesi Silahlı Kuvvetler içerisinde yasayla kurulmuş. Bütçesi belli, ne yapacağı belli olan bir kurumdur. Bu kurum içinde görev alan kişiler bu yasanın dışında hareket edemezler. Ancak bizim sözünü ettiğimiz Ergenekon gibi adına ne derseniz deyin o adla anılan örgütler bu kollardan birisidir. Eylemleri yapan örgütler işte bu kollardır. Bu nedenle merkezle merkez çıkışı birbirine karıştırmayalım. Biz merkezle merkez çıkışı karıştırırsak, işte merkez sapa sağlam kaldı, bu merkezin altındaki asıl mücadele edilmesi gereken kollar yaşamlarını sürdürdü. Çünkü herkes merkezle uğraşıyor. Merkez yasal bir kurumdur. Yasal olduğu sürece hiçbir şey yapma şansınız yok. Bütçesi belli, yasası belli, ne yapacağı belli, kadroları belli. Ama kadronun içinde yer alan bazı kişiler öteki örgütlere girip çıkıyorlar. Onun için Türkiye'de kontrgerilla, gladyo ne ad verirsek verelim, bu örgütlerin ilk eylemi TKP tutuklaması değildir. Çok yanlış. İlk eylem, Selanik'e atılan bombadır. Neden ilk eylem? Çünkü bu kurum ve kuruluşlar, önce yurtdışında bir eylemde sınanacaklar. TKP tutuklaması içerde ve henüz daha bu gücü kendinde bulup, toplu bir tutuklamaya girişecek konsept geliştirilmemiştir. Bunu ne zaman gerçekleştirdiler? 12 Mart'ta gerçekleştirdiler. Selanik'te bomba atıldı. Toplumun nasıl reaksiyon gösterdiğini gördüler. Ardından 7 Eylül olayı tezgahlandı. ilk eylemler bunlardır. Sayın İlsever'in altını çizdiği fakat netleştirmediği bir şey var. 1990'larda şekil değişikliğine gittiler. Ergenekon örgütü dağıtıldı. Haydar Saltıkların tasfiyesinden sonra bu örgüt gücünü yitirdi, bu da bir gerçek. Ancak çok önemli yeni bir yapılanma var, Gazi Olayları. Gazi olaylarında şu denendi: Ordunun yerine polis olgusunu koyabilir miyiz? Ancak görüldü ki, Türk polis teşkilatı henüz daha bu anlamda örgütlü eylemleri yürütecek ve sürdürecek güce sahip değil. O nedenle Gazi olaylarına devam edilmedi.” şeklindeki beyanları yanında aynı konu hakkında yazılan ERGENEKON isimli kitap içinde şüphelinin aynı konferansta ERGENEKON örgütüyle alakalı "bunun içinde Subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var, sıradan insanlar var ,bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler varya işte bu birimler ERGENEKON un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişilerde ERGENEKON adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.” şeklindeki ,şüpheli Erol MÜRTERCİMLER tarafından kabul edilmiş beyanları , ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN aynı zamanda suç örgütleriyle bağlantısını ortaya koyar niteliktedir.

Bu konuda önceki iddianamenin deliller belirtilmiş olmakla birlikte, aynı konuda bu dosyada mevcut askeri şahısların örgütsel irtibatlarına bakıldığında, hem görevli askeri şahısların hem de emekli olan askeri şahısların irtibatlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı görülmektedir.

Bu cümleden olarak;

Sami HOŞTAN ve diğer çıkar amaçlı suç örgütü liderleriyle irtibatları önceki iddianamede anlatılmıştır. Ancak ayrıca yeni elde edilen deliller çerçevesinde,

Şüpheli Veli KÜÇÜK’ün görevli iken örgüt üyelerinden Sedat PEKER, Sami HOŞTAN’la görüştüğü tanık beyanlarıyla sabit olup ,ayrıca birçok suç örgütü lideri ve mafya olarak adlandırılan kişilerle irtibatları Susurluk raporu olarak adlandırılan rapor içerisinde de belirtilmiştir. Veli KÜÇÜK’ün aynı kişilerle emekli olduktan sonra da görüşmeler yaptığı dosyadaki telefon görüşmeleri, beyanlar ve delilerden anlaşılmıştır. Hatta Veli KÜÇÜK’ün Sedat PEKER vasıtasıyla yurt dışındaki bir çok örgütlenme ve diğer faaliyetlerini organize ettiği , ayrıca gelecekte kurulacak Türkçü bir iktidar inşaa etmek için M.Ü.S isimli bir çocuğu cumhurbaşkanlığı için yetiştirdiği, bu çocuk ve ailesinin köklü soygeçmişleri hakkında Göktürk iddialarının bulunduğu , üvey ailesinin yapılanlardan habersiz olduğu, M.Ü.S 'a kurdurulan devlet içi bağlantıların üst düzey ve tehlikeli olduğu tespit edilmiştir.

Şüpheli Veli KÜÇÜK’ün gazi mahallesi olaylarında kahve tarama eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen şüpheli Osman GÜRBÜZ'le de eski yıllardan beri görüştüğü, bu konudaki tanık beyanlarında Habil Küçük isimli emekli generali bizzat Veli KÜÇÜK’ün getirip Osman GÜRBÜZ le tanıştırıp ortak güvenlik şirketi kurdurttuğu,

Aynı kişi ile ortak olduğu dönemde Beyoğlu’ndaki ofislerinde yapılan arama sonucunda birçok silah ve mühimmatın ele geçirildiği, Osman GÜRBÜZ ün bu sırada kendini aşağı atarak kaçmaya çalışırken belini kırdığı dosyada mevcut evraktan anlaşılmıştır.

Emekli albay olan şüpheli Arif DOĞAN beyanında, JİTEM’İ 1987 YILINDA İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANLIĞI’NA BAĞLI OLARAK KURDUĞUNU, Veli KÜÇÜK’ü tanıdığını, zira 1990 yılında Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı görevini Veli KÜÇÜK’e devrettiğini, Sedat Peker’i tanıdığını, 1984-1985 yıllarında tanıştığını, kendisi ile ağabey, kardeş gibi görüşmeleri olduğunu beyan ettiği ve dosyada mevcut Sedat PEKER ile çok eski yıllara dayanan irtibatlarının halen devam ettiği anlaşılmaktadır.

Tape :1177 21.07.2004 tarihinde Ayrıca Sedat PEKER'in Güler KÖMÜRCÜ ile görüşmesinde “Şuan bu ülkede kaosa ihtiyaç yok.” “Ben zaten böyle bi tip bişeylerin içersinde zaten bulunmam. O da yapalım derken böyle yuvarlak ortada bırakmıştı hani. Şöyle yapmak böyle yapmak lazım filan diye.” .” “Şimdi napıcaz yani. Onu soruyorum. Bide bunlar cahil. Bide tutar bi kahve mahve tarattırırlar. Bi iki genç çocuğun eline verip.” dediği, Güler’in “Yok canım yapmazlar öyle şeyler. Bunlar 40 kişiler aman yani hiç zannetmiyorum. Böyle yollara sapacaklarını umut etmiyorum. O tür illegal şeylere sapmazlar.” dediği, Sedat’ın “…On sene evvelinde olan olayların içinde Güler aklı başında insanlar vardı. Devlet kararı, Hükümet kararı vardı.” Şeklindeki görüşmelerden, kendini hep devletin tek sahibi olarak gören ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN illegal kararlar aldığı ve kendi hakimiyetini sürdürmek için irtibatta olduğu illegal kişileri bu tür eylemlerin içine sürükledikleri anlaşılmaktadır. Aynı görüşme içinde devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinin önemli kademelerinde görev yapan Yavuz Ataç ile Veli KÜÇÜK’ün ve Susurluk davasından mahkum olan Korkut Eken’in aralarındaki anlaşmazlıklardan o tarihlerde çok genç olan Sedat PEKER gibi birinin aracılık yapıp bu kişileri birleştirmeye çalışmasından , devlette üst düzeyde farklı birimlerde görevli bu üç şahsın Sedat PEKER le irtibatta oldukları anlaşılmaktadır. Bu sıra dışı irtibatlar, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN dokümanları arasında yer alan MAFİANIN Yeniden Yapılanmasının (reorganizasyonu) nasıl uygulamaya konulduğu ortaya koymaktadır.

Şüpheli Osman GÜRBÜZ'ün, 2002 yılında Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi işini Veli KÜÇÜK’ün huzurunda gizli tanık 9'a teklif ettiği, tanığın kabul etmemesi sebebiyle şüpheli Veli KÜÇÜK’ün Osman Gürbüz’e hitaben “bu iş yine sana kaldı” dediği, aradan geçen zaman sonucunda şüpheli Osman GÜRBÜZ'ün aynı tanığı Necip HABLEMİTOĞLU'nun paralarını kumar masalarında bitirdik diyerek kendisinin bu cinayeti işlediğini itiraf ettiği, bu husustaki evrakın tefrik edilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ‘na gönderildiği anlaşılmıştır.

Gizli Tanık Kıskaç 30.11.2008 tarihli beyanında;

...Osman GÜRBÜZ’ün Veli KÜÇÜK’ün adamı olduğunu, 2003 yılında Osman GÜRBÜZ isimli şahıstan tehdit telefonları almaya başladığını, bu şahsın HACI lakabını kullandığını, Genelkurmay eski başkanı Doğan GÜREŞ’in Hasdal Kışlası’nda zehirlenmeye çalışılması olayı sonrası emekli edilen Tuğgeneral Habil KÜÇÜK ile Taksim Sıraselviler’de ortak bir büro açtığını öğrendiğini, Osman GÜRBÜZ’ü Habil KÜÇÜK ile Veli KÜÇÜK’ün tanıştırdığını, Osman GÜRBÜZ’ün polisle çatışmaya girerek bir polis memurunun şehit edilmesi eylemini gerçekleştirdiğini öğrendiğini, Osman GÜRBÜZ’ün bürosuna o dönem Korkut EKEN, Veli KÜÇÜK, Ziya BANDIRMALIOĞLU, Kürşat YILMAZ ve Sedat PEKER’in de gelip gittiği yönündeki beyanlarında, bu örgütlerin bir merkezden yönetildiği ortaya koymaktadır.

Ayrıca Necip HABLEMİTOĞLU'nun bir seneye kalmadan öldürüleceği tutuklu sanık Habip Ümit SAYIN’ın bilgisayarlarında yapılan dijital incelemelerde bulunan email yazışmalarından anlaşıldığı, aynı yazışmalar içinde Necip HABLEMİTOĞLU'nun örgüt üyelerince çok sevilmediği tehlikeli kişilerle ilişkilerde bulunduğu mit müsteşarlığına adının geçtiği ve sakıncalı hareketler yaptığı belirtilerek bir seneye kalmadan öldürüleceği belirtilmiş ve öldürmüştür. Ancak failleri bugüne kadar bulunamadığı gibi fail olarak adı geçen İbrahim ÇİFTÇİNİN de bu hususta şüpheli olarak ifadesi alındıktan sonra herhangi bir dava açılmadan 2.10.2006 tarihinde iki adet el bombasıyla öldürülmesi ve bu bombaların tutuklu sanık Oktay YILDIRIM'dan elde edilen bombalarla benzerlik göstermesi de örgütsel ilişkilerin boyutlarını göstermektedir.

Şüpheli Veli KÜÇÜK’ün ERGENEKON terör örgütünce alınan kararlara istinaden siyaset dünyasının yönlendirilmesinde Sedat PEKER'e görev verdiği bu konuda yapılan telefon görüşmelerindeki geçen isimlerle Cumhuriyet Çalışma Grubunda alınan kararların tarih ve kişiler bazında paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır.

Suç örgütü kurup yönetmek suçundan mahkumiyet cezası bulunan Sedat PEKER'in yapmış olduğu telefon görüşmesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Yine aynı dosyadaki görüşmelerde Sedat PEKER’in şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile yaptıkları görüşmede: gizli toplantıda ülkede karışıklık çıkarma kararının alındığı bu aşamada olayın basında yer alması üzerine Sedat PEKER'in şu an kaosa ihtiyaç yok ülkenin durumu iyiye gidiyor şeklinde görüşmeler yaptıkları bu görüşmeleri Sedat PEKER'in bir çok şahısla tekrarladığı, bunu da muhtemelen telefonlarının dinlendiğini bildiği için dezenformasyon amaçlı olarak yaptığı anlaşılmaktadır.

Tutuklu sanık Fikri KARADAĞ görevde iken hem Sedat PEKER hem de Semih Tufan GÜLALTAY ile irtibatta olduğu, hatta Almanya’da uyuşturucu parası yüzünden öldürülen Ertuğrul Yılmaz’ın cenaze törenine resmi üniformasıyla katıldığı, buna ilişkin fotoğrafların bulunduğu, aynı tutuklu sanığın emeklilik döneminde de bu kişilerle irtibata geçtiği, bazı gazeteciler ve milletvekillerine suikast yaptırılması amacıyla tutuklu sanık Muhammed Yüce ile irtibata geçtiği ve hakkında adam öldürmekten yakalama kararı bulunan Selim AKKURT’u bu iş için görevlendirdikleri anlaşılmıştır. Emekli Kıdemli Albay Fikri KARADAĞ’ın emekliliği döneminde kurulmasına öncülük ettiği Kuvayı Milliye Derneği (1919) nin çatısı altında tüm bu işlemleri yaptığı, bu dernekte uyuşturucu içiminden adam kaldırılıp dernekte dövülmesine kadar her türlü illegal işlerin yapıldığı, bu derneklerin de yine ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN faaliyetleri doğrultusunda kurulan Cumhuriyetçi Çalışma Grubu kararları sonucu birçok ulusal isimli derneğin faaliyete geçirilip örgütlenmede araç olarak kullanıldığı, birçok dernek üyesine illegal olarak askeri rütbelerin verildiği, şüpheliler kendi aralarındaki konuşmalarında dahi bu rütbeleri kullandıkları belirlenmiştir.

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca yakalanan şüpheli Yüksel DİLSİZ beyanlarında, kendisinin sivil bir kişi olmasına rağmen Jandarma İstihbarat başkanı olarak görev yapan şüpheli Levent ERSÖZ ün kendisine askeri rütbe verdiğini ve kendisinin de bu rütbeyi birçok kişiyle görüşürken kullandığını, kendisini binbaşı olarak tanıttığını, bu yolla birçok milletvekilini fişleyip gizli görüntülerini yasadışı olarak kaydettiği beyanlarından anlaşılmıştır.

Yine tutuklu sanık Fikri KARADAĞ'ın Tape : 56 01.07.2004 tarihinde Hüseyin NALBANTOĞLU ile görüşmesinde özetle; Hüseyin’in “Ben Hüseyin NALBANTOĞLU. Atilla Beyin yanından ben.” “Komutanım saygılar ellerinizden öpüyorum.” diyerek kendisini tanıttığı, Fikri’nin “Bir arayıp sorayım dedim. Ne oldu bu çocuklara hiç ses soluk çıkmıyor dedim. İyiler mi dedim.” dediği, Hüseyin’in “İyiler Allah’a şükür.” dediği, Fikri’nin “Reis nasıl iyi mi?” diye sorduğu, Hüseyin’in “İyi Allah’a şükür.” dediği, Fikri’nin “Hepsine selam söyle.” şeklindeki konuşmasından da daha görevdeyken REİS (kod) Sedat PEKER le görüştüğü tespit edilmiştir.

Yine sanık Fikri KARADAĞ’ın Osman GÜRBÜZ ile birlikte Kuvayı Milliye Derneği (1919) etkinliklerine katıldıkları, Osman GÜRBÜZ'ün Antalya’da Kuvayı Milliye Derneği (1919) üyesi olduğu, Yök başkanına suikast yapma teşebbüsünde iken yakalanan kişi üzerinde Kuvayı Milliye Derneği (1919) kartı çıktığı, Nurullah İLGÜN isimli şahsın YÖK başkanı Erdoğan TEZİÇ'e silahlı suikast girişiminde bulunduğu ve cebinden Kuvayı Milliye Derneği (1919) kartının çıktığı anlaşılmaktadır.

Tape no:86, 25.04.2007 tarihinde saat:17.05 de Mehmet Fikri KARADAĞ ve ALI isimli şahısların yaptığı görüşmede özetle; M.Fikri KARADAĞ’ın “Mümin KELEŞ diye bir tane şeyle tanıştım. Özel harpçiyim falan diyor. ...Osman bizim Osman GÜRBÜZ’e elli tane suç, yapmadığı kalmamış” dediği, ALİ’nin de “yani Osman demiyoruz ki şey sütten çıkmış bilmem ne kaşık, demiyoruz ki biz, yatmış çıkmış, cezasını çekmiş, aslan gibi de geziyor, vatanı milleti müdafaa ediyor, yani şimdi birisini öldürdü, birisini vurdu, cezaevinde hangimiz yatmadık ki, ...ben de yattım, çıktım, ... mühüm olan vatanımızı sevmek” dediği, M.Fikri KARADAĞ’ın da “ Osman GÜRBÜZ’ü tanırım da, o da….” şeklindeki görüşmeden sanık Fikri KARADAĞ’ın Osman GÜRBÜZ ü tanıdığı ve geçmişini de bildiği, konuştuğu Ali isimli kişinin biz de ceza evine girdik çıktık sözlerinden Kuvayı Milliye Derneği (1919) çatısı altında genelde daha önce suç işlemiş kişilerin toplandığını ortaya koyduğu, bu durumunda ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN sistemle barışık olmayanların örgüte alınması prensibini uygulamaya koyduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

3-Şüpheli MEHMET ŞENER ERUYGUR VE AHMET HURŞİT TOLON’un da TİT üyesi olmak suçundan mahkumiyet hükmü bulanan Semih Tufan GÜLALTAY ile görüştüğü ve ulusal güç platformuyla alakalı kendisine teklifte bulunulduğu, şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'ın da ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMU adı altında platform oluşturduğu, bu platformla alakalı olarak,

16.12.2006 günü saat 13.10’de Necdet ATIŞ ile arasındaki telefon görüşmesinde; (yargılandığı dosyadan alınmıştır)

Necdet’in “Başkanım ben şimdi o şeyleri yapayım ulusal birlik…” dediği, Semih’in “He yaz derneğimiz adına.” “ ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMU hareketi derneğimizi temsile yetkilidir.” dediği, Necdet’in “Yani her hangi bir dernek üyeleri de bunu ben dışardan bir insan ayarlayacağım için başkanım bir derneğe üye olan bir kişi böyle bir yazıyı kendi derneğinden alıp bizim ulusal birlik platformumuza üye olur.” dediği, Semih’in “O kadar o kadar o kadar…….Necdet’in “… Şimdi aklıma geldi dernekler genel başkanı Ziya’nın iyi bir dostuydu. İşimize yarar değil mi başkanım?” diye sorduğu, Semih’in “Çok önemli o adam bize.” “O çok ağır bir top o bize çok lazım.” dediği,

21.12.2006 günü saat 21.59’da Selçuk isimli şahıs ile arasındaki telefon görüşmesinde;

….“Ben size bir şey söyledim dedim ki benim zaten bir hedefim ve bir projem var yürüyorum birlikte yürüyelim” “BEN KUTLU BİR DAVA YOLUNDA YÜRÜYORUM SELÇUK ABİ. Bana yardımcı olun bana köstek olmayın…” “Üç dört gündür kendi kendimi yiyorum” “Şimdi bir dakika son derece rahatsızım üç dört gündür kendi kendimi yiyorum. Orada bir kelime bahane edildi. BURDA DEDİLER DİN KELİMESİ GEÇMİYOR YANİ MANEVİ DEĞERLER.” “ONU ULUSAL DEĞERLER OLARAK TADİL ETTİK.” dediği ve bir süre toplantıda ve sonrasında yaşandıkları hakkında görüştükleri, daha sonra Semih’in Selçuk abi ve bu iş benim için her şeyden üstün. BEN BU İŞİN SONUNDA KAN DÖKÜLMESİNİ İSTEMİYORUM.” dediği, Selçuk’un “Yani kimse kimseye memurluk yapmıyor. Bu işe ben inanmasam zaten ben bu işe girmezdim.” dediği, Semih’in “Ben bu platformu kuracağım. Bunun başkanı olarak bu işi, BU OPERASYONU BEN YÜRÜTECEĞİM. Ben orda bana muhalif olacak adamın AĞZINA MERMİYİ SIKARIM. Bana destek olacak bana ağ sakal insana ihtiyacım var.” “Şimdi Selçuk abi bunlar açık anlatılmaz. Ben size dedim ki; benim bir yolum var, bir hesabım var, ben yürüyorum dedim mi” “Birlikte yürüyelim dediniz peki” dediği, Selçuk’un “Konuştuğumuzda böyle konuşmadık.” dediği, Semih’in “Şimdi bir dakika sen o gün gecikiyorsun. Her gün toplantıya geç kalan Kemal Ata erken geliyor, Arif Akdeniz erken geliyor.” “Beyler … yere vuruyor. Vay efendim burda din kelimesi vaaz edilmemiş. BİR SONRAKİ TOPLANTIDA BEN PAŞAYI ÇAĞIRIYORUM. Bu sefer mealen diyorsunuz ki; yav öyle bir organizasyon kuruyorsun da paşanın senden haberi var mı tabi” “… BU SEFER ERTESİ GÜN PAŞA GELİYOR. Diyorum kalk gel buraya paşa diyorum arkadaşlarla görüşelim.” “Paşa geliyor toplantının bitimine doğru. Sen dönüyorsun diyorsun ki Arif bey bir söyleyeceğin var mı?” “Arif bey kalkıyor, din tasavvuf dergah tarikat. Yav biz ne kuruyoruz ya” dediği ve bir süre aynı konu hakkında görüştükten sonra “… bir kaç gündür ben rahatsızım. Ya yollarımızı şimdiden ayıralım ya da konuşun aranızda… BEN BU YOLDA YÜRÜYECEĞİM. BU YOLDA DA BABAM SIRRI GÜLALTAY’I KURBAN EDERİM TANIMAM. EMRE Yİ YATIRIR BAŞINI KESERİM.” “Bak ben şimdi bu saatte gidiyorum 6 tane dernek başkanıyla toplantı yapmaya. 6 dernek davası kazanırım diye ben yırtınıyorum.” “Selçuk abi, Arif Akdeniz gibi bir adam, bir KUVVET KOMUTANININ YANINDA BUNLARI KONUŞMASI hiç tesadüfi bir şey değildir.” “BEN ŞİMDİ BİZ ŞİMDİ O ADAMI RAZI ETMİŞİZ BU PLATFORMUN BAŞKANLIĞINA GETİRMİŞİZ.” dediği,

21.12.2006 günü saat 22.18’de Selçuk isimli şahıs arasındaki telefon görüşmesinde;

Görüşmenin başında telefonun kesildiğinden bahsettikleri ve bir önceki telefon görüşmesinde bahsettikleri deklarasyonun imzalanmaması ile ilgili görüşmeye devam ettikleri, bu çerçevede önceki görüşmenin devamı olarak Semih’in “Selçuk abi açık söylüyorum. BU İŞİN KELLEYİ KOLTUĞUNA ALMIŞ OLAN ADAM BENİM. Benim askere ihtiyacım var. Benim kendime komutana ihtiyacım yok. Bana akıl verecek adama ihtiyacım yok. Hele beni engelleyecek insana hiç ihtiyacım yok. Lütfen bana destek verilecekse bundan sonraki toplantıya gelin.” “Bak Selçuk abi aynen politika yapmadan neyse söylüyorum çünkü bu benim namus meselem namus namus burada yolumuzu ayırdıktan sonra da İNTİKAM ALIRIM HEPİNİZDEN aynen söylüyorum.” “Ailemi koymuşum her şeyimi koymuşum bu yola.” “HERKESE TETİK KESERİM” “Yani ben bu işin boyutlarını anlatıyorum. ÖLÜMÜNE YÜRÜYORUM BU İŞTE…” “Benim bu işle uğraşmamın sebebi BEN ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMUNU KURUP BUNUN BAŞKANI OLARAK MÜCADELEYİ HEDEFE ULAŞTIRMA AZMİNDEYİM…” dediği ve bir süre aynı konularla ilgili görüştükten sonra Semih’in “YANİ BEN ORADAKİ… HADİ HARP AKADEMİLERİ ADRESİ OLMASIN. BUNU BİR YERDE BİR KAÇ SEFER TEKRARLADIKTAN SONRA… OLABİLİR YANİ MAKUL.” dediği, … görüşme içeriğinden sanık Semih Tufan GÜLALTAY o tarihlerde kendi kendine oluşturduğunu iddia ettiği ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMU adlı oluşumu kurduğu zaman kendisini emekli kuvvet komutanı olduğunu söylediği kişilerin yönlendirdiğini, hatta bu hareketin inandırıcı olabilmesi ve arkadaş çevresini ikna edebilmesi için paşayı da toplantıya çağırdığını beyan ettiği, telefon konuşmasındaki bahsi geçen paşaların bu konuyu kendi ifadelerinde de kabul eden şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR ve Ahmet Hurşit TOLON olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Her iki şüphelide gittikleri yerin Semih Tufan GÜLALTAY a ait olduğunu bilmediklerini söylemiş iseler de, bu husustaki beyanlarının gerçeğe uymadığı bizzat Semih Tufan GÜLALTAY çağırması sonucu bu toplantılara her iki şüphelinin de ayrı zamanlarda katıldıkları tespit edilmiştir.

Şüpheli Levent ERSÖZ hırsızlıktan sabıkası bulunan şüpheli Yüksel Dilsiz’i bir çok illegal işinde kullandığı, bu konuda yaptığı çalışmalar sebebiyle Yüksel Dilsiz’i Mehmet Şener ERUYGUR ile görüştürdüğü, şüphelinin birçok üst düzey bürokratla istihbarat elemanı olarak irtibat kurduğu, milletvekillerinin fotoğraflarını çekip telefon numaralarını illegal dinlemeler için verdiği, birçok kişiyi illegal yolla dinleyerek, bu kişilerle alakalı bilgileri karşı siyasi görüşte olan kişilere verip, değişik şekilde gazetelerde yayınlattıkları, bu konuyla alakalı birçok raporun Cumhuriyetçi Çalışma Grubu dönemsel devre raporlarında yer aldığı anlaşılmaktadır.

YÜRÜTME ORGANINI ORTADAN KALDIRMAYA YÖNELİK EYLEM VE FİİLERİN ORGANİZESİ İÇİN KURULAN Cumhuriyet Çalışma Grubu ve faaliyetleri,

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyelerinin görevde iken Ergenekon’la bağlantıda oldukları, emekli olduklarında da örgütte ayrı görevlere getirildikleri iddianamede belirtilmiş olup ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN, ülkeyi kendi istedikleri gibi yönetmek için ülkede kaos ortamı oluşturmaya çalıştıkları, bu amaçla suikast dahil her türlü yasadışı yolu yöneldikleri, bu amaçla darbeye zemin hazırlamak ve yürütme organını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yaptıkları anlaşılmıştır. Elde edilen resmi içerikli ve gizli belgelerde, oluşuma CUMHURİYET ÇALIŞMA GURUBU (CÇG) adı verildiği, bu isimle oluşturulan grubun askeri müdahaleye zemin hazırlamak amacıyla, yaptıkları planlara SARI KIZ, AY IŞIĞI, YAKAMOZ ve ELDİVEN gibi kod isimleri verdikleri belirlenmiştir.

Şüphelilerden elde edilen Ergenekon Terör Örgütüne ait örgütsel dokümanların içeriğinde, örgütün TSK içerisinde yer alan yapılanma olarak gösterildiği, ancak, Genelkurmay Başkanlığının cevabi yazısında ERGENEKON YAPILANMASININ ve bu belgelerin TSK’ya ait olmadığı belirtilmiş olup, bu durum örgüt üyesi şüphelilerin söz konusu belgeleri ve planları görev yaptıkları dönem içerisinde gizlice hazırlayarak uygulamaya koyduklarını ortaya koymuştur.

TCK. 314. maddesinde belirtilen Silahlı Terör Örgütü kurup yönetmek ve üye olmak suçunun temadi eden bir suç olduğu, şüpheliler Şener ERUYGUR, Ahmet Hurşit TOLON, Levent ERSÖZ, Hasan Atilla UĞUR ’ve diğer askeri görevlerde bulunmuş kişilerin daha görevdeyken diğer şüpheliler gibi Ergenekon Terör Örgütü üyesi oldukları, emekli olduktan sonra da örgütsel irtibatlarını ve eylemlerini devam ettirdikleri, şüpheli Şener ERUYGUR’un emekli olmadan önce hükümeti devirmeye yönelik eylem ve fiilleri sırasında alınan örgütsel kararlar gereği emekli olunca da aynı eylem ve fiillerini devam ettirmek için Atatürkçü Düşünce Derneğinin (ADD) başına geçirildiği, aynı fiilere iştirak eden şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un da Anadolu Uyanış Hareketi Platformunun başına geçirildiği, örgütsel dokümanlarda yer alan daha önce Veli KÜÇÜK, Doğu PERİNÇEK ve diğer şüphelilerden elde edilen Milli Güç Birliği, Kuvayı Milliye gibi örgütlenmelerin Ergenekon Terör Örgütü adına baskı unsuru ve istihbarat toplama amacıyla kurulup kullanılmasının benimsendiği, ayrıca Milli Güç Birliği, Kuvayı Milliye isimli örgütsel dokümanda milli mücadele yıllarında kurulan milli derneklerle alakalı olarak çalışmalar yapıldığı, daha sonra CÇG çalışmalarının bulunduğu klasörler içinde alınan kararlarda milli mücadelede görev almış derneklerin aynı isimle kurulup UBP adı altında örgütlenmesi ve milli güç birliğinin tek merkezden yönetilmesi gibi kararlarının alındığı, bu kararlardan sonra tüm Türkiye’de Kuvayı Milliye ve değişik isimde derneklerin kurulup faaliyete geçirildiği anlaşılmıştır.

Şüpheliler Muzaffer TEKİN, Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, soruşturma aşamasında ölen Kuddusi OKKIR gibi şüphelilerin kuruluşunda fiilen yer aldıkları ve daha sonra bir suç merkezi haline dönüşen Taner ÜNAL tarafından kurulan VKGB derneği ile yine şüpheliler Fikri KARADAĞ, Durmuş Ali ÖZOĞLU ve İbrahim ÖZCAN tarafından kurulan Kuvayı Milliye 1919 isimli derneğinde Mersinden Diyarbakır’a kadar miting ve provokatif eylemlere katıldığının bizzat bu derneğin tutuklanan üyelerinin beyanlarında anlaşılmıştır. Örgütsel dokümanlar içinde yer alan OLUŞUM isimli belgenin ADD’den de ele geçirilmesi ve o tarihte USİAD başkanı olan Kemal ÖZDEN’in de Ergenekon Terör Örgütü’ne verdiği raporda ADD’nin nasıl ele geçirilmesinin gerektiği ve yönetim şekline ait ayrıntılı bilgilerin bulunması örgütün amacını açıkça ortaya koymaktadır..

Örgütün aldığı kararlarda, Ulusal Birlik Hareketi’nin başına emekli bir generalin geçirileceği belirtilmiş ve bu karar doğrultusunda şüpheli Şener ERUYGUR emekli olmasına müteakip Ulusal Birlik Platformu ve ADD’nin başına geçirilmiştir.

Ayrıca CÇG’nin çalışmasında medya ile ilgili ayrıntılı raporlar hazırlanmış ve yürütme organını ortadan kaldırmaya yönelik eylem ve fiillerde medyanın desteği olmadan başarı elde edilemeyeceği belirtilmiştir.

Şüphelilerden Mehmet Şener ERUYGUR, Ahmet Hurşit TOLON, İlker GÜVEN, Tuncay ÖZKAN, Durmuş Ali ÖZOĞLU, İbrahim ÖZCAN, Birol BAŞARAN, Adnan TÜRKKAN, TUNÇ AKKOÇ, LEVENT TEMİZ'in doğrudan ve dolaylı olarak dernek sivil toplum kuruluşlarında görevli veya yönetici konumunda oldukları, şüpheli Sinan Aydın AYGÜN Ankara Ticaret Odası başkanı olduğu ve başkanı olduğu odanın tüm imkanlarının ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN faaliyetlerinin kullanımına açtığı, bazı panel ve mitinglerin bizzat ATO sosyal tesislerinde yapıldığı, ayrıca şüpheli Sinan Aydın AYGÜN, şüpheli Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR la görevli olduğu zamanlarda görüşmeler yaptığı belirlenmiştir.

Ergenekon Terör Örgütü’nün etkisi altında bulunan sivil ve askeri üyeler ile medya ,sivil toplum ve siyasi partilerde bulunan örgüt üyelerinin hepsinin aynı merkezden yönetildiği, alınan kararların aynı anda uygulamaya konulduğu ve tüm birimlerin aynı anda harekete geçirildiği anlaşılmıştır.

Cumhuriyetçi Çalışma Grubu tarafından hazırlanan sunumlar ve şemaların içinde yapılacak tüm eylem ve filler ayrıntılı yazılıp vasıflandırıldığı halde, Terörle Mücadele edileceğine ilişkin herhangi bir eylem ve faaliyetin bulunmaması da bu oluşumun ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaç ve faaliyetleri doğrultusunda hareket ettiğini göstermektedir. Soruşturma aşamasında vefat eden Kuddusi OKKIR’ın hazırladığı Devletin Yeniden Yapılanması belgesinde, devlet kurumlarından mafyaya, tarikatlardan orduya ve istihbarata kadar sızılması gerektiği belirtildiği halde, terör örgütlerine sızılması diye bir amacın bulunmaması da her iki belgenin aynı merkez tarafından oluşturulan planların uygulanması için oluşturulduğu ortaya koymaktadır.

Ayrıca ele geçirilen örgütsel dokümanların büyük bir kısmının askeri kişilerin görev yaptıkları askeri kurumlara ait bilgisayarlarda yazılmış olmasına rağmen, Genelkurmay Başkanlığı askeri savcılığından gönderilen inceleme raporunda birçok dijital verinin kayıtlarda bulunmadığı ve bir çoğunun da Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olmadığının belirtilmesinin, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyelerince büyük bir gizlilik içerisinde çalışmaların yapıldığı ve belgelerin hazırlandığını ve bu belgelerin resme kayıtlara konulmadan örgütün üst düzey yönetici konumunda bulunan şüphelilere verildiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Bu belgeler incelendiğinde, AKP hükümetiyle alakalı, bakanlar, milletvekilleri ve bürokratları fişleme çalışmalarının olduğu ve bu illegal çalışmalarına legal görüntüsü vermek için resmi kurum belgelerindeki yazışma ve şablon biçiminin kullanıldığı anlaşılmıştır.

Örgütün talimatları ile oluşturulan CÇG‘nin planlarına uygun olarak, şüpheli Mehmet Şener Eruygur‘un bazı rektörlere hitaben yazdığı resmi nitelikteki mektupta, bazı gazetelerin köşe yazarlarının işlerine son verilmesinden üniversitelerle işbirliğine kadar bir çok konuda istek ve görüşlerine yer verdiği, bu suretle örgütün, Üniversitelerin kontrol altında tutulması, Rektörlerin yönlendirilmesine ilişkin örgütün stratejisini gerçekleştirmeye çalıştığı anlaşılmıştır.

Mektup içeriğindeki konuların tamamının, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN dönemsel gizli toplantılarından bir kısmını oluşturan Cumhuriyetçi Çalışma Grubu devre raporlarında konuşulup karara bağlandığı, adı geçen şüphelinin bu mahiyetteki mektupları değişik birimlerde bulunan kişilere gönderdiği CÇG’nin raporlarından ve dosyada ifadesi mevcut şüpheli Mustafa KOÇ un beyanlarından anlaşılmaktadır. CÇG‘nin faaliyetlerinin anlatıldığı kısımda bahse konu mektubun içeriği tafsilatlı olarak yazılmıştır.

Yine şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR un yaptığı görüşmede bazı örgüt üyelerine yapılan operasyonlardan sonra Atatürkçü Düşünce Derneğine sekreter olan, (Tape No: 6077, 08.04.2008 tarihinde saat:17.53 te.) Nermin…? ile yaptığı görüşmede özetle; Nermin’in “odanızı temizlerken” “Temizledim bazı şeyler buldum efendim gönderilmemiş mektuplar buldum Üniversite rektörlerine” dediği, Mehmet Şener ERUYGUR’un “Atın onları yırtın” dediği, Nermin’in “Atayım mı” dediği, Mehmet Şener ERUYGUR’un “He o şeyle ilgili eski” dediği, Nermin’in “Eski çok eski sizin imzanız var imzalamışsınız ayrıyeten özel kağıdınızı da koymuşsunuz” dediği, Mehmet Şener ERUYGUR’un “biliyorum vazgeçtik ondan sonra gönderelim dedik vazgeçtik” şeklinde yaptığı görüşmeden de Cumhuriyet Çalışma Grubu adına alınan kararların uygulamaya konulduğu ve o tarihten kalan evrakın imha edilmesi için sekreterine talimat vermesi de şüphelinin İlhan SELÇUK ve Doğu PERİNÇEK’in gözaltına alınması ve bazı şahısların tutuklanması üzerine eski dönemde yaptığı illegal işlerle alakalı evrakı kendisinin de göz altına alınma riski sebebiyle imha ettirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır.

Şüpheliler Kemal AYDIN, Neriman AYDIN, Durmuş Ali ÖZOĞLU ve İbrahim ÖZCAN’ın birlikte hareket ettikleri, Ergenekon Terör Örgütü yapılanmasının gizli askeri yapılanması içerisinde örgütlenme ve eleman teminine yönelik faaliyetlerde bulundukları, ayrıca Ergenekon Terör Örgütünce istihbarat toplama ,toplumu yönlendirmek ve toplumsal olayları yönetmek amacıyla kurulması kararlaştırılan sivil toplum dernekleri kuruluş ve işleyişine katkı sağladıkları, Durmuş Ali ÖZOĞLU ve İbrahim ÖZCAN’ın Fikri KARADAĞ ile irtibatlı olarak Kuvayı Milliye derneğinin kuruluş çalışmalarına katıldıkları, Durmuş Ali ÖZOĞLU ve İbrahim ÖZCAN’ın aynı zamanda Erkut ERSOY ve VKGB oluşumunun üst düzey yöneticilerinden Ahmet CİNALİ ile irtibatlı olduğu tespit edilmiştir.

Şüpheli Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun, gizli askeri örgütlenme ile görevli Kemal AYDIN, NERİMAN AYDIN’ la irtibatlı olduğu, örgüt üyelerinin bir kısmının yazdıkları kitapları kendilerine ait yayınevlerinde bastırarak satış ve dağıtımını yaptırdıkları, aynı şüphelilerin Neriman ve Kemal AYDIN üzerinden Sevgi ERENEROL, Kemal KERİNÇSİZ , Ergün POYRAZ ve Erkut ERSOY’la irtibatlarının bulunduğu, yine şüpheli İbrahim ÖZCAN yoluyla sanıklar, Fikri KARADAĞ, soruşturma sırasında ölen Kuddusi OKKIR, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Hüseyin GÖRÜM, Raif GÖRÜM ve Rasim GÖRÜMLE örgütsel irtibatlarının bulunduğu belirlenmiştir.

Mit Müsteşarlığınca tanzim edilen raporda belirtilen İ.P karargah evleri yapılanması benzeri bir yapılanmanın da harp okulu öğrencilerine yönelik olarak şüpheliler Kemal ve Neriman AYDIN tarafından organize edildiği .belirtilmiştir

Şüpheli Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN’ın Durmuş Ali ÖZOĞLU’na bağlı olarak, Hamza DEMİR ve Ercüment OVALI’nın da yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri ve Harp Okullarına sızma, örgütlenme ve elaman kazanma faaliyetleriyle doğrudan yönettikleri, Harp Okullarına muhtemelen önceden yerleştirdikleri elemanlar vasıtasıyla, irtibata geçtikleri askeri öğrencileri kendi evlerine veya bu amaçla kiraladıkları evlere getirdikleri, burada evlere gelen öğrencilere ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN fikri ve ideolojik eğitimini verdikleri, bu öğrencilerin değişik zamanlarda işlemiş oldukları suçların ve disiplin suçlarının kaldırılmasına yönelik her türlü işlemi de takip ettikleri, bu amaçla oluşturdukları grubun başına teğmen olarak görev yapan Mehmet Ali ÇELEBİ ve Noyan ÇALIKUŞU’nu görevlendirdikleri, bu şüphelilerin kendi arkadaşlarını da örgüte kazandırmak amacıyla Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN’ın yanına getirdikleri ve şüphelilerin yanında, Hasan Hüseyin UÇAR, Eren MUMCU, Yaşar TOZKOPARAN, Önder KOÇ’un kademeli olarak Kemal AYDIN ve Neriman AYDIN’la tanıştırılıp, daha sonra örgüte ait gizli toplantılara katıldıkları, bu şüpheliler tarafından askeri yapının içine dahil edilen teğmen ve harb okulu öğrencilerini havacılık, pilotluk, özel kuvvetler gibi birimlere yönlendirdikleri, askeri yapılanma içinde yer alan örgüt üyeleri arasında yapılan telefon görüşmelerinin dinlememesi ve örgütün deşifre olmaması için şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ tarafından temin edilen ÖZEL HAT tabir edilen telefon hatlarını kullandıkları, şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ'nin Kemal AYDIN’la olan irtibatlarından rahatsız olan ailesinin ikazlarına rağmen bu kişi ile ilişkilerini devam ettirerek, tutuklanan Kemal AYDIN’ı kurtarmaya yönelik girişimlerde bulunduğu, şüpheli Doğukan YORULMAZ ‘ın askeri okuldan atılmasına rağmen örgütsel faaliyetlerine örgütün talimatları ile okuduğu üniversitede örgütsel faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmıştır.

Şüpheliler Mehmet Ali ÇELEBİ ve Noyan ÇALIKUŞU’nun Kemal AYDIN’ın talimatlarıyla Hizbut Tahrir örgütü üyesi olduğu anlaşılan diğer şüpheliler Süleyman SOLMAZ, Kurtça BEKTAŞ, Rıza DEMİR, Mahmut OĞUZ, Rıfat YILDIRIM, Mahmut Oğuz KAZANCI, dan oluşan Hizbut Tahrir örgütü adına faaliyette bulunan grupla irtibata geçtikleri, bu grubun gizli toplantılarına katıldıkları, grupla alakalı tüm bilgi ve raporları Kemal ve Neriman AYDIN’a ilettikleri, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ,başka terör örgütlerine sızma ve bu örgütleri yönlendirme faaliyetlerine devam ettikleri belirlenmiştir.

Şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR, Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR’un, Cumhuriyet Çalışma Grubu ve ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN medyayı yönlendirme ve örgütün amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya yönelik olarak alınan kararlarını uygulamaya koydukları, bazı medya patronlarını çağırıp, sahip oldukları medya kuruluşlarında bazı örgüt üyelerinin çalıştırılması konusunda baskı yaptıkları,

Şüpheli Ahmet Tuncay ÖZKAN’ın, bir dönem Kanal TÜRK adlı televizyon kanalının görünüşte sahibi ve biz kaç kişiyiz isimli platformun kurucusu ve başkanı olduğu, Tanju GÜVENDİREN’in legal olarak televizyon ve platformla alakasının bulunmamasına rağmen Tuncay ÖZKAN ile ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst düzey görevlileri arasında irtibatları ve maddi olarak Tuncay ÖZKAN'a finansman desteği sağladığı, ayrıca Tuncay ÖZKAN’ı yönlendirdiği, Kanaltürk’ün borçları yüzünden Ahmet Tuncay ÖZKAN tarafından satılması üzerine ATO başkanı olan ve resmiyette Kanal Türk'le alakası bulunmayan Sinan Aydın AYGÜN ün kanalı alan şahsı arayarak, özetle; Sinan AYGÜN’ün: Valla iyi ama millet biraz rahatsız olmuş … şimdi Flash tv yi alsaydın, tv8, kanal D’yi alsaydın bir şey olmazdı da, o kanalın bir özelliği var biliyorsun o kanal böyle çok hassas bir kanaldı… O kanalın kuruluşunda, bak o kanalın kuruluşunda gayri resmi ben de vardım. Biz o kanalın hikayesini anlatacağım ben sana nasıl olduğunu bil diye anlatacağım sana o kanalı Yani kimden telefon gelip nasıl kurulduğunu duyunca şaşıracaksın zaten ve o sende kalacak tabi ki. dediği, görüşme içeriğinden kanalın Ahmet Tuncay ÖZKAN'a ait olmadığı kimlerden gelen telefonlarla ve kimlerin parasıyla kurulduğunu anlatmaya çalışmasından, kanalın örgütün faaliyetleri için özel olarak kurdurulduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı konuyla alakalı şüpheli Mustafa Ali BALBAY ile İlhan SELÇUK’un yaptığı görüşmede, İlhan SELÇUK’un kanalın kendilerinin haberi olmadan satılmasına kızdığı ama buna rağmen Ahmet Tuncay ÖZKAN hakkında Mustafa Ali BALBAY'ın aleyhine yazı yazmamasını söylediği,

Şüpheli Adil Serdar SAÇAN’ın, hem emniyet müdürü olduğu dönemde hem de meslekten atıldığı dönemde görevi gereği elde ettiği bilgi ve belgeleri şüpheli Tuncay ÖZKAN’a verdiği, Tuncay ÖZKAN'ın da bu bilgileri televizyon kanallarında yayınlamak suretiyle ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunduğu,

Şüpheli Adil Serdar SAÇAN'ın görev gereği edindiği ve elinde bulundurduğu birçok gizli içerikli yazışmanın Tuncay ÖZKAN'dan elde edildiği gibi, bazı çok gizli belgelerinde daha önce hakkında dava açılan sanık Halil Behiç GÜRCİHAN da yapılan aramalarda elde edildiği, şüpheli Adil Serdar SAÇAN'ın kendisine düşman olarak nitelendirdiği Veli KÜÇÜK’ün denetiminde bulunan Bekir ÖZTÜRK'ün sahibi olduğu kuvvaimilliye.net isimli internet sitesinin yazarlarından olduğu, uzun süre bu sitede yazılarının yayınlandığı, hatta Oktay YILDIRIM hakkında övücü mahiyette yazılar yazdığı, Gürbüz ÇAPAN'la irtibatının bulunduğu,

Şüpheli Hüseyin NAZLIKUL, Murat AĞIREL, Selim Utku GÜMRÜKÇÜ, Evrim BAYKARA, Mahir AKKAR, Merdan YANARDAĞ ve Mesut ÖZCAN'ın Ergenekon Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda kurulan televizyon kanalı ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinde görevli oldukları, şüpheli Fatma Sibel YÜKSEK, Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ’nin de medya yapılanması içinde yer aldıkları,

Şüpheli Tuncay ÖZKAN’ın geçmişte çalıştığı bazı televizyon kanallarından ayrılması üzerine o dönem Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı ve Teknik daire Başkanı olarak yapan şüpheliler Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR’a gelip kendisinin TSK’nın adamı olarak bilindiğini ve işinden kovulduğunu, bu nedenle çalıştığı medya gurubunun sahibini çağırarak uyarıda bulunmalarını istediği, bunun üzerine adı geçen şüphelilerin Ahmet Tuncay ÖZKAN’ın o dönem çalıştığı kanalın sahibini çağırarak “Şener ERUYGUR paşanın bu işe çok üzüldüğünü ve kendilerine yapılmış bir hareket olarak algılandığını” belirterek, Tuncay ÖZKAN’ın tekrar işe alınması ve oradaki konumuna geri iade edilmesi için baskı yaptıkları ve buna ilişkin görüşmeyi gizlice kayda aldıkları, yine bu konuyla alakalı olarak aynı gizli görüşme içeriklerinde, Tanju GÜVENDİREN'in Tuncay ÖZKAN’a bundan sonra hangi kanalda çalışması gerektiği hususunda talimat verdiği, Tuncay ÖZKAN’ın da o kanala gitmesinin kendisinin de batması olduğunu söylemesi üzerine Tanju GÜVENDİREN'in görev gereği bu kanalda çalışmasını gerektiğini söylediği, bunun üzerine Tuncay ÖZKAN’ın bunu emir gibi telakki ederek belirtilen kanalda çalışmaya başladığı, daha sonra bu kanalla anlaşamaması üzerine kendisiyle birlikte aynı TV kanalına gelen şüpheli M.Kemal YAVUZ‘un da gerekmediği halde bu kanaldan ayrıldığının tanık Mehmet Emin KARAMEHMET’in beyanlarından anlaşıldığı,

Ahmet Tuncay ÖZKAN’ın bu işe çok gönüllü olmadığını ve çalıştığı kanalda durumunun çok iyi olduğunu beyan etmesine rağmen şüpheliler Tanju GÜVENDİREN ve Erdal ŞENEL’in kendisine sana bir medya grubundan teklif gelecek bunu kabul et diye talimat vermeleri üzerine, SHOW medya grup başkanlığına transfer olduğunu şüpheliler Levent ERSÖZ ve Hasan Atilla UĞUR’a anlattıkları dosyada mevcut Cumhuriyet Çalışma Grubu arşivi için kaydedilen görüşme kayıtlarından tespit edildiği,

Şüpheli Gürbüz ÇAPAN’ın, Ahmet Tuncay ÖZKAN ve Doğu PERİNÇEK grubundan Adnan AKFIRAT, Ferit İLSEVER ile irtibatlarının bulunduğu, İlhan Selçuk’un Şener Eruygur ile olan telefon görüşmelerinden ve Mustafa Balbay’dan ele geçirilen notların içeriğinden, örgütün üyesi olduğu ve talimatları doğrudan örgüt yöneticisi İlhan Selçuk’tan aldığının belirlendiği,

Şüpheli Emcet OLCAYTU’nun, örgüt üyesi olduğu ve ERGENEKON soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcıları hakkında istihbari bilgiler topladığı, şüphelilerden Adil Serdar SAÇAN, Adnan TÜRKKAN ve Tunç AKKOÇ ile sanıklardan Doğu PERİNÇEK, Emin GÜRSES, Serhan BOLLUK, Aydın GERGİN, Nusret SENEM'le örgütsel irtibatlarının bulunduğu,

Şüpheli Adnan TÜRKKAN’ın, Tunç AKKOÇ ile TGB adı altında sanık Doğu PERİNÇEK’in talimatlarına uygun olarak eylem ve gösteri yürüyüşleri tertip ettikleri, bu şüphelilerin birçok toplumsal olayda şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’dan talimat aldıkları, Adnan Türkkan’ın genç olmasına rağmen Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim kurulunda olması da ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN yönetimini ele geçirmek için ADD hakkında örgütsel rapor hazırladığı,

Şüpheliler Tunç AKKOÇ, Mehmet Şener ERUYGU, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU, Sevgi ERENEROL, Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ, Kemal KERİNÇSİZ, Yalçın KÜÇÜK, Erol MÜRTERCİMLER, Durmuş Ali ÖZOĞLU, Doğu PERİNÇEK, Hikmet ÇİÇEK, Ferit İLSEVER, Serhan BOLLUK, Aydın GERGİN, Nusret SENEM'le örgütsel irtibatlarının bulunduğu,

Şüpheli Levent TEMİZ’in eski ülkü ocakları başkanı olduğu, dosyada mevcut iletişim tespit tutanakları ve diğer delillere göre Ergenekon Terör Örgütü adına kararlaştırılan ve Sedat PEKER’in organize ettiği KIZIL ELMA koalisyonu olarak adlandırılan örgütsel birlikteliğin oluşturulmasında görev aldığı, daha sonra sanıklar Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Muzaffer TEKİN, Fikri KARADAĞ, Halil Behiç GÜRCİHAN ve Bekir ÖZTÜRK’le irtibatlı olarak örgütsel eylem ve birlikteliğini sürdürdüğünü, özellikle Danıştay saldırısından birkaç gün önce gece yazdığı, “BUGÜN TÜRK TARİHİNDE GÖRMEDİGİ KADAR ASAGILANMAKTADIR. AVRUPANIN VE ABD’NIN SALDIRGANLIGI TEHLİKELİ BOYUTLARA ULASMISTIR. ISBIRLIKCI KOMPRADOR SİSTEM GÖRÜLMEDİK DERECE ASAGILIKTIR. BU DURUMDA TÜRKCÜ DEVRİMCİ GENCLERE İHTİYAC VARDIR. BEN T.C’NİN SADECE TAM BAGIMSIZLIGINI İSTEDİM. BU NEDENLE BEN VE ÜLKÜDASLARIM EMPARYALİZME VE İSBİRLİKCELERE KARSI SAVASTIK. BUNDAN DOLAYI ÖLÜMDEN KORKMUYORUZ. VE BEN GENC YASTA ÜLKEMİN BAGIMSIZLIGINA KENDİMİ ARMAGAN ETMEKTEN ONUR DUYUYORUM. TÜRKLÜGÜN TEK KURTULUS ÇARESİ KALMIŞTIR ODA SİLAHLI MÜCADELEDİR. AV.LEVENT TEMİZ” şeklindeki mesajı örgüt üyelerinden Veli KÜÇÜK, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Kemal KERİNÇSİZ, Fikri KARADAĞ ve Sevgi ERENEROL’a göndermesi, birkaç gün sonra gerçekleştirilecek olan Danıştay saldırısından haberdar olduğunu ortaya koyduğu,

Şüpheli Ertaç GİRAY’ın yanında çalışan şüpheli Hüseyin KESKİN’E kendisine ait ruhsatlı silahı verdiği, şüpheli Hüseyin KESKİN’in bu silahı sürekli olarak üzerinde taşıdığı ve toplumda infial uyandıracak bir eylem yapmak amacıyla gittiği Kars’ın Sarıkamış ilçesinde silahı ile birlikte yakalandığı,

Şüpheli Turan ÇÖMEZ’in örgütün amacı doğrultusunda, ERGENEKON'un siyasi partileri bölüp parçalama veya farklı partilerin tek merkezden yönetilmesi amacı kapsamında özellikle kapatma davası sürecinde şüpheli Ferda PAKSÜT ile irtibata geçerek ondan aldığı gizli ve stratejik bilgileri, örgütün yöneticilerine ulaştırarak kamu oyunu yönlendirmeye çalıştıkları, aynı zamanda örgütün stratejisine uygun olarak partiyi bölüp etkisiz ve yürütme yetkisini kullanamayacak hale getirmeye hedefledikleri,

Şüpheli Emin ŞİRİN’in, ERGENEKON'un siyasi partileri bölüp parçalama veya farklı partilerin tek merkezden yönetilmesi faaliyetlerine, milletvekili olduğu dönemde ve görevi sona erdikten sonra da devam ettiği belirlenmiştir.

Şüpheliler Şener ERUYGUR, Ahmet Hurşit TOLON, Levent ERSÖZ, İlker GÜVEN, Hasan Atilla UĞUR, Birol BAŞARAN, Halis Yavuz IŞIKLAR, Adnan TÜRKKAN ve Tuncay ÖZKAN'ın ADD içerisinde örgütsel faaliyetlerini devam ettirdikleri, Atatürkçü Düşünce Derneği yönetiminin tamamen Cumhuriyet Çalışma Grubu kararlarında belirtilen hususlar çerçevesinde şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR tarafından yönetilip yönlendirildiği, birçok dernek şubesinin istihbarat toplayıp genel merkeze gönderdiği, bu istihbari raporlar içinde bazı kişi ve kurumlarla alakalı olduğu ve kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgilerin kaydedildiği, bu çalışmaların ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN belgelerinde belirtilen sivil toplum kuruluşlarının zengin bir istihbarat kaynağı olduğu yönündeki stratejisini doğrular mahiyette olduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON ve Şener ERUYGUR’un Ulusal Birlik Platformunun kurucusu olan sanık Semih Tufan GÜLALTAY’la görüştükleri ve her iki şüphelinin de Semih Tufan GÜLALTAY’ın ofisindeki gizli örgütsel toplantılara iştirak ettikleri, ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMU kuruluş aşamasında Mehmet Şener ERUYGUR’un bu toplantılara gelip oluşumun arkasında kendilerinin bulunduğunu belirttiği, Semih Tufan GÜLALTAY ile Şener ERUYGUR arasında buna ilişkin telefon görüşmelerinin bulunduğu, Semih Tufan GÜLALTAY’ın, Akın BİRDAL’ın vurulması olayının faili olarak yargılanıp mahkûm olduğu, yine Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmaktan tutuklu olarak yargılanan sanık Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU’nun da TİT (Türk İntikam Tugayı) adlı örgüt adına Başbakan ve İstihbarat Daire başkanının öldürülmesi için silahlı tetikçi teminine yönelik internet ve telefon görüşmelerinin olduğu ve bu görüşmelerde, Veli KÜÇÜK’ten talimat alıp bu işleri yaptığını, Veli KÜÇÜK’ün de tutuklanmasının intikamının alınmasının gerektiğini belirttiği,

Semih Tufan GÜLALTAY’ın Türk İntikam Tugayı adına eylemler yapmadan önce Muzaffer TEKİN ve Mete YALAZANGİL ile tanıştığı, eylemden sonra da yakalandığında da Muzaffer TEKİN’in çok yakın arkadaşı olan emekli bir askerin evinde yakalandığı, Muzaffer TEKİN’in Mete YALAZANGİL’e Semih Tufan GÜLALTAY’ı cezaevinde ziyaret etmesi için talimatlar verdiği ve kendisinin de Semih Tufan GÜLALTAY’ın da cezaevinde ziyaret ettiği, Danıştay olayı öncesi ve sonrasında da Muzaffer TEKİN ile irtibat halinde oldukları,

Yine hakkında evrak tefrik edilen şüpheli İbrahim Şahin’in şüpheli Fatma CENGİZ’le yaptığı telefon görüşmesinde, sözde terörle mücadele için S1 adı altında bir oluşum meydana getirdikleri, Fatma CENGİZ’in keşke ‘TİT koysaydık bari TİT adını temize çıkarmış olurduk’ diyerek TİT olarak bilinen örgütün kendi içlerinde oluşturulmuş bir eylem hücresi olduğunu konuştukları anlaşılmıştır.

ÖRGÜTÜN İŞLEMEYİ PLANLADIĞI SUÇLAR Birinci bölümlde

DEVAMEDEN SORUŞTURMA SIRASINDA,

ŞÜPHELİ (Zafer kod) Muzaffer TEKİN’le irtitbatlı olan İbrahim ŞAHİN’in bazı dini lider konumundaki insanlara suikast yapmayı planlaması üzerine yapılan operasyonlarda, ele geçirilen suikast palanlarında,

1- Alevi Bektaşi konfederasyonu Genel Başkanı Ali Balkız’a bombalı suikast planı,

2- Alevi Bektaşi konfederasyonu Genel sekreteri Kazım Genç’e bombalı paketle suikast,

3- Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan'a suikast planı,

4- Ankara'da bir AVM (alış veriş merkezine) bombalı eylem planı,

5- Sivas'ta ermeni cemaati kanaat önderlerin Minas Durmaz Güler’e el bombasıyla suikast.