Mesnevi (Konuk)/1. Defter/1801-1850: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Iskenderbalas (Tartışma | katkılar)
metin eklendi
Iskenderbalas (Tartışma | katkılar)
metin eklendi
1. satır:
{{çalışma}}
{{eser1
| önceki = [[Mesnevi/1/1751-1800|1751-1800]]
Satır 37 ⟶ 36:
'''1826.''' Eğer kanımı döktü ise, ben helâl ettim; ben helâl diyorum, o kaçıyor idi. <br>
'''1827.''' Mâdem ki toprağa mensûb olanların nâlesinden kaçıyorsun, gamnâkilerin gönlüne gamı niçin dökersin? <br>
'''1828.''' Ey sen ki, maşrıkdan parlayan her subh, maşrık çeşmesi gibi seni cuş içinde buldu. <br>
'''1828.''' <br>
'''1829.''' Sen bu deline niçin bahâne edersin; ey sen ki, senin şekere mensûb olan dudaklarına bahâ yokdur. <br>
'''1829.''' <br>
'''1830.''' Ey sen ki, eski cihâna yeni cansın! Cansız ve gönülsüz tenden efgânı dinle! <br>
'''1830.''' <br>
'''1831.''' Allah için gülün şerhini bırak; bülbülün şerhini söyle ki, gülden ayrı oldu. <br>
'''1831.''' <br>
'''1832.''' Bizim kaynamamız gam ve şâdiden olmaz; bizim aklımız hayâl ve vehim ile olmaz. <br>
'''1832.''' <br>
'''1833.''' Diğer bir hâldir ki, o nâdirdir; sen münkir olma ki, Hak çok kâdirdir. <br>
'''1833.''' <br>
'''1834.''' Sen insanın hâlinden kıyâs etme; menzili cevirde ve ihsânda yapma! <br>
'''1834.''' <br>
'''1835.''' Cevr ve ihsân ve gam ve şâdi hâdistir; hâdisler ölürler ve Hak onlara vârisdir. <br>
'''1835.''' <br>
'''1836.''' Ey sabâhın zahiri ve melcei, sabâh oldu; mahdûmum Hüsâmeddîn'in özrünü dile! <br>
'''1836.''' <br>
'''1837.''' Akl-ı küllün ve rûh-ı küllün özür dileyicisi sensin; cânın cânı ve mercânın revnakı sensin. <br>
'''1837.''' <br>
'''1838.''' Sabâhın nûru parladı ve biz senin nûrundan, sabâh vakti içilen bir şarâb içinde senin bâde-i Mansûr'un ileyiz. <br>
'''1838.''' <br>
'''1839.''' Senin atân, mâdemki beni böyle tutuyor, bâde kim oluyor ki, o bana tarab getirsin. <br>
'''1839.''' <br>
'''1840.''' Bâde kaynayışta, bizim kaynamamızın dilencisidir; felek devrinde bizim aklımızın dilencisidir. <br>
'''1840.''' <br>
'''1841.''' Bâde bizden sarhoş oldu, biz ondan değil. Kalıb bizden mevcûd oldu; biz ondan değil. <br>
'''1841.''' <br>
'''1842.''' Biz arı gibiyiz ve kalıblar mum gibidir; kalıbı mum gibi hâne hâne etmişdir. <br>
'''1842.''' <br>
<center><big>'''Tâcir efendinin hikâyesine rücu' '''</center></big><br>
'''1843.''' <br>
'''1843.''' Bu çok uzundur; efendinin haberini söyle; o iyi adamın ahvâli acabâ ne oldu? <br>
'''1844.''' <br>
'''1844.''' Efendi ateş ve derd ve nâle içinde böylece yüz perâkende söylemekte idi. <br>
'''1845.''' <br>
'''1845.''' Ba'zan tenâkuz, ba'zan nâz ve ba'zan niyâz ve ba'zan da hakîkat ve ba'zan dahi mecâz sevdâsını söylüyordu. <br>
'''1846.''' <br>
'''1846.''' Gark olmuş adam acib bir sûretde can koparır; her bir ota el vurur. <br>
'''1847.''' <br>
'''1847.''' Nihâyet tehlike içinde onu hangi el tutarsa, baş korkusundan acîb bir sûretde el ve ayak vurur. <br>
'''1848.''' <br>
'''1848.''' Dost bu perişanlığı sever; beyhûde çalışmak uyumakdan iyidir. <br>
'''1849.''' <br>
'''1849.''' O kimse ki şâhdır, o işsiz değildir; ondan nâle acîbdir ki, o hasta değildir. <br>
'''1850.''' <br>
'''1850.''' Ey oğul, bunun için Rahmân <big> كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَأْنٍ </big> buyurdu ey oğul! <br>