— Öpme yavrum, beni sen öpme kızım şimdi.
— Neden?
Bana dargın mısın anne, ne suçum var, söyle!
 
İşte hiç üzmüyorum ben seni. — Mâşallah sen
Cici kızsın, bilirim. — Yâ cici kızlar böyle
Öpmeden uslu dururlar mı güzel anneleri?
— Pek sokulma yanıma, yavrucuğum, şöyle otur!
— Sevmiyorsun beni sen anneciğim, bak, sen dur!
Başka anne alayım ben de görürdün... diyerek,
Şebnem-âlûde nigâhında zılâl-î kederi,
İncecik boynu bükülmüş, gidiyor yavru melek;
Titreyen bûse-i sevdâ dil-i ma’sûmunda
Dolaşır ağlayarak çehre-i mağmûmunda.
 
Kadın, âmâde-i rihlet gibi bî-tâb ü melül,
Arkasından kızının zâr ü perişan bakıyor.
Ediyor şefkal-i mecruhu cemâlinde ufûl,
Ruhunun zulmet-i giryânı yüzünden akıyor.
Hasta bî-çâre kadın hasta, bilinmez nesi var;
Kim bilir, belki geçer yavrusuna, belki verem...
Nasıl öpsün kızını? Âh o suâl-î mübhem,
O boğuk ses, o derin nağme-i muzlim, her gün
Ninenin parçalıyor göğsünü, bir zıll-ı mezâr
Kaplıyor ruhunu, sordukça etibbâ da bütün
"Çocuğu öpmeyiniz!" re’yini tekrâr ediyor.
"Öksürük müzmin olur çünkü çocuklarda.” diyor.
 
"Çocuğu öpmeyiniz!" İşte mukadder, ma’lûm;
Ninelik ruhunu mecrûh edecek bir ihtâr!
"Yavrumu öpsem olur mu?” Bu suâl-î meş’ûm
Dökülür gonce-i bî-tâb-ı feminden nâ-çar.
— Âh, bir gün iyi olsam da tutup çeksem ben,
Koklasam yavrumu, sıksam küçücük ellerini,
Öpsem öpsem yüzünün, gözlerinin her yerini...
Sonra düşsem de çekinmem ölümün pençesine.
Âh, öksüz çocuğum, annesini öpmekten
Bile mahrum oluyor...
- Ben geleyim mi anne?
— Gel, kızım koynuma... Yok, dur... kopuyor mu ciğerim?
Sanki koynumda ecel.
- Oh, onu ben pek severim!
Bir seher vakti idi, herkes uyurdu., hâne
Gece yalnızca sükûnunla mezâr olmuştu.
Saklanıp ruhuna bir bûse-i me’yûsâne,
Ninenin gonce-i ömrü ne hazîn olmuştu!
Kızcağız erken uyanmış geliyor: “Oh, artık
“Öperim annemi, oh yâ, öperim işte! Aman
“Duymasın! Yâ, uyanır da darılırsa? O zaman
“Kaçarım... anneciğim, bak ne güzel de yatmış!”
Gözü tâbân, yüzü gül-reng-i sefâ, göğsü açık.
O yürekcik vuruyor... annesine cân atmış;
Geldi, kondurdu - döküp na'şına bir rûh-ı sürûd –
O soğuk alnına bir bûse-i hâr ü memdûd!


Kaynak: "Son Bûse". edebice.net. 4 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2024. 
Telif durumu:

Bu eser, kültürel öneminden ötürü Türkiye Cumhuriyeti'nde kamuya maledilmiştir ya da 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin koruma süresi dolmuştur. Kanun'un 27. maddesine göre:

  • Koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder.
  • Sahibinin ölümünden sonra alenileşen (herkesçe bilinir duruma gelen) eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden sonra 70 yıldır.
  • 12. maddenin birinci fıkrasındaki hallerde (sahibinin adı belirtilmeyen eserlerde) koruma süresi, eserin aleniyet tarihinden sonra 70 yıldır; meğer ki eser sahibi bu sürenin bitmesinden önce adını açıklamış bulunsun.
  • İlk eser sahibi tüzelkişi ise, koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır.