Sayfa:Yüksek Seçim Kurulu'nun 2019-4219 sayılı kararı.pdf/237

Bu sayfa istinsah edilmiş


     T.C.
YÜKSEK SEÇİM KURULU
  Karar No : 4219

Esasen kural olarak idari işlemler kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Ancak Kanunun işlemin kesinleşmesi için itiraz sürecinin tüketilmesini öngördüğü durumlarda, kesinleşme için ya öngörülen sürede itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın yetkili merciler tarafından reddedilmesi gereklidir. İdari işlem kesinleştikten sonra kesin ve yürütülmesi zorunlu hale gelir ve hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Uygulanması sonucu ortaya çıkan hukuki sonuçlar da hukuken meşrudur. İşlemin uygulanması ve hukuki sonuçlarının doğmasından sonra Kanunun öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu iddiasıyla itiraza konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup olmadığına bakmak gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki sonuçlara esaslı bir etkisinin olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan kaynaklandığının tespiti halinde işlemin uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla her şekil sakatlığı, idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaz.

298 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca ilçe seçim kurulu başkanının yaptığı sandık kurulu başkanlarını belirleme işlemi idari nitelikli işlem niteliğindedir.

Dolayısıyla itiraz dilekçesinde; bu belirleme işleminin seçimin sonucuna esaslı bir etkide bulunduğu kanıtlanamadığı takdirde birçok işlemin uygulanması ile beliren seçim sonucunun, tek bir işlemdeki şekil sakatlığı nedeniyle ortadan kaldırılması hukuka aykırıdır.

Sandık Kurulu Başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasına gelince;

298 sayılı Kanunun “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. Maddesinin 13/03/2018 tarihli 7102 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişiklik yapılmadan önceki halinegöre, sandık kurulu başkanlarının; ilçe seçim kurulu başkanının, ilçe seçim kuruluna siyasi partiler dışından getirilen asıl üyelerle görüşerek sandığın kurulacağı seçim bölgesi içindeki veya dışındaki seçmenler arasından iyi ün sahibi olmakla tanınmış, okur-yazar kimselerden, kurula bağlı seçim bölgelerindeki sandıklardan her biri için birer kişi olmak üzere bir liste düzenleyeceği, kurulun, siyasi partilerden seçilmiş asıl üyelerinden her birinin de birer liste düzenleyerek başkanlığa vereceği, bu şekilde düzenlenen listelerde her sandık için adı önerilen başkan adayları arasında ad çekilerek belirleneceği şeklinde iken, anılan maddede değişiklik yapılarak tamamının kamu görevlileri arasından belirlenmesi öngörülmüştür.

Kanun koyucunun, sandık kurulu başkanının, belirleme aşamasında kamu görevlisi olmasını benimsediği, ancak maddenin devamında bu şekilde belirlenen başkanın ve memur üyenin oy verme günü göreve gelmemesi halinde siyasi partilerin bildirdiği beş üyeden en yaşlı olanın kurula başkanlık edeceğini öngörmekle de, kamu görevlisi olmasını mutlak bir koşul olarak görmediği anlaşılmaktadır.

Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasının kabulü halinde Kanunun önceki haline göre kamu görevlisi olmayan başkanların görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun gerçekleştirildiği ve tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir özellik olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile hareket ettiği düşünülemez. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun, seçim günü işlemlerinin düzen içinde yapılması konusunda kamu görevlisi başkanın belirli bir yeterliliğe sahip olabileceği amaç ve düşüncesiyle bu değişikliği yaptığının kabulü zorunludur.