Sayfa:Tarih I Tarihtenevelki Zamalar ve Eski Zamanlar.pdf/38

Bu sayfa istinsah edilmiş
BEŞER TARİHİNE GİRİŞ

5

HAYAT NASIL BAŞLADI? Fakat hayatın, dünya üzerinde nasıl başladığını henüz kati surette bilmiyoruz. Hayatın ince, sulu çamur şeklinde ve yarı hayat halinde, tabii şerait altında başlamış ve sora, hissolunmaz surette, yavaş yavaş tamamile hayata mahsus vasıflar almış olması muhtemeldir. Hali hazırda, dünyanın hiçbir tarafın- da dünyada hayatın teşekkül ettiği milyonlarca sene evel mevcut olmuş bulunan kimyevi ve fiziki şartlar kalmamıştır. Bu sebeple şüphesiz yeniden başlıyan bir hayat yoktur. Her halde, hayatın, herhangi bir tabiat harici amilin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde tabii, zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek lâzımdır.

İNSANIN CEDDİ Gördük ki, hayat zincirinin son halkası insandır. Bu zincire nazaran insanın sair memeli hayvanlar gibi, daha basit bir sınıfa ait cetlerden geldiği kanaatine varılır.

Filhakika umumiyetle iddia olunuyor ki, insanın ve büyük maymunların (Res. 1,2) müşterek bir cetleri vardır, Bu cet dahi, daha basit şekilleri haiz bir nesilden, ilk memeli hayvan cinslerinin birinden ayrılıyor. Bu memeli hayvan da bir nevi yerde sürünen hayvandan ve nihayet bu da balıklardan geliyor. Bunların hepsi de ilk hayat şekli olan iptidai hücreye dayanıyor.

İnsanın bu şeceresi, insanın teşrihile sair kemikli hayvanların teşrihi arasındaki mukayeselere müstenittir.

İnsan, doğmadan evel, vücudunun geçirdiği pek garip safhalar vardır ki, onlar bilinecek olursa, bu iddianın sıhhatini kabul etmemek mümkün olmaz. Filhakika rüşeymi hayat ile cenin hayatı devirlerinde insan, evvelâ bir balık olacakmış gibi başlar; yerde sürünen hayvanları hatırlatan birtakım şekillerden geçer; basit memeli hayvanların bünyelerini tekrarlar; hatta bir müddet için kuyruğu da vardır.

İnsan doğduktan sora dahi, şahsi inkişafında insan olarak başlamaz. İnsanlığa doğru atılmak için, adeta ilk hayvanların yaptıkları gibi, çırpınır durur.

Hulâsa insanlar, sularda kaynaşıp çırpınan bir mevcuttan, çok yavaş yürüyen bir tekâmülle, bugünkü şekle geldiler.