Sayfa:Semdinli iddianame.pdf/51

Bu sayfa doğrulanmış

SORU - Kırda değil de şehir içindedir.

SORU - ...asıl eylemlerine, silahlı eylemlerine karışan...

CEVAP; Tabiî şeyle bağlantılar var, partinin...

SORU - Şehir içerisinde kişileri alıp kırsala, terör örgütüne götürme veya aralarındaki bağlantıyı götürme, pusula götürme, yiyecek, giyecek, ilaç gibii şeyleri götürme, örgütle sürekli bağlantıları olan kişilerdir.

SORU - İrtibat halinde olanlar.

CEVAP; Şimdi, tabiî, bu milis insanlar bağlantılı olarak, bunlar aynı zamanda bizim de işyerimizde çalışan, yine. aynı; yani, tabir yerindeyse gündüz külahlı gece silahlı tipinde, o şekil. Pozisyon değiştirerek hareketle şey ediyorlardı. Şimdi, tabiî, emniyet bunları yakaladı, sorguya çekti, birçok itiraflar söz konusu oldu. Her şey gerçekten ortaya çıktı. Bu ara emniyet çalışırken, çok dikkat çekici bir şey yaşandı orada, o günün Jandarma Alay Komutanı Mecit Korkut Albay vardı, sonradan general oldu. zannedersem iki senede emekli oldu. Bu emniyet müdürünü azarladı, tehdit etti, küfür etti; hem onu hem de Ramazan Sürücü'yü, "siz bizim bölgemize niye giriyorsunuz, niye müdahale ediyorsunuz", bu şekilde. Çünkü, emniyet, bizim otelimizde, oradaki otelde bir iki şahıs almışlardı. Bu şahıslardan daha detaylı bilgi almasın diye engel olmak istediler, emniyetin önünü şey etti. Emniyet de, tabiî, korkusundan bir şey diyemedi. Fakat, Allah var, yani, çalışmasını da sürdürdü. Nihayet 20-30 kişiyi tutukladılar. DGM Başsavcılığına gitti. DGM Başsavcılığı devam etti, mahkeme devam etti. O kadar devam etti ki, detaylı bir mahkeme ki hâlâ da sonuçlanmamış.

SORU - Devam ediyor?..

CEVAP; Hâlâ da sonuçlanmamış bu mahkeme. Her nedense birkaç kişi sonuçlandı, onlarda müruru zamana uğradı. İşte, devletin bünyesindeki gizli dinozorluklar, gizli bazı yanlışlıklar ve yanlış insanlar, işte bu devletin, demokrasinin, hakikaten millî iradenin en büyük engelleri bunlardır sayın beyler. Bir dava düşünün 8-10 kişi ölüyor ve dünyanın felaketi meydana geliyor, zarar ziyan oluyor, o kadar insan tedirgin oluyor, on sene bir dava devam ediyor, 3-4 kişiyi hapse sokuyor, ha bire bırak, ha bire tahliye... Eninde sonunda, tabiî, bu şey devam ederken, 96'nın eylül ayında DGM Başsavcısı değiştirildi, değişti, yeni bir DGM Başsavcısı geldi, Nihat Çakar isimli bir Başsavcı geldi. O da 4 sene orada sürdü. O olayın akışını bambaşka şekilde değiştirdi. O, apayrı bir şekilde değiştirdi. Mahkemelere nüfuz yapmak istedi ve gerçekten PKK'lı avukatlarla, PKK'lı yandaşlarla, işadamlarıyla, demin bahsettiğim o feodal yapıyla işbirliğine girdi, açık ve net olarak girdi. Nihayet biz de hep yazıyoruz, gazetemizin o günün manşetleri hep keskin gidiyor. Dolayısıyla, 98'de bu 28 Şubat olayı meydana geldi. Bizim fikrimiz, zikrimiz açık ve net olarak söylüyorum, biz muhafazakâr, devletimizin yanında yer almış bir politikayla yürüyoruz; fakat, karşımıza ansızın bize başka yaftalar yapıştırıldı, Hizbullah kelimesini bize yakıştırdılar. Bu Hizbullah nereden çıktı? Efendim, Hizbullah nedir; Altındağ Dinlenme Tesislerinde, orada Hizbullah kampı kurulmuştur -bu, 98'de oluyor- ve Mehmet Ali Altındağ bu Hizbullah kampını kurmuş, insanları eğitiyor ve devlete saldırıyor veyahut başka yerlere, şeriatı kurmaya çalışıyor gibi yaftalar yapıştırıldı. Bu yaftalar doğrultusunda bir gün baktım ki, yani, olay, tarih günü gününe, mayıs ayının yakın günleri, hatırlıyorum...

SORU-98 Mayıs?...

CEVAP; Tabiî, 98 Mayıs ayının 25'indeydi veyahut haziranın ilk haftalarıydı. Bütün işyerlerim polis ve jandarma... Yani, jandarmanın bölgesi olmadığı halde, Altındağ Dinlenme Tesislerinde bir şey yok aradılar, taradılar, jandarma bir şey çıkaramadı; ama, şehir içindeki gazetemizin merkezini, işyerimizin, şirketlerimin merkezlerini; yani. didik didik, sanki bir ordu, asker ve jandarma ve polis. Tabiî, bizim tüm arşivlerimize el konuldu. El konulduktan sonra, bütün bana özel kitaplarımı ve gazetenin arşivine hepsine el konuldu. Müftülüğe gönderdiler, Müftülükten adam

51