Sayfa:SESSİZLİK ARAYIŞI BİR WITTGENSTEIN OKUMASI.pdf/7

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

Sessizlik Arayışı: Bir Wittgenstein Okuması

kavrayışın üstünde. Şeyleri nasıl gördüğün üstünde. (Ve onlardan ne beklediğin üstünde)”. Filozofun bu vurgusu, üzerinde dikkatle durulmayı hak etmektedir. Felsefi etkinliği, filozofun kendi üzerinde çalışması olarak görmek, bir tür kendini inşa etme çabasıdır; bir ölçüde de sessizliği koruma çabası. Nitekim kendi üzerine, felsefi kavrayış üzerine çalışma, onu anlaşılmaz öğretilerin çoğulluğundan kurtarma ile iç içedir. Ayartıcı cümlelerin, kibirli metinlerin gürültüsü arasında sessizliği kurmaktır. Gürültülerin arasındaki sessizlik, bulanık görüntülerin ardındaki açıklık... Bütün bunlar, filozofun her şeyden önce kendi derdini, kendi tutkusunu ve huzurunu aramasıyla, kendisini inşa etmesiyle ilgilidir.


Wittgenstein’ın yerel düzeydeki güncel durumumuza bu pencereden bakışı, ona pek olumlu bir manzara sunmamaktadır. Sessizliği talep eden bir felsefi etkinliğin Türkiye’nin entelektüel ve akademik ortamında pek bir karşılığının olamadığı söylenebilir. Nitekim Şerif Mardin’in (1991: 263) değindiği üzere, “daemonic” tutkunun yoksunluğundan mustarip Türk aydınının önünde iki seçenek vardır: İdeologluk ya da dedikodu yazarlığı. Mardin’in (1991: 262-263) “insanın yaratıcı ve kahredici gücünün müşterek kaynağı” olarak tanımladığı “daemonic” tutku, aydının “içeriden” bir yaratımla, bakışla, içsel serüvenlerinin asıl konu olmasıyla ilgilidir. Hâliyle, “daemonic” tutkunun kendisini açığa vurmasına müsaade etmeyen bir toplumda, aydın dışsal olanlarla, başkalarıyla muhatap olmak zorunda kalır. Mardin’in (1991: 263) ifadesiyle, bu yüzden her sorunun kaynağının dışarıda arandığı, aslolanın hep başkalarının, yani “gürültünün” olduğu bir anlayış hüküm sürüp durmaktadır. Dışsal olanın gürültüsü içinde ayartıcı cümleler anlam kaygısının yerini alır, çünkü aslolan başkalarıdır; onlar üzerinde bir etki bırakmaktır. “Bilindik” cümlelerin egemenliği altındadır “dışarısı”. Bulanıklığın ve jargonun hükmünde felsefi olan bilindik olanın tekrarına indirgenir. Hatta anlaşılmazlık duvarları ardında “felsefi” olanın ne olduğuna bile karar verilebilir. Böylesi bir zeminde aydın, kendini düzeltmek, salt kendinde devrim yapmak yerine


Uludağ Universitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi
Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Cilt 22 Sayı: 41 / Volume: 22 Issue: 41

1497