«Sizi anlamıya çalışacağım...» dedim. Birkaç adım yürüdük. Yavaşça koluma girdi ve gayet basit şeylerden bahsedermiş gibi renksiz bir sesle konuşmıya başladı:
«Demek beni anlamıya çalışacaksınız? Fena fikir değil... Fakat bana öyle geliyor ki, boşuna emek!. Yalnız bazan iyi bir arkadaş olabileceğimi zannediyorum... Zaman gösterecek... Ufak tefek kavgalar edersem ehemmiyeti yok. Aldırmazsınız.»
Yolun ortasında durdu, sağ elinin şahadet parmağını, bir çocuğa uslu durmasını tenbih eder gibi, kaldırıp salladı:
«Şuna dikkat edin ki, benden her hangi bir şey istediğiniz gün her şey bitmiş demektir. Hiç bir şey, anlıyor musunuz, hiç bir şey istemiyeceksiniz...» Sonra meçhul bir düşmaniyle kavga ediyormuş gibi hırçın bir sesle devam etti: «Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum, biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii hakları imiş gibi insandan birçok şeyler istedikleri için... Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil... Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulâsa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki... Kendilerine nekadar fazla ve nekadar aptalca güvendiklerini farketmemek için kör olmak lâzım. Her hangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kâfidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçemiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tâbi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek... Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey veremeyiz... Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz? Sizinle, bunun için dost olabileceğimizi zannediyorum. Çünkü halinizde o mânâsız kendine güvenme yok... Fakat bilmem... Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm...»
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/86
Bu sayfa doğrulanmış
86
KÜRK MANTOLU MADONNA