«Ha, demek onun için böyle gelip saatlerce bakıyorsunuz!»
«Evet!»
«Anneniz öldü mü?»
«Hayır!»
Sözüme devam etmemi istiyormuş gibi bekledi. Ben, başım hep önümde, ilâve ettim :
«Çok uzakta bulunuyor!»
«Ya!... Nerede?»
«Türkiyede!»
«Türk müsünüz?»
«Evet!»
«Ecnebi olduğunuzu anlamıştım!»
Hafif bir kahkaha attı. Gayet serbest bir tavırla yanıma oturdu. Bacaklarını birbirinin üstüne atınca eteği dizkapaklarının gerisine kadar açıldı ve ben yüzüme her zamanki gibi ateş bastığını farkettim. Bu halim yanımdakini daha çok eğlendirmişe benziyordu. Tekrar sordu:
«Sizde annenizin resmi yok mu?»
Kadının bu lüzumsuz merakı canımı sıkıyordu. Sırf alay için bunu yaptığını farkediyordum. Diğer ressamlar uzaktan bize bakıyorlar ve muhakkak ki sırıtıyorlardı.
«Var ama... Bu başka!» dedim.
Kadının sesi biraz ciddileşti:
«Ya!... Demek bu başka.»
Ve derhal küçük bir kahkaha attı.
Kalkıp kaçmak için bir hareket yaptım. Kadın bunu farkederek:
«Rahatsız olmayın, ben gidiyorum... Sizi annenizle başbaşa bırakayım!» dedi.
Kalktı, birkaç adım yürüdü. Sonra birdenbire durarak tekrar yanıma sokuldu; şimdiye kadar konuştuklarına hiç benzemiyen, ciddî, hattâ biraz da hazin bir eda ile :
«Sahiden böyle bir anneniz olmasını ister miydiniz?»
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/62
Bu sayfa doğrulanmış
62
KÜRK MANTOLU MADONNA