Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/53

Bu sayfa doğrulanmış
53
KÜRK MANTOLU MADONNA

bunculuk meselesini babamdan mektup aldıkça hatırlıyor, henüz lisan öğrenmekle meşgul olduğumu, yakında bu neviden bir müesseseye müracaat edeceğimi yazarak hem onu, hem kendimi avutuyordum. Günlerim birbirine tıp­kı tıpkısına benziyerek geçiyordu. Bütün şehri, hayva­nat bahçesini, müzeleri dolaşmıştım. Bu milyonluk şeh­rin birkaç ay içinde tükenivermesi bana âdeta yeis veriyordu. Kendi kendime: «İşte Avrupa! Ne var burada sanki?» diyor ve esas itibariyle dünyanın pek sıkıcı bir şey olduğuna hükmediyordum. Ekseriya öğleden sonra­ları büyük caddelerde, kalabalığın içinde dolaşır, yüzle­rinde çok mühim işler yapmış insanlara mahsus bir cid­dilikle evlerine dönen veya bir erkeğin koluna asılarak baygın gözleriyle etrafa tebessüm saçan kadınları ve yürü­yüşlerinde hâlâ asker adımlarını muhafaza eden erkekleri seyrederdim.
  Babama büsbütün yalan söylemiş olmamak için, bir­ kaç Türk arkadaşın yardımiyle, bir lüks sabun firmasına müracaat ettim. Bir İsveç grupuna ait olan muessesenin Alman memurları, henüz unutulmamış olan silâh arkadaşlığının verdiği bir alâka ile, beni gayet iyi karşıladılar, fakat bu mesleğin, Havrandaki sabunhanemizde göre göre öğrendiğimden daha derin taraflarını, galiba fir­manın sırrıdır diye, bana göstermekten çekindiler.
  Belki de bende bu işe fazla bir heves görmediklerin­den, boşuna yere vakit ziyan etmemek için böyle yaptılar. Yavaş yavaş ben fabrikaya Uğramaz oldum, onlar nerede idin demediler, babam mektuplarının arasını uzattı ve ben, Berlin şehrinde, ne yapacağımı, buraya niçin geldiğimi hiç aklıma getirmeden, yaşamıya devam ettim.
  Haftada üç defa akşam üzerleri eski zabitten alman­ca ders alıyor, gündüzleri müzelerdeki ve yeni açılan galerilerdeki tabloları şeyrediyor ve pansiyona daha yüz adım uzakta iken burnumda lâhana kokuları hissediyordum. Fakat ilk aylar geçince eskisi kadar canım sıkılma-