Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/51

Bu sayfa doğrulanmış
51
KÜRK MANTOLU MADONNA

ladığım insanları işte bu «Avrupa» da bulacağımı tahmin ediyordum. Zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsedi­ğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?
  Bir hafta içinde hazırlandım ve Bulgaristan üzerin­den trenle Berline hareket ettim. Hiç lisan bilmiyordum. Dört günlük yolculuk esnasında bir mükâleme kitabın­dan ezberlediğim beş on kelime sayesinde, adresini daha İstanbulda iken defterime yazdığım bir pansiyona gittim.


  İlk haftalar, kendimi idare edecek kadar lisan öğ­renmek ve hayran hayran etrafıma bakınarak şehri do­laşmakla geçti. İlk günlerin şaşkınlığı çok sürmedi. Bura­sı da en nihayet bir şehirdi. Sokakları biraz daha geniş, çok daha temiz, insanları daha sarışın bir şehir. Fakat ortada insanı hayretinden düşüp bayılmıya sevkedecek bir şey de yoktu. Benim hayalimde yaşattığım Av­rupa daha başka, bir çok harikalarla dolu bir yerdi. Düşündüğüm zaman bu hayalimdeki Avrupanın nasıl bir şey olduğunu ve şimdi içinde yaşadığım şehrin buna nazaran ne noksanları bulunduğunu kendim de bilmi­yordum... Hayatta hiç bir zaman kafamızdaki kadar harikulâde şeyler olamıyacağını henüz idrak etmemiştim.
  Lisan öğrenmeden bir işe başlanamıyacağını düşüne­rek, Umumî Harpte Türkiyede bulunmuş ve biraz türkçe öğrenmiş bir eski zabitten ders almıya başladım. Pansi­yon sahibi madam da boş zamanlarını benimle gevezeliğe hasrediyor ve yardımda bulunuyordu. Pansiyonun diğer müşterileri de bir Türkle ahbaplık etmeği fırsat sayıyor­lar ve saçma sapan suallerle başımı şişiriyorlardı. Akşam yemeklerinde sofra başında toplanan kalabalık, oldukça renkli idi. Bunlann arasında bilhassa Holandalı bir dul kadın olan Frau van Tiedemann, Portekizli bir tüccar olan ve Berline Kanarya adalarından portakal getiren Herr