«Hayır... Şöyle azıcık dolaşmak istedim... Ne bileyim.. İçim sıkıldı galiba...»
Onun her hangi bir şeye içi sıkıldığını söylemesi beni şaşırttı.
«Biraz fazla yürümüşüm... Ziraat Enstitüleri tarafına gitmiştim... Keçiören yokuşunun alt başına kadar gelmişim... Hızlı mı yürüdüm nedir... Sıcak bastı... Önümü açtım... Hava da rüzgârlıydı... Biraz da kar sepeliyordu... Her halde üşüdüm...»
Gece vakti, kar ve rüzgârda, tenha yollarda, göğsünü bağrını açarak saatlerce dolaşmak Raif Efendiden beklenir şey değildi.
«Bir şeye mi canınız sıkıldı?» dedim.
Telâşla cevap verdi:
«Yok canım... Arasıra olur... Gece vakti yalnız başıma dolaşmak isterim. Kim bilir, evin gürültüsü mü canımı sıkıyor nedir!...»
Sonra, fazla söylemiş olmaktan korkar gibi acele acele:
«İnsan ihtiyarladıkça böyle oluyor galiba!» dedi. «Çoluk çocuğun ne kabahati var!»
Dışarıda gene gürültü, hızlı konuşmalar başlamıştı. Mektepten dönen büyük kız içeri girdi, babasının yanaklarını öptü:
«Nasıl oldun babacığım?»
Sonra bana dönerek elimi sıktı:
«Efendim, hep böyle oluyor... Arasıra aklına esip: ben biraz kahveye gideceğim! diyor, sonra da, kendini orada mı üşütüyor, yolda mı üşüyor nedir, hastalanıveriyor.. Kaç defadır böyle oldu... Kahvede ne var bilmem!»
Paltosunu sıyırıp bir iskemlenin üzerine attıktan sonra, hemen dışarı çıktı. Raif Efendinin bu hallerine alışmışa benziyor ve fazla ehemmiyet vermiyordu.
Hastanın yüzüne baktım. O da gözlerini bana çevirmişti ve bunlarda hiçbir izah, hiçbir hayret yoktu. Ben ev halkına niçin bu yalanı söylediğini değil, bana niçin ha-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/33
Bu sayfa doğrulanmış
33
KÜRK MANTOLU MADONNA