Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/29

Bu sayfa doğrulanmış
29
KÜRK MANTOLU MADONNA

sız bakışlarla karşılaştıklarını artık kendisi de düşünmü­yor, belki bunu fark bile etmiyordu.
  Raif Efendinin de karısına karşı garip bir rikkati var­dı. Aylardan beri sırtına bir kere bile mutfak elbisesinden başka bir şey giymiye vakit bulamıyan bu kadına hakika­ten acır gibiydi. Arasıra:
  «Nasılsın, Hanım, bugün çok yoruldun mu?» diye so­rar, bazan onu karşısına alarak çocukların sınıf geçme vazi­yeti, yaklaşan bayramın masrafları hakkında konuşurdu.
  Fakat diğer aile efradına karşı en küçük bir manevî bağla merbut olduğunu gösterecek alâmetler yoktu. Bazan büyük kızına gözlerini diker, ondan bir şeyler, sıcak, tatlı bir şeyler bekler gibi dururdu. Fakat bu anlar çabucak ge­çer, çocuğunun mânâsız bir kırıtışı, yersiz bir gülüşü ile sanki aradaki boşluk birdenbire kendini gösteriverirdi.
  Raif Efendinin bu halleri üzerinde çok düşündüm. Böy­le bir adamın -nasıl bir adamın, bunu ben de bilmiyordum, fakat onun göründüğü gibi olmadığına emindim- evet, böyle bir adamın kendisine en yakın insanlardan istiyerek kaçmasına imkân yoktu. Bütün mesele, etrafındakilerin onu tanımamasında idi ve o da kendini tanıtmak için her hangi bir teşebbüste bulunacak adam değildi. Bun­dan sonra aradaki buzu çözmiye, bu insanların birbirle­rine karşı duydukları müthiş yabancılığı gidermiye im­kân yoktu. İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmek­tense, körler gibi resgele dolaşmağı ve ancak çarpıştık­ça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmağı tercih ediyorlar.
  Yalnız, söylediğim gibi, Raif Efendi büyük kızından, Neclâdan bir şeyler bekler gibiydi. Yüzünün hareketlerin­de, ağzını, ellerini oynatmakta boyalı teyzesini taklit eden ve bütün manevî kuvvetini de eniştesinin ukalâlığından alan bu kızın, bu kalın dış kabuklara rağmen içinde sahici insandan bir şeyler kaldığını zannetirecek alâmetler mev­-