nünü mutfakta yemek pişirmek, boş zamanlarında yığın yığın çocuk çorabı yamamak ve kızkardeşinin birbirinden haşarı «yumurcaklarına» bakmakla geçirdiği halde, bir türlü ev halkına yaranamıyordu. Hiç kimse evin nasıl döndüğünü sormuyor, sadece, kendisini çok daha yüksek bir hayata lâyık gördüğü için, yemekleri beğenmemek, her şeye dudak büküp burun kıvırmak suretiyle, yeni bir tatsızlık çıkarıyordu. Nurettin Bey: «Bu ne biçim şey canım?» derken âdeta: «Benim verdiğim yüzlerce lira nereye gidiyor Allah aşkına?» demek ister gibiydi. Boyunlarına yedi liralık eşarp takan kayınbiraderler ise: «Ben bu yemeği sevmedim, bana yumurta pişir...» Yahut: «Ben doymadım, bana sucuk kızartıver!» diye Mihriye ablalarını sofradan kaldırıp mutfağa yollamaktan hiç çekinmiyorlar, sonra da,
her hangi bir akşam ekmek almak için on bir kuruş lâzım olunca, bunu ceplerinden vermiye kıyamıyarak, odasında hasta yatan Raif Efendiyi daldığı uykudan uyandırıyorlar; bu da yetmiyormuş gibi onun niçin hâlâ iyi olmadığına ve bakkala kendisi gitmediğine kızıyorlardı.
Evin, misafirlerin gözüne görünmiyen kısımlarındaki perişanlığına mukabil, holdeki ve misafir odasındaki intizam bir dereceye kadar Neclânın eseri idi. Fakat ötekiler de, temasta bulundukları ahbaplarına karşı evlerinin suratına bu şekilde bir maske geçirmeği muvafık bulmuşlardı.
Bu yüzden, hattâ kendileri de iştirak etmek suretiyle, mobilya mağazalarına senelerce taksit ödemişler, bir hayli sıkıntıya katlanmışlardı. Fakat şimdi kırmızı kadife takımlar misafirleri takdirle başlarını sallamağa sevkediyor ve on iki lâmbalı radyo, bütün mahalleyi gürültüye boğabiliyordu. Camekânlı büfede dizili duran altın yaldızlı kristal içki takımı ise, sık sık getirip beraber rakı içtiği arkadaşlarına karşı Nurettin beyi asla küçük düşürmüyordu.
Bütün bu yükleri çeken Raif Efendi olduğu halde, evde onun yokluğu ile varlığı müsavi gibiydi. En küçüğünden en büyüğüne kadar herkes onu farketmez görünü-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/27
Bu sayfa doğrulanmış
27
KÜRK MANTOLU MADONNA