Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/27

Bu sayfa doğrulanmış
27
KÜRK MANTOLU MADONNA

nünü mutfakta yemek pişirmek, boş zamanlarında yığın yığın çocuk çorabı yamamak ve kızkardeşinin birbirinden haşarı «yumurcaklarına» bakmakla geçirdiği halde, bir tür­lü ev halkına yaranamıyordu. Hiç kimse evin nasıl döndü­ğünü sormuyor, sadece, kendisini çok daha yüksek bir ha­yata lâyık gördüğü için, yemekleri beğenmemek, her şeye dudak büküp burun kıvırmak suretiyle, yeni bir tatsızlık çıkarıyordu. Nurettin Bey: «Bu ne biçim şey canım?» der­ken âdeta: «Benim verdiğim yüzlerce lira nereye gidiyor Allah aşkına?» demek ister gibiydi. Boyunlarına yedi liralık eşarp takan kayınbiraderler ise: «Ben bu yemeği sev­medim, bana yumurta pişir...» Yahut: «Ben doymadım, ba­na sucuk kızartıver!» diye Mihriye ablalarını sofradan kal­dırıp mutfağa yollamaktan hiç çekinmiyorlar, sonra da, her hangi bir akşam ekmek almak için on bir kuruş lâzım olunca, bunu ceplerinden vermiye kıyamıyarak, odasında hasta yatan Raif Efendiyi daldığı uykudan uyandırıyor­lar; bu da yetmiyormuş gibi onun niçin hâlâ iyi olmadı­ğına ve bakkala kendisi gitmediğine kızıyorlardı.
  Evin, misafirlerin gözüne görünmiyen kısımlarındaki perişanlığına mukabil, holdeki ve misafir odasındaki inti­zam bir dereceye kadar Neclânın eseri idi. Fakat ötekiler de, temasta bulundukları ahbaplarına karşı evlerinin suratına bu şekilde bir maske geçirmeği muvafık bulmuşlardı.
  Bu yüzden, hattâ kendileri de iştirak etmek suretiyle, mobilya mağazalarına senelerce taksit ödemişler, bir hayli sıkıntıya katlanmışlardı. Fakat şimdi kırmızı kadife takım­lar misafirleri takdirle başlarını sallamağa sevkediyor ve on iki lâmbalı radyo, bütün mahalleyi gürültüye boğabili­yordu. Camekânlı büfede dizili duran altın yaldızlı kristal içki takımı ise, sık sık getirip beraber rakı içtiği arkadaş­larına karşı Nurettin beyi asla küçük düşürmüyordu.
  Bütün bu yükleri çeken Raif Efendi olduğu halde, ev­de onun yokluğu ile varlığı müsavi gibiydi. En küçü­ğünden en büyüğüne kadar herkes onu farketmez görünü­-