işlerini şöyle bir nizama sokmamış bir adamın borç almak veya mahsul satmak suretiyle eline geçirdiği bir kaç kuruşu aynalı dolapla banyoya verişi doğrudan doğruya delilikti. Ben bu ithamlara için için gülüyordum. Onların beni anlamalarına imkân yoktu. İzahat vermeğe de asla mecbur değildim.
Fakat, on beş, yirmi gün geçtiği halde Maria’nın bana cevap yazmaması beni fena halde telâşa düşürdü. Şüphelenmeğe, vesveselenmeğe hazır olan zihnim, bin bir türlü ihtimalle de beni kıvrandırmağa başladı. Üstüste yazdığım mektuplara da cevap alamayınca büsbütün yeise düştüm. Zaten son mektuplarının arası gitgide açılmıştı ve sahifeler gitgide daha az ve daha güçlükle doluyor gibiydi... Bütün mektuplarını önüme dökerek teker teker okudum. Son aylarda yazılanlarda biraz şaşkınlık, saklanmak istiyen bir şeyler ve her zamanki açık Maria’ya pek yakışmıyan kaçamaklı, gizli kapaklı ifadeler vardı. Hattâ, bir an evvel çağırmamı mı istiyor, yoksa çağırmamdan korkuyor ve sözünden dönmek mecburiyetinde kalacağı için üzülüyor mu? diye tereddüde düştüğüm de olmuştu, Artık her satırdan, her yarım kalmış ifadeden, her şakadan bir takım mânalar çıkarıyor ve deliye dönüyordum.
Bütün yazdıklarım boşa gitti ve bütün korktuklarım doğru çıktı.
Bir daha Maria Puder’den haber alamadım ve ismini duymadım... Yalnız dün... Fakat daha buraya gelmedik... Bir ay sonra, son göndermiş olduğum mektuplar, «postaneden alınmadığı için gönderene iade.» kaydiyle geri geldi. O zaman her şeyden ümidimi kestim. Bir kaç gün içinde ne kadar değiştiğimi düşününce bugün bile şaşıyorum. Bana hareket etmek, görmek, duymak, hissetmek, düşünmek, hulâsa yaşamak kabiliyetini veren bir şey içimden çekilip alınmış gibi, posa haline geldiğimi farkettim. Bu sefer, yılbaşı gecesini takibeden günler gibi de değildim. O zaman asla bu kadar ümitsiz olmamıştım. Ona