Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/14

Bu sayfa doğrulanmış
14
KÜRK MANTOLU MADONNA

çıkardı­ gördüm. «Âfiyet olsun!» diyerek odayı terkettim.
  Günlerce ayni odada karşı karşıya oturduğumuz hal­de hemen hemen hiç bir şey konuşmadık. Başka servisler­deki memurlardan birçoğiyle tanışmış, hattâ akşam üzeri beraber çıkarak bir kahvede tavla oynamıya bile başlamıştık. Bunlardan öğrendiğime göre, Raif Efendi müessesenin en eski memurlarındandı. Daha bu şirket kurulma­dan evvel, şimdi bizim bağlı olduğumuz bankanın müter­cimi imiş, oraya ne zaman geldiğini kimse hatırlamıyordu. Başında oldukça kalabalık bir aile bulunduğu, aldığı ücret­le ancak geçinebildiği söyleniyordu. Bu kadar kıdemli ol­duğu halde, şuna buna bol bol para savuran şirketin, onun ücretini neden arttırmadığını sorunca, genç memurlar gü­lerek: «Hımbılın biridir de ondan. Doğru dürüst lisan bil­diği bile şüpheli!.» diyorlardı. Halbuki almancayı gayet iyi bildiğini ve yaptığı tercümelerin pek doğru ve güzel olduğunu sonradan öğrendim. Yugoslavyanın Suşak lima­nı üzerinden gelecek dişbudak ve köknar kerestelerinin evsafına veya travers delme makinelerinin işleme tarzı­na ve yedek parçalarına dair bir mektubu kolayca tercü­me ediyor, türkçeden almancaya çevirdiği şartname ve mukavelenameleri şirket müdürü hiç tereddüt etmeden yerlerine yolluyordu. Boş kaldığı zamanlarda masanın gö­zünü açıp, oradan dışarıya çıkarmadan, dalgın dalgın kitap okuduğunu görmüş ve bir gün: «Nedir o, Raif Bey?» diye sormuştum. Sanki bir kabahat yaparken yakalamışım gibi kızarmış, kekeliyerek: «Hiç... Almanca bir roman!» demiş ve hemen çekmeyi kapatmıştı. Buna rağmen şirkette hiç kimse onun bir ecnebi dili bileceğine ihtimal vermiyordu. Belki de haklan vardı, çünkü hal ve tavrında hiç de lisan bilen bir insan kılığı yoktu. Konuşurken ağzından yaban­cı bir kelime çıktığı, her hangi bir zaman dil bildiğinden bahsettiği duyulmamış; elinde veya cebinde ecnebi gazete ve mecmuaları görülmemişti. Hulâsa, bütün varlıklariyle: Biz frenkçe biliriz! diye haykıran insanlara benzer bir ta-