çıkardı gördüm. «Âfiyet olsun!» diyerek odayı terkettim.
Günlerce ayni odada karşı karşıya oturduğumuz halde hemen hemen hiç bir şey konuşmadık. Başka servislerdeki memurlardan birçoğiyle tanışmış, hattâ akşam üzeri beraber çıkarak bir kahvede tavla oynamıya bile başlamıştık. Bunlardan öğrendiğime göre, Raif Efendi müessesenin en eski memurlarındandı. Daha bu şirket kurulmadan evvel, şimdi bizim bağlı olduğumuz bankanın mütercimi imiş, oraya ne zaman geldiğini kimse hatırlamıyordu. Başında oldukça kalabalık bir aile bulunduğu, aldığı ücretle ancak geçinebildiği söyleniyordu. Bu kadar kıdemli olduğu halde, şuna buna bol bol para savuran şirketin, onun ücretini neden arttırmadığını sorunca, genç memurlar gülerek: «Hımbılın biridir de ondan. Doğru dürüst lisan bildiği bile şüpheli!.» diyorlardı. Halbuki almancayı gayet iyi bildiğini ve yaptığı tercümelerin pek doğru ve güzel olduğunu sonradan öğrendim. Yugoslavyanın Suşak limanı üzerinden gelecek dişbudak ve köknar kerestelerinin evsafına veya travers delme makinelerinin işleme tarzına ve yedek parçalarına dair bir mektubu kolayca tercüme ediyor, türkçeden almancaya çevirdiği şartname ve mukavelenameleri şirket müdürü hiç tereddüt etmeden yerlerine yolluyordu. Boş kaldığı zamanlarda masanın gözünü açıp, oradan dışarıya çıkarmadan, dalgın dalgın kitap okuduğunu görmüş ve bir gün: «Nedir o, Raif Bey?» diye sormuştum. Sanki bir kabahat yaparken yakalamışım gibi kızarmış, kekeliyerek: «Hiç... Almanca bir roman!» demiş ve hemen çekmeyi kapatmıştı. Buna rağmen şirkette hiç kimse onun bir ecnebi dili bileceğine ihtimal vermiyordu. Belki de haklan vardı, çünkü hal ve tavrında hiç de lisan bilen bir insan kılığı yoktu. Konuşurken ağzından yabancı bir kelime çıktığı, her hangi bir zaman dil bildiğinden bahsettiği duyulmamış; elinde veya cebinde ecnebi gazete ve mecmuaları görülmemişti. Hulâsa, bütün varlıklariyle: Biz frenkçe biliriz! diye haykıran insanlara benzer bir ta-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/14
Bu sayfa doğrulanmış
14
KÜRK MANTOLU MADONNA