Tasdik makamında başını hızlı hızlı salladı. Devam ettim:
«Belki bana bunları söylemenize lüzum yoktu. Fakat nereden bileceksiniz? Birbirimizi yeni tanıyoruz. İhtiyatlı
bulunmak daha iyi... Benim hayatta sizin kadar tecrübem yok. Pek az insanla tanıştım ve daima kendi kendimle yaşadım. Görüyorum ki, başka yollardan gittiğimiz halde ikimiz de ayni neticeye varmışız: İkimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı... Eğer birbirimizde bunu bulursak harikulâde bir şey olur... Asıl ehemmiyeti olan budur, öteki meseleler ikinci derecede kalır... Kadın, erkek münasebetlerine gelince, hiç bir zaman korktuğunuz cinsten bir insan olmadığıma emin olabilirsiniz. Gerçi başımdan geçmiş maceralarım yok, fakat kendim kadar hürmet etmediğim ve kendim kadar kuvvetli bulmadığım bir insanı sevebileceğimi aklıma bile getirmedim. Demin tezlil edilmekten bahsettiniz. Bir erkeğin buna müsaade edebilmesi bence kendi şahsiyetini inkâr etmesi, asıl kendini tezlil etmesi demektir. Ben de sizin gibi tabiatı çok severim, hattâ diyebilirim ki insanlardan nekadar uzak kaldıysam tabiata o kadar sokuldum. Benim memleketim dünyanın en güzel yerlerinden biridir. Tarihlerde okuduğumuz birçok medeniyetler oralarda kurulmuş ve yıkılmıştır.
On, on beş asırlık zeytin ağaçlarının altında yatarken bir zamanlar bunların mahsulünü toplıyan insanları düşünürdüm. Çam ağaçlariyle kaplı dağlarında, insan ayağı basmamış zannedilen yerlerde mermer köprülere, işlemeli sütunlara raslardım. Bunlar benim çocukluğumun arkadaşları, hayallerimin mevzuu idi. O zamandan beri tabiatı ve onun mantığını her şeyin üstünde tutarım. Bırakalım, arkadaşlığımız da tabii yolunda yürüsün. Biz ona suni istikametler vermiye, peşin kararlarla onu bağlamıya çalışmıyalım!»
Maria şahadet parmağiyle, masanın üzerinde duran elime vurdu:
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/107
Bu sayfa doğrulanmış
107
KÜRK MANTOLU MADONNA