ni sevecek ve yanımda yürüyecek bir erkek... Yani hakikaten kuvvetli, tam bir erkek... Şimdi anlıyor musunuz, sizi neden sevmiyorum. Zaten sevecek kadar da zaman geçmedi, fakat siz de benim aradığım değilsiniz... Gerçi biraz evvel bahsettiğim o manasız nahvet sizde yok... Fakat pek çocuk, daha doğrusu pek kadın gibisiniz... Tıpkı annem gibi sizi de birinin idare etmesi lâzım... Bu, ben olabilirim... Eğer isterseniz... Fakat fazla bir şey olamam... Sizinle mükemmel arkadaşlık ederiz... Benim bu sözlerimi kesmeden, beni fikrimden çevirmiye, ikna etmiye, yani yola getirmiye kalkmadan dinliyen ilk erkek sizsiniz. Beni anladığınız gözlerinizden belli... Dediğim gibi, gayet iyi dost olabiliriz. Ben sizinle nasıl açıkça konuştumsa siz de bana içinizi dökebilirsiniz. Bu kadarı da az mı? Fazla şeyler istiyerek bunu da kaybetmek daha mı iyi? Ben bunu asla istemem. Dün akşam da söylemiştim, benim bazan bir halim bir halime uymaz... Fakat bu sizi yanlış düşüncelere sevketmemeli... Ana noktalarda asla değişmem... Nasıl? Benimle arkadaş olacak mısınız?...»
Bütün bu sözler beni serseme döndürmüştü... Onun hakkında son bir hüküm vermekten korkuyor ve bunda isabetli olamıyacağımı seziyordum. Kafamdan yalnız bir arzu geçiyordu: ne pahasına olursa olsun, ona yakın bulunmak, ondan ayrılmamak... Öte tarafının bana lüzumu yoktu... Hiç bir insandan, bana verdiğinden fazla bir şey istemiye alışmamıştım... Buna rağmen içimde garip bir durgunluk vardı. Gözlerimi onun benden cevap bekliyen siyah ve dalgın gözlerine dikerek ağır ağır:
«Maria,» dedim, «sizi gayet iyi anlıyorum... Hayattaki tecrübelerinizin sizi böyle uzun bir izahat vermiye sevkettiğini de görüyor ve bunu, ileride dostluğumuzu sarsabilecek şeylere mâni olmak için yaptığınızı düşünerek memnun oluyorum. Demek ki bu dostluğun sizce bir kıymeti var...»
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/106
Bu sayfa doğrulanmış
106
KÜRK MANTOLU MADONNA