beri hep bunu düşündüm... Hayır, sizi de sevmiyorum... Ne yapayım? Sizi belki hoş, hattâ cazip buluyorum, belki de şimdiye kadar tanıştığım erkeklerin hepsinden ayrı taraflarınız olduğunu görüyorum, ama bu kadar... Sizinle konuşmak, birçok şeylerden bahsetmek, münakaşa, kavga etmek... Darılmak, tekrar barışmak, bunlar beni muhakak ki memnun edecek...
«Fakat sevmek? Bunu yapamıyorum... Şimdi ne diye durup dururken bunları söylediğimi merak edersiniz... Dediğim gibi, başka şeyler bekliyerek ileride bana darılmayınız diye... Size ne verebileceğimi şimdiden bildireyim ki, sonra sizinle oynadığımı iddia etmiyesiniz. Nekadar başka olursanız olun, gene erkeksiniz... Ve bütün tanıştığım erkekler bunu, yani kendilerini sevmediğimi, sevemediğimi anlayınca, büyük bir teessür, hattâ hiddetle beni terkettiler... Güle güle... Ama niçin beni kabahatli zannettiler? Kendilerine asla vadetmediğim, sadece kafalarında yaşattıkları bir şeyi vermedim diye mi? Bu haksızlık değil mi? Sizin de hakkımda ayni şekilde düşünmenizi istemem... Bunu da lehinizde bir nokta olarak kaydedebilirsiniz...»
Şaşırmıştım. Fakat sükûnetimi bozmamıya çalışarak:
«Bunlara ne lüzum var? Arkadaşlığımızın şekli bana değil, size tâbidir. Siz nasıl isterseniz öyle olur!» dedim.
Şiddetle itiraz etti:
«Hayır, hayır, hiç de öyle olmaz. Bakın, gördünüz mü? Siz de bütün diğer erkekler gibi, her şeyi kabul eder görünerek her şeyi kabul ettirmek yolunu tutuyorsunuz. Yok dostum! Böyle yatıştırıcı lâflarla meseleler halledilmiş olmaz. Düşününüz ki, bu mevzu üzerinde kendime karşı olsun, başkalarına karşı olsun, daima açık ve riyasız hükümler vermiye çalıştığım halde bir neticeye varamadım. İnsan, bilhassa kadın ve erkek münasebetleri
o kadar karmakarışık, ve arzularımız, hislerimiz o kadar anlaşılmaz ve bulanık ki, hiç kimse ne yaptığını bilmiyor
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/103
Bu sayfa doğrulanmış
103
KÜRK MANTOLU MADONNA