Sayfa:Hz. Peygamber’in seriyyeleri.pdf/16

Bu sayfa istinsah edilmedi
 

Yine Mekkelilerin Medineli Yahudi kabileleri ile işbirliğine giderek yapmış oldukları eylemler onların niyetlerini en açık bir biçimde ortaya koyan belgelerdir.

O halde, Caetani'nin, "Kureyş'in, Medine'de Hz. Peygamber'e saldırmak, gibi birşey akıllarında yoktu." dolayısıyla "Müdafa zarureti kabul edilebilir bir mazeret değildir." (Caetani, 1925: III, 192.) şeklindeki değerlendirmesi, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız tarihi gerçeklere aykırıdır.

Bu konuyla ilgili olarak Muhammed Hamidullah'ın şu tesbitini zikretmek yerinde olacaktır: "Burada dikkat edilmesi gerekli olan nokta, bu ve bundan sonra gelen bütün askeri seferlerde (seriyyelerde) müslümanların sadece ve sadece Mekkelilere ait kervanlara hücum etmeleridir. Bu çeşit hücumlardan, gayr-i müslim olmalarına rağmen ülkenin diğer bütün halk toplulukları selamet içinde kalmışlardır. Gerçek şudur ki, o sırada Mekkeli müşriklerle Medine'de toplanan müslümanlar arasında bütün hükümleriyle bir harp hali ortaya çıkmış bulunuyordu. Artık bu iki topluluk arasında harp hukuku' yürürlüğe girmişti. Bu duruma göre bu çeşit askeri seferler, basit manada bir kevan durdurma ve yağmalama harekeli olmaktan iâmamen uzak bulunmaktadır. "(Hamidullah, 1981; 1, 219.)

Bu konunun değerlendirilmesinde gözden uzak tutulmaması gereken bir diğer husus da, bu seriyyelerin sonuçları bakımından konunun değerlendirilmesi olmalıdır. Her biri, birer askeri operasyon olan ve savaş hukuku içerisinde cereyan eden bu bölümdeki seriyyelerin hiçbirinde çiddi bir çatışma olmamış, ne müslümanlardan ne de müşriklerden bir kişi bile ölmemiş, sadece "ekonomik ambargo" taktiği noktasında gereken tarzda hareket edilmiştir. İleride görüleceği gibi, hafta Hz. Peygamber, çatışma olmamasından adeta memnun kalmıştır.

Nihai emirde, Rasulullah, bu maksadı güden seriyyeler ve gazvelerden oluşan askeri operasyonlarıyla elde etmek istediği sonuçlara ulaşmış, daha aradan iki yıl bile geçmeden, Kureyş'ı kendine başka yollar aramak zorunda bırakmıştır. (Vakidi, 1965: 1, 197) [1]




  1. Aynca bkz:Belazuri, 1959: 1, 374, Taberi, 1879:11, 493; İbnü'l-Esir, 1979:1979:11, 145; Zehebi, 1990:Meğazi, 154; İbn Kesir, IV, 4; Şami, VI, 32; Caetani, 1925:1V, 19; Hallab, Mahmut Şit, Komutan Peygamber, 102.