Sayfa:Hz. Peygamber’in seriyyeleri.pdf/15

Bu sayfa istinsah edilmedi
 

Caetani'nin-bu görüşlerini, kendisinin tarafsız ve iyi niyetli olmadığını bir tarafa bırakarak, tarihi gerçeklerin ışığında objektif olarak değerlendirdiğimizde, birkaç yanlış noktanın düzeltilmesi gerekmektedir.

Herşeyden önce, "Küureyşlilerin, Hz. Peygamber'e Medinede saldırmak gibi bir düşünceleri yoktu" şeklindeki bir değerlendirme, ilk bakışta görülebilecek gerçeklerin gözden uzak tutulmak istendiğinin açık bir göstergesidir. Daha Mekke'de iken bile, Rasulullah'a ve arkadaşlarına yapmadıklarını bırakmayan Mekke müşriklerinin, Rasulullah'ı, hicreti esnasında öldürmek niyetiyle tuzak kuranların, onun ve arkadaşlarını güçlenerek ve büyüyerek yeniden kendileriyle yapacakları mücadeleye sessiz kalmalarını düşünmek mümkün değildir. Zaten kaynaklardan bize ulaşan bilgilerde, henüz akabe biatlerinde Kureyş'in, Medinelilerin yardım ve desteğinden rahatsız olduklarını, hatta bir Megdineliyi hapsettiklerini görüyoruz. (Semhudi, 1326: 233; Hamidullah, 1981: 1, 159.)

Bununla birlikte yukarda üzerinde durduğumuz Sa'd b. Muaz olayı da Kureyş'in bu konudaki rahatsızlığının ve niyetlerinin açık bir belgesidir.

Ayrıca, Mekke'nin ileri gelen iki başkanı Ebu Süfyan ve Übeyy b. Halefin, Medineli müslümanlara gönderdikleri şu mektup, Mekkelilerin kötü niyetini ortaya koymaktadır:

"...Asıl meseleye gelince: Arap kabileleri arasında çıkabilecek hiç bir savaş, bizimle sizin aranızda ortaya çıkacak bir savaşdan daha ızdırap olmayacaktır. Gerçekte siz, bizim aramızdan çıkan pek asil ve aynı zamanda pek ulu bir kimseye yardım etmeye teşebbüs etmiş bulunuyorsunuz; ona eman hakkı tanıdınız ve onu himayeniz altına aldınız. Bu gerçekten sizin için utanılacak bir şey ve bir lekedir. Bizimle onun arasına girmeyin. Şayet o doğru yolda ve iyi tutuma sahip biri ise bundan çıkarılacak saadet payı bize aittir; şayet kötü biriyse, onu ele geçirmede biz herkesden daha çok hak sahibiyiz." (İbn Habib, 271; Hamidullah, 1981:1217.)

Mekkeliler bununla da kalmamış, yukardaki tatlı sert uyarı da dikkate alınmayınca, bu kez, Rasulullah'ın Medine'de bulunmasından rahatsız olan Abdullah b. Übeyy ve arkadaşlarına bir ültimatom mektubu gönderdiler:

“Bizden kaçmış bulunan arkadaşımıza bir eman ve sığınma hakkı tanımış bulunuyorsunuz. Allah'a yemin ederiz ki, şayet ona karşı koymaz veya ülkenizden çıkarıp atmazsanız, şavaşçılarınızı öldürmek ve kadınlarınızı da kendimize almak üzere hepimiz kalkıp üzerinize yürüyeceğiz." (Ebu Davud, 19, 23; Hamidullah, 1981: 1, 218.)