Sayfa:Hz. Peygamber’in seriyyeleri.pdf/14

Bu sayfa istinsah edilmedi
 

da: "Sa'd b. Muaz'dır" der, Bunun üzerine Ebu Cehil, Sa'd'a hitaben: "Dikkat et, ben görüyorum ki, sen Mekke'de emniyet içinde Kabe'yi tavaf ediyorsun. Halbuki siz o dinlerini değiştirenleri barındırdınız ve onlara yardım etmekte olduğunuzu söylüyorsunuz. Şunu iyi bil ki, vallahi sen eğer Ebu Safvan'ın beraberinde bulunmasaydın ailene salimen dönemezdin." diyerek tehdit eder. Bunun üzerine Sa'd b. Muaz da Ebu Cehl'e karşı sesini yükselterek: “Dikkat er, vallahi eğer sen beni bu favaflan menedersen, ben de sanâ karşı bundan daha şiddetlisini yapar, senin Medine üzerinden geçen ticaret yolunu keser ve seni elbette ondan men ederim” dedi. (Vakidi, 1965: 1, 35; Buhari, 1981: Meğazi, 2; Menakıb, 133.)

Bu rivayet, Mekke-Şam ticaret yolunun müslümanlar tarafindan, Kureyş'in aleyhine ambargo maksadıyla kullanabilecekleri önemli bir vasıta olduğunu göstermektedir.

Rasulullah (5), muhtemelen, Sa'd b, Muazın, Mekke dönüşü anlattığı bu olay üzerine, belki kendisinin de önceden planlamış olduğu, Mekkelilere karşı ellerinde çok önemli bir koz olan, Kureyş içinse hayati öneme haiz olan, Şam ticaret yolunun geçiş hakkıni kendi kontrolüne almış, böylece Sa'd'ın, Ebu Cehl'e karşı yaptığı sert tehdit yerini bulmuş oluyordu. Muhtemelen Ebu Cehil de bu durumu bildiği için, Şam'a gitmek üzere hazırlanan ticaret kervanının beraberinde üçyüz kişilik bir koruma gücünü hazır bulundurma ihtiyacı duyuyordu.

Rasulullah'ın Kureyş kervanlarına karşı düzenlediği bu tarz askeri hareketleri, eşkiyalık, yol kesme, tecavüz ve saldırı gibi sıfatlarla niteleleyerek yorumlamaya çalışan Caetani, Hamza b. Abdulmuttalib seriyyesinin değerlendirmesinde görüş ve düşüncelerini şu şekilde ifade etmektedir: “Bu konuda bize ulaşan rivayetler, Hamza'ya verilen talimat hakkında hiç şüpheye mahal bırakmıyor. Hamza, muhtemel olan Kureyş kervanlarına tesadüf ümidiyle dolaşacaklı. Yani ticaret kervanlarına hücum eden eşkiya sıfatıyla hareket etmesi için kendisine müsade verilmişdi. Bu önceden tasarlanmış ve planlanmış hakiki bir tecavüzdür. Müdafa zarureti gibi, hafifletici sebepler kabul edilelemez. Kureyşlilerin Peygambere Medine'de saldırmak akıllarına bile gelmiyordu. Rivayetin Kureyşlilere atfettiği, üçyüz kişilik muhofiz gücü de, Hamza'nın kervana saldırısını mazur göstermek için sonradan uydurulmuştur. Bir tarafın otuz, diğer tarafın üçyüz kişilik kuvvete sahip olmasında şüpheli bir durum vardır. Birçok teferruatta diğerlerinden daha güvenilir olan İbn İshak da Kureyşlilerin miktarını belirtmiyor." (Caetani, 1925: III, 192)

1