Sayfa:Günümüz Toplumunda Mitler Anadolu Halk Efsaneleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme.pdf/4

Bu sayfa doğrulanmış
folklor / edebiyat

Mitlerin, nasıl düzenlendiklerinden ziyade onların hangi amaçla kullanıldığını, yani toplum içindeki işlevini açıklamamız gerekir. Mit genel olarak hayal ve yanlış inanışlarla kavramsallaştırıldığı için, tarihi ve mitsel hikaye arasındaki ayrımın doğru yapılması gerekir. Bu şekliyle, bir halkın resmi tarihi, tarih olarak mı yoksa mit olarak mı kabul edilmelidir? Miti, tarihi olmaktan çok sembolik bir gerçeği yansıtabileceğini düşünmek daha anlaşılır olabilir. Öyle ki, modern toplumlarda birey, çoğu durumda kendini evrensel tarihle açıklamaya çalışır. Diğer bir değişle, insanlığın gelişiminin tarih tarafından oluşturulduğu kanısı hakimdir. Oysaki arkaik ve geleneksel toplumlarda insan, kendi- sini mitlerle açıklamaya çalışır. Onun için, kabilesinin mitsel öyküsünü hatırlamak ve bunu diğer nesillere aktarmak birincil önceliktir. Çünkü kökenine ilişkin bir mitin; kült yoluyla yeniden gerçekleşmesi sayesinde, tanrılarının, kahramanlarının veya atalarının yaptıkları şeyleri ve deneyimleri, tekrardan yaşayacaklarına ve bu sayede topluluğun bütünüyle yenileneceğine inanırlar (Elidea, 2001:22-32,150).

Levi-Strauss'a göre mitoloji statiktir; mitte aynı olaylar tekrar tekrar birleştirilmiş olarak görülür. Ancak bu mitsel olaylar, tarihe kapalı bir sistem içinde zıtlık ilişkisi içinde yer alırlar. M. Eliade göre bu ayrım, mitin çevrimsel, tarihin ise doğrusal olmasından kaynaklıdır. Genel anlamda ise mite yönelik üç tür yaklaşımdan bahsedilebilir. Bunlar: (i) B. Malinowski tarafından geliştirilen ve dinler tarihçisi Mircea Eliade tarafından genişletilen mitlerin, toplumsal imtiyazlar olduğu ve böylece bireyler için model davranış kalıpları sunduğu diğeri ise (ii) geleneksel ve modern devlet ayrımına atıfta bulunarak mitlerin ardındaki entelektüel olaylara odaklanılması ve üçüncü olarak (ii) Levi-Strauss'un miti ikili karşıtlık olarak anlamlandırma ve böylece toplumsal yapıyı çözümleme çabası olarak kavramsallaştırılabilir (Herzfeld,2012: 259-262).

Bu yaklaşım içinde Levi-Strauss, her bir mitin içerisinde yer alan kodu bulunduğunu ve her koddaki öğelerin, birbirleriyle bağıntısının öteki kodlara karşılık geldiğini ve simgesel bu kodların tümünün bir dil gibi yapılandığını belirtir. Mitler sayesinde de, o topluluğa has zihnimizde anlam dizgeleri oluştuğunu ve o topluluk hakkında önemli verilere ulaşıldığını belirtir (Levi-Strauss, 1986:8-9). Ona göre mitlerin gerçek dünyadan bağımsız, kendilerine özgü bir mantıkları vardır. Bunlar soyutlanabilir bir model olduğundan, modeller vasıtasıyla bireyler, gerçek dünyadaki konumlar hakkında fikir edinirler. Mitler sayesinde olayların nasıl gerçekleştiği, kimler tarafından, niçin ve hangi koşullarda yapıldıkları açıklığa kavuşur. Bu yönüyle mitleri kutsal tarih olarak niteleyebiliriz (Bates,2009:442, Elidae,2001:185).

Öyle ki, Strauss'a göre mitler bir masal değildir; toplumun bilinmeyen ataları tarafından yeni nesillere aktarılan mesajlar bütünüdür. Bu mesajlar bütünü birden fazla mitin bir araya gelmesi nedeniyle karmaşık bir görüntü verir. Yapılması gereken de bu karmaşık yapıyı anlamlandırmak ve topluluğa özgü genel ilkeleri ortaya çıkarmaktır (Piaget,1982). Malinowski ise miti toplumsal yaşamdaki işlevine bağlı olarak tanımla- maya çalışmıştır. Ona göre mit, ilkel bir toplulukta var olduğu haliyle yalnız anlatılan bir öykü değil, insanın yazgısını sürekli etkileyen, yaşanan canlı bir gerçekliktir. Yani mit bir simge değil, nesnenin doğrudan ifadesidir; bilimsel ilgiyi doyurmaya yönelik bir açıklama değil, uzak geçmişteki bir gerçekliğin anlatı biçiminde yeniden yaşatılmasıdır (Malinowski, 2000: 98-99).

58