Sayfa:Günümüz Toplumunda Mitler Anadolu Halk Efsaneleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme.pdf/16

Bu sayfa doğrulanmış
folklor / edebiyat

için de kendilerine: “memesiz” anlamına gelen amazon adının verildiği söylenir (Kimball,2013).

Birçok mitolojik hikâyeye konu olan amazonlar, insanların yerleşik yaşama geçişi ile birlikte kadının saygınlığını ve etkinliğini artıran, anaerkil yaşam tarzını simgeleştiren ve günümüze kadar gelen Anadolu'nun önemli anlatılarındandır. Toplumsal yaşamdaki tüm etkinliklerin kadınlar tarafından yerine getirilmesi, kadınların mutlak egemenliğinin sağlanması ve bunun bir sembol olarak günümüze kadar anlatılması bu efsanenin önemli özelliklerindendir. Kadının savaşçı niteliğinin sembol bir değer olarak kabul edilmesidir.

Denizkızı: Mitolojik kaynaklı efsaneler içinde belki de en dikkat çekici olanlar, fiziksel olarak bir yönüyle insana benzeyen canlılardır. Denizkızı ise bunlardan en bilindikleridir. Bu anlatı bana, olayın bizzat tek şahidi olan, ismini de aldığım öğretmen olan dedemden anlatılarak gelen ve babamdan bana aktarılan gerçek bir efsaneye dayanır. 1929 yılında Yavuz gemisinde, Ege Denizi açıklarında askerlik görevini yapmakta olan Mehmet Şükrü Nar, bir sabah uyuyamadığını söyleyerek geminin içinde dolanır. Hava henüz aydınlanmamış; ancak etrafa karanlık değildir. O esnada uzağa baktığında insana benzeyen bir canlının kayalık bir mevkide oturduğunu görür. İlk önce hayal gördüğünü zanneder sonra görür ki, belinden aşağısı balık olan belinden yukarısı insan olan bir canlı, kayalığın üstünde saçlarını taramaktadır. Belinden aşağıya kadar uzanan, sapsarı saçlarını tarayan bu denizkızı, dedem tarafından seyredildiğini anlayınca hemen denizin derinliklerine dalar ve gözden kaybolur. Keza benzer bir efsaneyi zamanında, Ankara Üniversitesi'ne yüksek lisans yapmak için Bahama Adalarından gelen, “Loura” isimli öğrenciden de duydum. Dedesinin yaralı halde bulduğu denizkızını, uzun uğraşlar sonucunda iyileştirdiği ve dedesi ölünceye kadar denizkızının sürekli gelip gittiğini söylemiştir.

Birçok kültürde masallara, hikâyelere ve filmlere konu edilen denizkızı efsaneleri, birbirine benzer ya da farklı şekillerde tasvir edilmiş varlıklar olarak kayda geçmiştir. Bazı hikâyelerde denize düşen insanları kurtaran, bazı hikâyelerde de büyüleyici sesleriyle insanları etkilediklerine ve gemilerin batmalarına neden oldukları rivayet edilir. Yukarıda bahsi geçen denizkızı efsanesinin gerçek olması, aslında geçmişte konu edilen ve gerçek dışı olarak kabul edebileceğimiz pek çok mitolojik kaynaklı varlıklara ilişkin anlatıların gerçek olabileceğine yönelik anlamlı izler taşır. Bu efsanenin diğer kültürlerle anılması ve anlatılagelmesi; aynı zamanda mitolojik kökenli efsanelerin yayılmacılık kuramı içinde evrensel niteliğine vurgu yapar.

Antropolog Malinowski mitsel öğeleri, bilimin bir alternatifi olarak görerek gizemli olguları açıklamak için kullanır. Malinowski bilimi, her şeyi açıklayan, somut gelişmelerle ortaya çıkan, bir çeşit sosyal-kültürel yapı aracılığıyla sürdürülen bir değişiklik olarak görmemektedir. Aksi durumda ilkel toplumlarda da bir bilimin varlığından söz edilebileceğini söyler. Benzer şekilde Levi-Strauss da miti bütünüyle bilimsel kabul eder. Ona göre mit, modem bilimden daha az bilimsel değildir. Yani gerçeğin bir yansımasıdır. Mitsel öğeler, en temel anlamda soyutun değil, somutun bilimidir. Mit, algılanabilen somut nitelikleri kullanılır. Dolayısıyla mit, somut ve görünür olaylarla ilgilenir. Bu kapsamda, her iki anlayış için de önemli olan, mitin doğruluğuna inanılmasının yeterli görülmesidir (Segal,2012). Diğer bir ifade ile geçmişte ve günümüzde gerçek olup bilimin açıklayamadığı pek çok şey bulunabilmektedir.
70