Sayfa:Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber 1.pdf/356

Bu sayfa istinsah edilmiş
340
ERZURUM'DAN ÖLÜMÜNE KADAR ATATÜRK'LE BERABER

leri sevk için de emirler verildi. Ali Galip ve hempası ve Muhittin Paşa, hiç bir şeye muvaffak olamıyacaklar, milletin azim ve iradesi bunların menfî hareketlerini akim bırakacak, görürsün netice ne olacak ?

Dedi. Ben çok sinirli bir halde:

"— Hepsi güzel, fakat biz burada beş altı kişi oturmuşuz, yalnız memleketimizle, Padişahla, Ferit Paşa ile değil, bütün dünya ile uğraşıyoruz. Para yok, asker yok, top yok, tüfek yok, velhasıl bu savaşımızı destekliyecek elimizde bir kuvvet yok. Buna çare düşünelim.

Dedim. Paşa yine gülerek :

— Azizim Mazhar Müfit bu senin dediklerinin hepsi olsa o zaman bu işi annem de görebilir. Marifet bu yokluk içinde muvaffak olmaktadır. Her nedense sen bu gece sinirlenmişsin. Haydi git yat, yarına kadar bir şeyin kalmaz.

Dedi

Hakikaten Paşa'daki azim ve imân ve irade kuvveti bütün bu saydığım, yokluğundan bahsettiğim kuvvetlerin, çok fevkinde idi. İşte muvaffakıyetimizin sebeplerinden birinin de Paşa'daki bu azim, imân ve bu irade olduğuna ben kailim.

Halil Paşa ve Küçük Talât Sıvas'ta

Yine bugünlerin meselelerinden biri de Halil Paşa (Harbi umumide ordu kumandanı) ile İttihat ve Terakki meclisi idare âzasından Küçük Talât Bey'in Sıvas'a gelmeleri olmuştur. Bu zatlar İstanbul'da Bekir Ağa bölüğünde hapis idiler. Nasıl oldu­ğunu bilmiyorum; hapishane zabitlerinden Şadi Bey bu zatları kaçırmış ve Şadi Bey de artık İstanbul'da kalamıyacağından üçü beraber yola çıkmışlar, nihayet bir gün bu üç arkadaşın Sıvas'a yakın bir yerde oldukları haberi geldi.

Bizden haber bekliyorlardı. Kabulleri tabiî ise de, Sıvas'ta aleni bir şekilde görülmeleri mahzurdan salim değil idi. Zira, eski propaganda yine başlayabilirdi. İttihatçı manevrası, işte İttihatcılar birer ikişer gelmeğe başladı.. diye muhalif olan ve hâlâ hürriyet ve itilâf gayesi takip edenler yaygaralara başlayabilirler idi. Bu cihetle Şadi Bey (şimdi Albay) getirebilir ise de Halil Paşa ile Küçük Talât Bey'i gizlemek lâzım idi. Bunu da düşündük,