Sayfa:Erken Soğuk Savaş Ankara'sında Sinema Kültürü.pdf/23

Bu sayfa doğrulanmış

S. Gökatalay, Erken Soğuk Savaş Ankara’sında Sinema Kültürü


Sinema, çocuklar için o kadar önemlidir ki, bazı çocuklar ailelerinin kendilerine otobüse binmeleri için verdikleri harçlıkları harcamayıp, hatta otobüse binmeyerek para biriktirip, biriktirdikleri paralarla ya magazin dergileri almakta ya da sinemaya gitmektedirler (Karagözoğlu, 2004, s. 19). Çocuklar geç saatlerde evlerinden tek başlarına çıkamadıkları için, daha çok öğle seanslarında gösterilen filmlere gitmektedirler. Bu nedenle, saat 11.00’de başlayan matineler çocukların ilk tercihi olmaktadır. Zira bu matineler ucuz halk matineleridir. Gazozlarını alarak yerlerine oturan çocuklar, sinema filmlerini kız ve erkek ayrımı olmaksızın birlikte izleyebilmektedirler (Ertan Göksu, Kişisel iletişim, 17 Şubat 2018; İnci Gürbüzatik, Kişisel iletişim, 28 Mart 2018).

Sinemaya gitmek çocuklar için yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda da arkadaş ortamlarında övünebilecekleri toplumsal itibarı yüksek bir etkinliktir. Sinemaya gidemeyen çocuklar, gidebilen arkadaşlarından bu filmleri dinlemekte ve böylece onlar da sinemaya “gitmiş olmaktadır” (Ertan Göksu, Kişisel iletişim, 17 Şubat 2018; Muzaffer Tekel, Kişisel iletişim, 24 Mart 2018). Çocukluğunu erken Soğuk Savaş Ankara’sında geçirmiş olan Ankaralı yazar İnci Gürbüzatik (Kişisel iletişim, 28 Mart 2018) kendi deneyimlerini şöyle aktarmaktadır:

[Sinema], TV’nin olmadığı zamanlarda hayal gücümüzün ufkunu açardı. Ben izlediğim bütün o filmleri günlerce arkadaşlarıma anlatırdım. Hatta filmlerden bazı sahneleri oyun kurup oynadığımı, yeniden kurgulayıp, hatta değiştirerek oynadığımı hatırlıyorum. Filmi görmemiş olanlar için heyecanlı, meraklı bir dünya kurulurdu. Sinemalar bir bakıma arındırır, coştururdu bizi. Bazı müzikal filmlere özellikle Zeki Müren’in filmlerine onun ilk kez okuyacağı yeni şarkıların merakıyla giderdi kadınlar. Ben defter kalemle gittiğimi, şarkısının sözlerini o söylerken karanlıkta yazdığımı hatırlıyorum. Şimdi çok komik geliyor bana ama zaman işte o zamandı.[1]

Bununla birlikte, Ankaralı çocukların sinemayla olan ilişkisi yalnızca seyirci olmaktan ibaret değildir. Sinema salonlarının pek çok yerinde, ailesinin durumu pek iyi olmayan çocuklar da çalışmaktadır. İlerleyen yıllarda Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden olacak olan Cüneyt Arcayürek, İkinci Dünya Savaşı sonrasında harçlığını çıkarmak, okul kitaplarını alabilmek ve ailesine maddi anlamda destek olabilmek için Halk Sineması’nda ışıkçı olarak çalıştığını söylemektedir. Arcayürek’in abisi ise aynı sinema salonunun kapısında bilet kesmektedir (1985, s. 141). Çocuk yaştaki Ankaralılar, bobin taşımacılığından sinema makinistliğine kadar, pek çok işte çalışarak, sinemayla farklı biçimlerde ilişki kurmaktadırlar (Karagözoğlu, 2004, s. 36). İster seyirci, ister emekçi olsun Ankaralı çocuklar, sinema kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kalmış ve II. Dünya Savaşı sonrası değişen sinema kültüründen belki de en çok etkilenen toplumsal kesim olmuşlardır.


Sonuç


Bu çalışmada II. Dünya Savaşı’nı takip eden on yılda Ankara sinema kültürünün, çok yönlü bir değerlendirmesi sunulmuştur. Dönemin Ankara sinema salonlarında gösterilen filmlerin incelemesi yapıldığında, dönem boyunca, gittikçe artan bir ölçekte, Amerikan filmlerinin ağırlığı görülmektedir. Bu durum küresel eğilimlerle bağlantılıdır. Hatta İstanbul ve yabancı ülke sinema salonlarıyla kıyaslandığında, Ankara sinema salonlarında, oransal olarak çok daha fazla Amerikan filmi izlendiği iddia edilebilir. Amerikan filmlerinin izlenmesi ise özel olarak Ankaralının ve genel olarak Türk halkının Amerikan kültürüne olan yakınlığını artırmış ve kültür emperyalizminin bir yansıması olarak, dönemin kültür yaşamında kendisine temel bir yer edinmiştir. Amerikan filmleri ve kültürü özellikle çocukları etkilemiştir.

Dönemin diğer bir önemli gelişmesi ise gösterime giren Türk yapımı filmlerin sayısındaki artıştır. Bu artış ise Türk sinema sektöründeki savaş sonrası niceliksel ve niteliksel dönüşümün bir sonucudur. Türk sinemacılığındaki tüm gelişmelere karşın, yine de çoğunluğu parasızlıktan ve sermaye yetersizliğinden kaynaklanan pek çok sorun vardır. Bu nedenle, Türk filmleri, Amerikan filmlerinin gölgesinde kalmıştır.

Ankara’nın önde gelen kapalı sinema salonlarına bakıldığında ise her salonun kendisine özgü bir seyirci kitlesi olduğu görülmektedir. Bu kitlenin bileşenlerini ise sinema salonunun bulunduğu mahalle ile birlikte bilet ücreti, filmlerin kalitesi, altyazılı ya da dublajlı olup olmadıkları belirlemiştir. Ankara kentindeki makro ölçekli

Ankara Araştırmaları Dergisi 2019, 7(1), 147-174
169
  1. Altan Öymen de savaş sonrası yıllarda, Türkiye’de Amerikalı sahne sanatçılarının şarkılarının meşhur olduğunu aktarmaktadır. Türk halkı bu şarkıların sözlerini bilmese bile melodilerine oldukça aşinadır (2004, s. 186).