Sayfa:Denizli'de Hızır ve Hıdrellez.pdf/3

Bu sayfa doğrulanmış
www. turukdergisi.com
Mevlüt Metin Türktaş
 

boz ata binen ak sakallı beyaz elbiseli ihtiyar figürü ile benzerlikler göstermektedir. Nitekim Orta Asya Türk toplumları arasında Hızır, boz bir ata binmiş, Dede Korkut benzeri, aksakallı, koca kişi olarak algılanmaktadır.

Hızır inancı, bütün Türk dünyasının folklor, tasavvuf anlayışı ve halk inançları içerisinde canlı bir şekilde yaşatılmakta olan en kadim Türk inançlarından biridir. İslamiyet öncesi Türk inançları içinde adına Hızır denmese de Hızır’a benzer bir figürün varlığı, İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler arasında İslam’daki Hızır motifinin kolayca kabul edilmesine vesile olmuş (Aydın 1986:65), bu iki inancın birleşmesi sonucunda Hızır ile ilgili inanç ve uygulamalar daha güçlü hale gelmiştir. İslamiyet’in kabulünden sonra Türk kültürü içinde genellikle dini bir motif olarak algılanan Hızır, İslamiyet öncesi “Türk masallarında rüyalara iren bir yığın Hızır motifi vardır. Ayrıca Gök-sakallı veya Ak-sakallı ihtiyar motifleri Şamanist Altay ve Sibirya masallarının her yanını kaplamıştır” (Ögel 1993: 87). Görüldüğü gibi Hızır motifi, İslamiyet öncesi Türk inanç sistemleri içerisinde görülen bu gök ya da ak sakallı yol göstericilerin İslamiyet’in kabulüyle birlikte ak sakallı ya da beyaz giysili ak sakallı derviş şekline bürünerek bir sentez oluşturmasıyla ortaya çıkmış bir kahramandır. Altay kültür çevresinde ise İslâm öncesi Ak sakallı koca, Hızır benzeri görevler üstlenmiştir. Bu inanışın devamını İslam’ın kabulünden sonraki inançlarda ve metinlerde de görebilmek mümkündür. Mesela Dede Korkut Hikâyelerinden Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı’nda, Boz Atlı Hızır yaralanan Boğaç Han’ın yaralarını sıvazlayarak onun iyileşmesine vesile olan yardımcı bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türk inanç sistemi içerisinde önemli bir yere sahip olan Hızır inancı, bunun bir neticesi olarak sözlü Türk edebiyatının yanı sıra yazılı Türk edebiyatında da önemli bir yer teşkil etmektedir. Hızır inancının Türk kültürü içinde benimsenmesinde ve daha da yaygınlaşmasında kültürün ana belleği konumunda olan “İskendernâme, Battalnâme, Danişmendnâme, Dede Korkut Kitabı, Saltuknâme, Manas Destanı, Alpamış Destanı, Köroğlu Destanı, Derdiyok ile Zülfüsiyah, Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre gibi eserlerden başlayarak hemen bütün halk hikayeleri, masal efsane, menkıbe ve şiirlerde söz konusu” (Kurnaz 1998: 412) edilmesinin büyük katkısı olmuştur.

Hızır hakkında oluşturulan anlatılara ve İslam inancına göre Hızır, ab-ı hayatı bularak ondan içmiş ve bu sayede ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Ölümsüz olması hasebiyle her devirde varlığı kabul edilmiş, iyilik ve yardımseverlik özellikleri dolayısıyla darda kalındığı zamanlarda ondan her daim yardım istenmiştir. Hızır’ın özellikle denizde darda kalanlara yardım ettiği kabul edilmesine rağmen denizle çok fazla temas etmemiş olan Türk toplumunda deniz dışında Hızır ile ilgili inanç ve anlatılar daha yaygın hale gelmiştir.

İslamiyet’le beraber “Müslüman âlimler arasında Hızır’ın peygamber, veli ya da melek olabileceği şeklinde üç farklı yaklaşım benimsenmiştir. Bu ihtimallerden “melek” olması zayıf kalsa da diğer iki düşüncenin savunucuları söz konusudur. Hızır’ın Peygamber olduğunu ileri sürenlerin en önemli delili, Hızır-Musa ilişkisinde Hızır’ın hoca; Musa’nın ise öğrenci konumunda olması durumudur. Hızır olarak kabul edilen kişi için Kur’an’da “ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik” (Kehf 18/65 ) denilmektedir (Şahin 2016: 34). Hızır inancı, İslam düşünce geleneği içerisinde tasavvufi düşünceye sahip yapılanmalarda daha çokTÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi 2021, Yıl 9, Sayı: 25 Issn: 2147-8872

165