Sayfa:Cinsel Saldırı ve Çocuğun Cinsel İstismarı Sanıklarının Mahkemedeki İletişimsel Amaçları.pdf/12

Bu sayfa doğrulanmış

Cinsel Saldırı ve Çocuğun Cinsel İstismarı Sanıklarının Mahkemedeki İletişimsel Amaçları


şikayetçi olan öğrencilerin ve onların ailelerinin, sanığın görev yaptığı okulun müdürü ve rehber öğretmeni tarafından suçlama yöneltmeye kışkırtıldığı ifade edilmektedir.

Sunulan üçüncü örnekte sanık, gözaltı sürecinde kendisinden ifade alan kolluk mensuplarını suçlamaktadır. İddiasına göre “şüpheli” sıfatıyla verdiği ifade kendisine tam olarak okutulmamış, masumiyet karinesi[1] gözardı edilmiş, kendisine hakaret edilmiş ve belirsiz bir süre ayakta bekletilmiştir. Sanık, daha önce verdiği ifadenin dikkate alınmamasını isterken, bu ifadenin usule uygun biçimde alınmadığını belirterek ilgili süreçte yer almış yetkilileri suçlamaktadır.

Dördüncü ifadeyi vermiş olan ve cinsel saldırı ile tehdit suçlamalarından yargılanan sanık, saldırıda bulunduğu kişinin kendisini tahrik ettiğini ve bu yüzden “en az kendisi kadar suçlu olduğunu” belirtmektedir. Saldırıya uğrayan kişinin kendisini nasıl ve ne şekilde tahrik ettiğine dair herhangi bir iddiaya yer vermemişse de sanığın, bu söylemiyle “mağdur suçlayıcılık” olarak bilinen olguya açık bir örnek teşkil ettiği söylenebilir.

Son örnekte ise sanık, birlikteliği olan ve ayrılmak istediği kişiyi; cinsel ilişki sırasında görüntülerini kaydetmesi ve bu görüntüleri yayma tehdidiyle suçlamaktadır.


Sonuç ve Tartışma

Toplam 66 ayrı ifadenin incelenmesi neticesinde sanıkların mahkemedeki iletişimsel amaçları gözetilerek tespit edilmiş beş ayrı altsözce ve bunlara ilişkin bütünceden seçilen örneklere yer verilmiştir. Söz konusu iletişimsel amaçların, ceza muhakemesi bağlamında karşılık bulabileceği olgular ise örnekler üzerinde ayrıca belirtilmiştir. Kabul etme, reddetme, hafifletme, sempati ve suçlama altsözcelerinin hepsinin yer aldığı bir örnek bulunmamaktadır. Buna karşın her altsözce, bütünce genelinde en az bir kez başka bir altsözce olmaksızın, tek başına yer almıştır. En sık rastlanan altsözce, 51 ifadede (bütüncenin %77,27’si) karşılaşılan reddetmedir. Bunu 21 ifadeyle (%31,81) suçlama, 20 ifadeyle (%30,3) sempati ve 8 ifadeyle (%12,12) hafifletme takip etmiştir. En az rastlanılan altsözce, 66 metnin 2’sinde (%3,03) görülen kabul etmedir. Bu iki örnekten birinde suçlama tamamen kabul edilmiş, bir diğerinde ise öldürme suçu reddedilirken cinsel saldırı suçu doğrudan kabul edilmiştir. Sözcük sayıları bakımından altsözceler karşılaştırıldığında; toplam 4424 sözcükten oluşan bütüncenin 2271 sözcüğü (%51,33), reddetme kapsamındadır. Bunu 938 sözcük (%21,2) ile suçlama, 734 sözcük (%16,59) ile sempati, 419 sözcük (%9,47) ile hafifletme ve son olarak 62 sözcük (%1,40) ile kabul etme takip etmektedir.

Bazı metinlerde aynı altsözcenin farklı bölümlerde tekrar edildiği görülmüşse de buna ilişkin anlamlı bir örüntü tespit edilebilmiş değildir. Bunun nedeni böyle bir örüntünün olmayışı olabileceği gibi, bütünceye ilişkin ilgili başlık altında sunulan veri toplama biçimi ve kaynağı da etkili olmuş olabilir.

Tüm bunlarla beraber daha önce ifade edildiği gibi hem Anayasa hem de Ceza Muhakemesi Kanunu, şüpheli veya sanıkların ifade vermeye, diğer bir deyişle kendilerini savunmaya veya koşullara göre suçlamaya zorlanamayacağını belirtir. Bunun için, sanığın herhangi bir şekilde savunma sunmayacağını beyan ettiği ve herhangi bir yorum, değerlendirme ya da başkaca açıklamada bulunmadığı ifadeler “susma” altsözcesi kapsamında değerlendirilmek istenmişse de bütüncede böyle bir örneğe rastlanılmamıştır. Bunun nedeni, altsözcelerin örüntüsü bağlamında belirtildiği gibi, bütüncenin elde edilme yöntemiyle ilgili olabilir. Zira böylesi bir durumun, yani sanığın susma hakkını kullanmasının, diğer ihtimallere kıyasla görece düşük bir haber değerinin olacağı ve bu nedenle veri toplanan kaynakta bundan bahsedilmemiş olabileceği düşünülebilir. Ek olarak böyle bir durumda haber kaynağının editörleri, bu ifadeleri doğrudan alıntı ile aktarmayı tercih etmemiş olabilirler.


  Tüm bu bilgi ve açıklamalar ışığında; burada gerçekleştirilmiş olan uygulamanın eksiltilmemiş ve düzenlenmemiş veri ile çalışılması, yeni ve daha güvenilir bilgiler elde edilmesine olanak sunacaktır. Sanık ifadelerinin bütününün incelenmesi; altsözcelerin sayısı, dizilimi, tekrarı ve birbirleri arasındaki ilişkiler ile


  1. Bu karine, genel olarak, suçu ispatlanmadıkça herkesin “masum olduğu”nun varsayılması olarak bilinir. Ne var ki T.C. Anayasası (m. 38), suçluluk sabit oluncaya dek kimsenin “suçlu sayılamayacağı”nı belirtir. Masum saymak ile suçlu saymamak arasındaki bu fark, özellikle tutuklama gibi birtakım güvenlik tedbirlerinin açıklanabilir kılınması bakımından önemli görülmektedir (Toroslu ve Feyzioğlu, 2016, s. 7).

403