Sayfa:Ceza hukukunda nefret ve ayrımcılık.pdf/62

Bu sayfa istinsah edilmiş

Sözleşme'de yer alan bütün medeni ve siyasal haklardan erkeklerle kadınların eşit yararlanmasını güvence altına almakla yükümlüdürler.” Kadın ve erkeklerin haklar bakımından eşitliği vurgulanmıştır. Taraf devletlerin, hakların eşit olarak kullanılmasını ve güvence altına alınmasını sağlamakta sorumluluğu ifade edilmiştir.

Nefret ve ayrımcılığın açıkça yasaklandığı 20. madde ise şu şekildedir. "Ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddete kışkırtma şeklini alacak biçimde savunulması yasalarla yasaklanır.” Burada nefretin yalnızca ulusal, ırksal ve dinsel sebeplerden dolayı; ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet boyutlarına varması yasaklanmaktadır. Nefretin dinsel, ırksal ya da ulusal bir sebepten doğmadığı hallerde böyle bir yasağın gündeme gelmeyeceği sonucuna varılmaktadır. Aynca madde metninden; ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddet boyutuna varmayan nefretin bir insan hakkı ihlali yaratmayacağı anlaşılmaktadır.

Sözleşmenin 23. maddesinde evlenme ve boşanma sırasında karı ve kocanın eşit hakları olduğu belirtilerek, 3. maddede olduğu gibi kadın-erkek eşitliğine yer verilmiştir. “Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, eşlerin evlenirken, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalarını sağlamak için gerekli tedbirleri alacaklardır. Evlilik sona erdiğinde, çocuklar için gerekli olan koruyucu hükümler öngörülmesi sağlanacaktır.” Bu madde ile ayrıca evliliğin sona ermesinden sonra çocukların zarar görmesinin önüne geçmek amacıyla, taraf devletlerin koruyucu hükümler alması gerektiği belirtilmiştir. Buradan yorumla BM nezdinde çocuklar, devletler tarafindan korunması gereken bir statü içerisindedir. Kanımızca; devletlerin iç hukuklarında ve uluslararası alanda, çocuklar ve kadınlar hakkında koruyucu hükümlerin yer aldığı anayasa, kanun ve sözleşmelerin bulunması devletlerin pozitif yükümlülükleri arasındadır.

Sözleşmenin 24. maddesinde çocuk haklarına özel olarak yer verilmiştir. “Her çocuk, ırk, renk, cinsiyet dil din ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğum bakımından hiçbir ayrım gözetilmeksizin, reşit olmayan kişi statüsünün gerektirdiği koruma tedbirlerinin ailesi, toplumu ya da devleti tarafından alınması hakkına sahiptir.” Çocuklara uygulanması gereken koruma tedbirlerinin yalnızca devletin sorumluluğunda olmadığı, çocuğun ailesinin ve tüm toplumun bu hususta sorumluluğunun bulunduğu ifade edilmiştir. Buna göre her çocuk korunmaya muhtaç kabul edilmektedir.

50