Sayfa:Ceza hukukunda nefret ve ayrımcılık.pdf/28

Bu sayfa doğrulanmış

yönelmiş meşru bir eylemin varlığı ve makul uyumlaştırma uygulanmasının gerektiği hallerde ayrımcılıktan söz edilemeyecektir.

Kişilerin sahip oldukları karakteristik özellikler bazı durumlarda farklı muameleyi gerektirmektedir. Her ne kadar uzaktan bakıldığında farklı muamele ayrımcılık yasağına aykırı bir durum gibi görünse de farklı durumlarda ve farklı özelliklere sahip gruplar söz konusu olduğundan farklı muamele ayrımcılığın önüne geçmektedir. Burada esas amaç ayrımcılık yapmak olmadığı için ispatı ve tespit edilmesi son derece güçtür. Çoğu zaman hukuka uygun ve eşit muameleler olarak ortaya çıksa da dolaylı ayrımcılıkla meydana gelen sonuç adaletsizdir. Aynı gibi göründüğü halde farklılıklar yaratan muameleler dolaylı ayrımcılık kapsamında yasaklanmaktadır. En basit ömeği ile engelliler düşünülmeden yapılan merdivenler; doğrudan engellileri hedef alan ayrımcı bir durum değilken, basamaklı merdiven kullanabilecek durumda olanlarla engellileri birbirinden dolaylı olarak ayırır. Böylece istenmeden de olsa; tüm insanların yürüyerek merdiven kullanabileceklerini kabul ederek, bir genelleme ile yapılan merdivenler, ortopedik engelli bireyler açısından büyük bir dezavantaja neden olmaktadır.

Örneğin, “Schönheit Davası'nda, yarı zamanlı çalışanların emekli maaşları tam zamanlı çalışanlara göre farklı bir oran kullanarak hesaplanmaktaydı. Hesaplanan bu farklı oran ise çalışma sürelerindeki farklılıklara dayanmıyordu. Böylece, yarı zamanlı çalışanlar diğerlerine göre, farklı hizmet süreleri dikkate alındığı zaman bile, daha az emekli maaşı alıyorlardı. Emekli maaşlarının hesaplanmasıyla ilgili bu tarafsız kural bütün yarı zamanlı işçilere eşit biçimde uygulanıyordu. Ancak, yarı zamanlı işçilerin ortalama %88'i kadın olduğundan, bu kuralın etkisi erkeklere kıyasla kadınlar için orantısız bir şekilde olumsuzdu."[1] Yarı zamanlı çalışan kadın işçilerin oranının erkekler işçilere kıyasla daha yüksek olması sebebiyle; doğrudan kadın işçileri erkekler işçilerden ayırmak hedef alınmasa bile, Sehönheit Davası örneğinde olduğu gibi kadınlar işçiler üzerinde orantısız bir etki yaratmıştır. Bu orantısız etki ise dolaylı olarak kadınları erkeklere kıyasla daha dezavantajlı bir duruma getirmiştir.

  Dolaylı ayrımcılık bazen ayrımcı saik veya nefret saikiyle işlenen birtakım suçları dikkate almadaki eksiklikler şeklinde de görülebilir. İhmal olarak da ifade edebileceğimiz


  1. Avrupa Birliği Adalet Divanı, Hilde Schönheit - Stadt Frankfurt am Main ve Silvia Becker - Land Hessen, Birleştirilen Davalar C-4/02 ve C-5/02 (2003) ECR -12575, 23 Ekim 2003.
16