224
lerle birlikte ot değil, ağaç dikmekti. Mevcut yabani armut, elma ve Antep fıstığını iyileştirmek, meşe ve çam ağaçlarını dikmekti. Yani projenin en önemli hedefi olan erozyona maruz alanlara ulaşamadık. Buna rağmen projenin yine de başarılı yönleri vardı. Çünkü ilk defa Elazığ, Malatya ve Adıyaman illerinde üç devlet kurumu çiftçi ailelerle birlikte yeni planlar yapmıştı.
Bu projeden sonra işsiz kaldım. Yeni, daha ucuz bir daireye taşındım. Hollanda Tarım Ataşesi Rieks Clevering ve onun Türk asistanı Uğur Işık’la sık sık görüşüyordum. Bir gün Güneydoğu Anadolu Projesi’nden (GAP) söz etti ve bana, “O proje içinde bazı sosyo-ekonomik projeler var, senin tecrübelerini kullanabilirler. UNDP’nin daimi temsilcisi Paul Van Hanswijck de Jonge’u tanıyor musun?” dedi. “Hayır, ona nasıl ulaşabilirim?” diye sordum. Bana randevu için Hollanda Büyükelçiliği’ndeki arkadaşımız Birinci Sekreter Robert Bosscher’den destek alabileceğimi söyledi.
Türkiye’de buna benzer randevular genellikle negatif anlam taşımaktadır. Buna torpil adını veriyorlar. Bizde ise bir elçilik elemanının vatandaşı için yaptığı bir görev olarak görülmektedir. Rob benim için bir randevu ayarladı ve 1996 yılının aralık ayında bir sabah Paul Van Hanswijck de Jonge ile görüştüm. Ankara’daki Birleşmiş Milletler’in ofisine girer girmez ondaki Endonezya kökenini görmüştüm. Hollanda, 400 senelik kolonyal tarihinde çok karışık bir toplum olmuştu. Bana önce, “Oturun Bay Zwollo,” dedi ve Türkiye’de neler yaptığımı, hangi projelerde çalıştığımı sordu. Kendisi oturmadı ve konuşurken pencerenin yanında hep ayakta durdu, zaman zaman da bir gemi kaptanı gibi sürekli yürüdü. Sanki ayakta olunca düşünceler daha iyi geliyordu. Ara sıra pencereden dışarıya baktı. Onun bürosu oldukça küçük ve gösterişli değildi. Odasında ne dosya ne de kitap vardı. Görüşme esnasında sekreterini çağırdı ve dosyaları istedi. Benimle İngilizce konuştu. Oysa her ikimiz de Hollandaca biliyorduk. Kendi kişisel durumuna çok önem veriyordu. Bana çok soru sordu. Hiç not almadı. Benim cevaplarımı kafasında tuttu. Bir süre sonra da heyecanlı ve hafif kızgın bir ses tonuyla, “GAP İdaresi bölgesinde sürdürülebilir kalkınma programına toplam 3 milyon dolar bütçe verdik, Türk uzmanlarla beraber (FAO, UNICEF, ILO, UNDP, UNESCO) üç farklı sektörde 28 proje adı belirledik. Ama bugüne kadar projeyle ilgilenen olmadı. Nedenini anlamıyorum, bü-