Sayfa:Carel Zwollo.pdf/221

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

219

olarak başka yerlerde göremedim. Türkiye’de bir beyin göçü oldu ve Avrupa ve Amerika’ya giden kişilerin çoğu o ülkelere yerleştiler. Bu Türkiye için büyük bir kayıp oldu. Türkiye içinde de beyin göçü vardı; ama yurtdışına olan beyin göçünden farklıydı. Örneğin Hollanda’daki beyin göçünün çoğunluğu gönüllü sivil toplum örgütlerindeki tecrübeden sonra hem özel hem kamu hem de yurtdışında ticaret alanında iş buldular ve profesyonel eleman oldular. Eski çıraklık sistemine benzer bir şey bu. Eskiden tüm Avrupa ülkelerinde çıraklar işi ustalarından öğrenirlerdi. Meslek okulları Avrupa’da 19. yüzyılda eğitime başladı, bu sistemden sadece “staj” veya “pratik” anlayış kaldı. Sanayiden sonra gönüllü dernekler de bu sisteme devam ettiler. Ama Türkiye bu gemiyi çoktan kaçırmıştı. Eğer Türkiye’de elli bin sivil toplum örgütü varsa (1994) neden o örgütler önemli bir genç iş gücü yaratamadılar ve neden hem ülke içinde hem dışında bütün bu gençlere iş imkânı sağlayamadılar?

Bunun bir sebebi var: Hollanda’da kamu kurumları azdır, özel sektör ise çoktur ve meslek okulu da oldukça fazladır. Türkiye’de durum bunun tam tersi. Türkiye’de gençler çoğunlukla üniversite diplomasını meslek okullarına tercih ediyorlar ve lisans diplomasıyla devlette iş arıyorlar. Fakat lisans sadece lisenin devamı anlamına geliyor, gerçek bir akademik beyin ortaya çıkaramıyor. Kamu “lisanslı” kişiyi “akademik” gibi görüyordu. Hollanda’da “lisans” değil, yüksek lisans mantıklı bir ölçek olarak kabul edilir ve doktora ilk gerçek tezdir. Gönüllü örgütlerin tecrübeli elemanları bu konuda çok avantajlıdır; çünkü, onlar tecrübe yaratıyorlar, hiyerarşileri çok az, serbest bir ortamda bilgi alışverişi yapıyorlar. Bazen maaşsız çalışma da büyük bir avantajdır aslında. Eğer gönüllü kişi işi beğenmezse tüm edindiği tecrübelerle birlikte o kurumdan çıkıp gidebilir. Ayrıca gönüllü kişi hiçbir zaman maaşsız kalmaz. Önce masraf karşılığı işlere başlar, sonra en faydalı elemanlar maaşlı olur ve sonunda genellikle gençler özel sektörde iş bulurlar. Hollanda’da yaşlıların da sivil toplum örgütlerine desteği hâlâ devam ediyor. Yaşlılar gelişmiş ülkelerde önemli bir “beyin gücü” anlamına geliyor.

Başka bir örnek vermek isterim. Hindistan Türkiye’ye hem benziyor hem de benzemiyor. Beyin göçü konusunda benziyor. 2012 yılında ablam Karian ile Hindistan’a gittim. Kerala’nın Kochi şehrinde ocak ayında ilk Uluslararası Sanat Bienali organize edildi. Kochi’nin eski

Hollanda’da “lisans” değil, yüksek lisans mantıklı bir ölçek olarak kabul edilir ve doktora ilk gerçek tezdir. Gönüllü örgütlerin tecrübeli elemanları bu konuda çok avantajlıdır. Çünkü, onlar tecrübe yaratıyorlar, hiyerarşileri çok az, serbest bir ortamda bilgi alışverişi yapıyorlar.