206
Sinop-Durağan’da bir lokanta. Ortada, benim solumda siyah ceketi ile Ertan Karabıyık, kahverengi deri montu ile Rahmi Demir, TKV’nin proje müdürü ve üç ziraat mühendisi. En soldaki ziraatçı Alptekin Karagöz, o zaman Anadolu Tohum Bankası Proje Müdürü olarak çalışıyordu, 1992.
tarımcılarla birlikte Türkiye’nin durumuna göre bir program uygulandı. Orman çevresinde, uzmanlar ve çiftçi aileler arasında yoğun bir diyalog başladı ve bu yıllarca sürdü. TKV’den önce Türkiye’deki tarım projeleri pilot projeler olarak uygulanmıştı. Bir köyde birkaç “model” çiftçi seçilip onların arazisinde özel testler yapılmıştı. TKV sosyal ormancılık projesinde çalışan orman mühendislerinin farklı bir yaklaşımı vardı. Celal Çoban deneyimli bir orman mühendisi ve TKV ile Orman Bakanlığı arasında önemli bir denge sağlayan kişiydi. Zaman zaman TKV’nin yaklaşımını bürokratlara anlatmak gerekiyordu. Kapsamlı yaklaşım bürokrat çevrede panik yaratıyordu. TKV, köylülerle kamu arasında barışçıl bir ilişkinin kurulması için önemli bir rol oynadı ve yüz binlerce fidanın dikilmesine destek verdi. TKV’nin ikinci uzmanı olan Ertan Karabıyık da bir orman mühendisiydi. Ertan, klasik ormancılığın yanında, çevreye de önem veriyordu. O, Yücel Çağlar’ın öğrencisiydi, TEMA Vakfı’yla bağlantısı vardı ve çevre konusunda uluslararası hareketleri takip ediyordu.
Bir Birleşmiş Milletler sözleşmesi tüm üye ülkelerin az gelişmiş bölge ve topluluklarını geliştirmesini zorunlu kılar. Çoğu gelişmiş ülkede azınlık kavramı etnik çeşitlilik olarak görülür. Birçok eski sömürge, ulus devlet inşası sürecindedir ve bu ülkelerin hükümetleri için sınırları içindeki nüfusun standartlaştırılması çok önemlidir. Nüfus çeşitliliği ülkenin bütünlüğünü zayıflatan bir olgu olarak görülür. Bununla birlikte ülke nüfuslarının sosyal ve kültürel çeşitliliğinin ekonomik az gelişmişlikle ilintili olması tesadüf değildir. Dünyada hâlâ diyalektler dâhil yaklaşık üç bin dil, tarikatlar dâhil yaklaşık beş bin mezhep ve din vardır. Yoksulluk, izolasyonu besleyip, sosyal ve kültürel gelenekleri muhafaza etmektedir.
O yıllarda çevrenin korunmasına ilişkin düzenlenen Rio de Janerio Konferansı’nda “Agenda 21” ortaya çıkmıştır. Önergenin altına çoğu ülke tarafından imza konmuş ama asıl anlamı kavranamamıştır. Birleşmiş Milletler 50 yıl önce halkları korumak, çoğu ilkel ve vahşi olarak tanımlanan toplulukların ekonomik ve sosyal gelişimi için sömürgeciliğin ortadan kaldırılması üzerine yoğunlaşırken,