Sayfa:Carel Zwollo.pdf/205

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

203

yavrulamak için soğuk yerlere gittiklerini, sonra da bol sinek, kurt, salyangoz ve su bulmak için derelerden, nehirlerden aşağıya göç ettikleri, ertesi yıl ise tekrar derenin yukarısına döndükleri tespit edilmişti. Ziraatçı memurlar ve üniversite hocaları bu konuda çiftçileri eğitmemişlerdi. Ne Köy Hizmetleri ne de Tarım Bakanlığı’ndaki ilgili bölümler veya Ziraat Bankası’ndaki uzmanlar balık üretimi kapsamında küçük derelerde toprak havuz modelini ortaya koyamadılar. Küçük çiftçi ve küçük su kaynaklarıyla ilgilenmemişlerdi. Sadece büyük ölçekli, örneğin yılda 30 ton alabalık üretebilecek kapasitede tesislerle, çok pahalı, eski bir inşaat modeli uyguladıklarını gördüm. Havuzlar, su kanalları hep betondan yapılmıştı. Aslında Doğu Anadolu küçük köy tipi alabalık tesisleri için bu hantal model uygun değildi. Fırat ve Dicle nehirlerinin yüksek havzalarında binlerce dere bulunuyor ve aşağı doğru akıyorlar, dağların çatlak kalkerli yerlerinde artezyen kaynakları vardı. En büyük eksiklik küçük çiftçilere olan yaklaşımdaydı (Talk with the farmer: Çiftçi ile konuş).

TKV’de dört sene çalıştım. İlk olarak Sosyal Ormancılık Projesi’ne katıldım. Bu proje (Development of Appropriate Methods for Community Forestry in Turkey, GCP/TUR/045/SWI), İsviçre hükümeti kalkınma fonlarıyla desteklendi ve projeyi Orman Bakanlığı’nın Erzurum ve Sinop bölge ve işletme müdürlükleriyle beraber uyguladık. Projenin hedefi Türkiye’nin 17 bin orman köyü için bir sosyal ormancılık modeli geliştirmekti. Orman Bakanlığı önce Erzurum ilini proje kapsamına almak istemedi. Ancak İsviçreliler hem batıdan hem de doğudan bir bölge, yöre seçilmesinde ısrar ettiler. Batıdaki uygulama yöresi Sinop-Durağan ve doğuda ise Erzurum-Uzundere idi. O zamanın Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Devlet Su İşleri (DSİ) ve Orman Bakanlığı pilot illerinden Erzurum’u barajların yüksek havzalarını koruma amaçlı olmasından dolayı kabul ettiler. Yüksek havzadaki orman ve meralar şiddetli erozyonla su sistemlerini taş ve toprakla dolduruyor ve barajların su tutma kapasitesini azaltıyordu. Ormanlık alanlarda ağaç kesme ve meraların aşırı kullanımı bir sosyal ormancılık projesiyle önlenmeliydi. Erzurum-Uzundere Çoruh Nehri yüksek havzasında yer alıyordu ve bu yöreye dokuz adet baraj yapılması planlanmıştı. Aynı zamanda Sinop-Durağan’da Altınkaya Barajı yapılmış ve erozyonla her yıl su tutma alanı daralmaktaydı.

En büyük eksiklik küçük çiftçilere olan yaklaşımdaydı (Talk with the farmer: Çiftçi ile konuş). Fırat ve Dicle nehirlerinin yüksek havzalarında binlerce dere bulunuyor ve aşağı doğru akıyorlar, dağların çatlak kalkerli yerlerinde artezyen kaynakları vardı.