Sayfa:Carel Zwollo.pdf/196

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

194

Orta Asya ırkları arasında size yardımcı olarak her zaman bir “Türk” seçin; çünkü onlar en sadık, en temiz olanlardır ve size iyi bakarlar.

Telefonda Haldun’a, “Senin egon, benim egom, Türkiye’nin egosu, dünyanın egosu hep değişiyor ve ben bu değişim içerisinde, bu yeni açık Türkiye’de yeni bir rol oynamak istiyorum. Lütfen bana tekrar yardım et,” dedim. O da bana, “Tabii, Çankaya, Ahmet Mithat Efendi Sokağı’nda, Atakule’nin yanında, geniş bir daire kiralıyorum, orada kalabilirsin, sana Ankara’da bir iş de bulabiliriz dostum. Ahmet Mithat’ı tanıyor musun?” dedi. “Evet Haldun, ama o öldü, değil mi?” diye sorduğumda da, “hayır, milliyetçilere göre hâlâ yaşıyor,” diyerek esprili bir cevap verdi ve ayrıca “Dikkat et, Türkiye hâlâ kapalı, tarihe, geçmişe bakmıyorlar, Türkler tam Karl Marks gibi. Tarihi boş ver, tarih yapmak lazım,” dedi.

“Evet Haldun; fakat Karl Marks bir işçi cenneti öngörüyordu. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla neo-liberal bir tarih yazılmaya başlandı, işçi kalmadı ve işlerin çoğunu bilgisayarlar yapıyor. Türkiye’de bürokratlar ve askerler kendileri için bir cennet yaratmak istiyorlar, neo-liberalizm onların düşmanı” dedim ve telefonda bir saat sohbet ettik.

Ankara’ya geldiğimde Türkiye eskisi gibi değildi. Sanki sadece Berlin Duvarı yıkılmamıştı, Türkiye de hızla değişmişti. İstanbul ve İzmir hızla büyümüştü, “boom towns” olmuştu, ekonomik durum iyileşmişti. İstanbul’da bir borsa açılmıştı ve Türk şirketleri sadece devlet bütçesi veya yabancı kaynakların parasına bağlı değildi. Kendileri borsadaki şirketlerle para bulmaya başlamışlardı.

Kalkınma konusunda terminoloji de değişti. Birinci, ikinci, üçüncü dünya kavramlarından vazgeçildi; çünkü ikinci dünya, komünist ülkeler ve bir büyük Asya bloğu, Güney Amerika ve Afrika da yavaş yavaş açıldı. Mesela Küba, “sosyalist misyonerliği” Afrika ülkelerine bıraktı. Türkiye ne üçüncü dünya ülkelerine ne de az gelişmiş ikinci dünya ülkelerine benziyordu. Çünkü Türkiye sömürge olmadı, tam tersi Türkler Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüzlerce yıl dünyadaki toprakların yüzde 20’sine sahiptiler. Daha çok Arjantin, Şili, Venezuela veya Endonezya ülkelerinde ordu-bürokratik devlet karakterini görebiliriz. Bu ülkelerde demokrasi gelişmeye başladığında adeta lalenin açma zamanından önce

Buket Uzuner ve Haldun Ertekin; Cezayir’de bir Türk mimarlık ekibiyle üniversite inşa ettiler. Bu fotoğrafı o zaman bana vermişlerdi.