184
Tayland’da balıkçılık yapılacak toprak havuzlar. Hollanda Hükümeti tarafından desteklenen bu projede damızlık merkezi kuruldu. Orada yetiştirilen küçük balıklar köylülere verildi. Hollanda bu bölgeden hayvan yemi için manyok ithal ediyor. Bunun karşılığı olarak kalkınma projelerine destek veriyor, 1990.
Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin Mekong Nehri Sekreterliği, Thai Balık Enstitüleri’nden hem de Belçika’da Leuven Üniversitesi’nde çalışan iki profesör, Shimon Tal ve A. De Bont’dan destek almıştı. Belçikalı biyologlar Tal ve De Bondt da Zaire’de, özellikle iç göller, “floodpain” ve baraj gölleriyle ilgili olarak birçok araştırma yapmıştı. Thai devleti zaten yıllar süren bir program uygulamıştı. Baraj gölleri fakirleşiyordu, o yüzden alternatif olarak devlet her bölgede, her ilde bir balık yavruları üretim istasyonu (fish seed production centre) kurdu. Köylülere, okullara ve belediyelere kendi havuzları, pirinç tarlaları ve göletler için her yıl 1-2 cm büyüklüğünde, 12 farklı türde balık sağlanıyordu. Fakat bu balıklar en çok vejetal plankton, bitkisel plankton yiyen sazan türleriydi. Hükümet balık yavruları dağıttı veya köylülere ucuz fiyata sattı. Bu şekilde kültür balığı yavrulama merkezleri baraj göllerini ve göletleri zenginleştirdi. Tayland ve diğer Asya ülkelerinin özel bir durumu var. Pirinç dört beş ay su altında kalıyor ve balıklar doğal olarak bu tarlaların içine geliyor veya yavruluyorlar. Köylüler tarlanın yanına bir çukur kazıyorlar ve tarlanın kuru olduğu zamanlarda balıklar oraya sığınıyor. Birkaç ay bekliyorlar ve çukuru bir su pompasıyla boşaltıp balıkları topluyorlar. Bunun sonucunda diyebiliriz ki, ABD ve Avrupa ülkelerinde göller sadece turistik amaçlı, oysa Asya’da daha çok üretim için kullanılıyor. Wageningen’deki arkadaşlarımla sık sık konuşurdum ve tartıştığımız konular arasında her zaman çevreyi korumak ön planda olurdu. Zaten biyolojik çeşitliliği korumak için parklar, doğal alanlar ve sitler yetmiyor, fakir Asya toplumları bu çeşitliliği beslenmek için kullanıyorlar. Onlar ormandaki her canlıyı “et” olarak görüyorlar. Asya’daki kırsal alanda Muson yağmurları döneminde tarlalar yarı sulak alan haline geliyordu. Barajlar artık suları tuttuğu için kırsal alanlardaki bu yerler yağmur zamanlarında bile kurak kalıyor ve mecburen köylüler kente göçüyorlar. Büyük kentlerdeki sanayileşme için köyden göçen köylüler iş gücü bakımından olumlu olmasına karşın, bu durum her zaman