142
Bamenda adliyesinde çalışan hakimin evini kiraladım. Tipik bir kolonyal bungalow, öndeki benim cipim ve garajdaki en sadık dostum Bursa’dan gelen Renault 12.
Akşamları soğuk oluyordu. Şömine üzerinde Hollanda kraliyet amblemi ve yerde zebra derisi vardı.
rın okuma yazma imkânları oldukça zayıftı. Ama kulakları çok iyi ve eğitimi şu şekilde vermek gerekiyor: “Sayın kooperatif ortakları”, dedikten sonra biraz bekleyip, onlar uzunca bir “ehhhhhh” dedikten sonra devam etmek gerekiyordu. Sonra da diyalog şöyle devam ediyordu: “Kahve üretimini seviyor musunuz?” “Ehhhhhhhhhh!” “Bu yıl çok kahve fidanı diktiniz mi?” Ara sıra karışık sesler geliyordu. Bu metotla çok az mesaj verilebilir; çünkü her zaman çiftçinin düzeyinde kalınmalıdır. Ben her zaman toplantıya giriş yaparken, ilgiyi topluyordum ve sonra konunun uzmanları teknik konuları anlatıyorlardı. Hiç acele etmeden herkese kulak veriyordum. Köyden ayrılırken de eksik bir duygu hissetmiştim ve “Bana ne kadar da saygılı yaklaşıyorlar, kendimi borçlu hissediyorum”, diye düşünmüştüm. Her eğitim ziyaretinde hedef köyler seçtik; merkez bize problemli köylerin listesini vermişti.
Ben “kolaylaştırıcı” rolünü üstlenmiştim.
Bir gün Nso veya Banso şehrinde kooperatif başkanlığı seçimi vardı. Sanki bir millî seçim gibiydi. Akşam yemeklerinde çok alkol kullanıyorlar ve sadece bira değil, pahalı ithal marka içkileri de içiyorlar.