Sayfa:Carel Zwollo.pdf/125

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

123

şirelerin olduğu bir hastane vardı. Bah Marksistler’e güvendiği için beni onların yanına götürmek istedi. Ben, “Onlar Fransızca konuşamıyorlar,” dedim. O da, “Tabii ki konuşuyorlar, Malili hemşirelerle de çalışıyorlar, onların iğneleri daha temiz. Merak etme sıtma politik bir hastalık değil, sivrisinek enternasyonal bir parazit,” diyerek benimle dalga geçti. Mösyö Bah gerçek bir entelektüeldi ve Mali’de böyle bir dostla tanıştığım için çok şanslıyım. Çünkü böyle kişiler kalkınma işinin alevini sürdürebilir. Sıtma, çok ciddi bir hastalık, özellikle “tropikal sıtma” beyne vuruyor ve tüm hayati fonksiyonları engelliyor; bir zombi gibi yaşıyorsunuz. Doktorun odasında bayıldığımı hatırlıyorum. Tek çare iğne ve biliyorum ki iğne temiz olmalı, yoksa tehlikeli bir mikrop bana bulaşabilir. Birçok Avrupalı bundan dolayı ölmüştür. Hastane de çok sıcaktı. Sabah saat ona doğru Mali’de sıcaklık başlıyor, elektrik yok veya günde yalnızca iki üç saat var. Jeneratör her zaman kullanılamıyor, sadece ameliyat zamanında ve buzdolabı için rüzgâr enerjisi kullanılıyor. Kübalı doktor bana çok iyi baktı ve kurtuldum.

Segou’da bürodaki personel sabah saat ondan sonra eve dönüyor, öğleden sonra saat dörde kadar da geri gelmiyorlar. Gece sıcaklık 32 derece oluyor. Evin içi de çok sıcak oluyor ve tek çare olarak geceleri evin düz çatısında, bir sineklik altında yatıyorsunuz. Bahçemde sadece bir ağaç vardı, ona çok su verdim ve bir ay sonra yaprakları açtı ve biraz gölge yapar oldu. Kendime bir de buzdolabı yaptım. Pazardan bir teneke kutu aldım. Marangoz bana telden bir dolap yaptı, tenekeyi onun içine koydum ve etrafını odun kömürüyle doldurdum. Okulda fen derslerinden öğrenmiştim. Su buharlaştıktan sonra etrafı serin olur. Bu büyük dolabı bahçedeki tek ağacımın altına koydum ve aşçıma saatte bir kömürlerin üstüne bir kova su dökmesini söyledim. Böylece dolabın içinde peynir, tereyağı ve çikolatayı 15 derecede “serin” tutabildim. Evin içinde 35 dereceyi 15 dereceye düşürmek önemliydi. Fanta, cola ve bira için başka bir şey yaptım. Benim evim Nijer Nehri’nin yanında olduğu için bir balıkçıya her sabah bir poşet şişe veriyordum. O da balığa giderken benim poşetimi suyun en derin yerine koyardı ve akşam da aşçım belli bir saatte nehir kenarına gidip o poşeti alırdı.


Kendime bir buzdolabı yaptım. Pazardan bir teneke kutu aldım. Marangoz bana telden bir dolap yaptı ve tenekeyi onun içine koydum, etrafını odun kömürüyle doldurdum.