Sayfa:Carel Zwollo.pdf/110

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

108

Afrika 1918-1920 yılları arasında beyaz papazların hakimiyetindeydi. 7 milyon kilometre kareden fazla toprak bu misyonerlerin kontrolündeydi. Bu topraklar Hollanda'nın şimdiki topraklarından 214 kat daha büyük, bu kadar büyük topraklarda yaşayanlar ise 15 milyondu. Tablo Cezayir ile başlıyor. 445 bin km². Fakat tüm 7 milyon km² alanda yalnızca 412 bin Hıristiyan yaşıyordu. En büyük alan Sahraydı, 4.6 milyon km², fakat nüfusun çoğu Müslümandı, 1918'de burada yalnızca 312 Hıristiyan yaşıyordu (Het Kruis Geplant, 1921).


şekilde Latin Amerika'ya misyoner örgütlerini taşıdılar. Afrika'da Guinee, Angola ve Mozambik'e de Portekizliler bu şekilde gittiler. Afrika'daki çalışmalarda misyonerler köleliğe karşıydılar ve hümanisttiler. Ancak bunun bir yan etkisi oldu. 16. ve 18. yy'da Avrupanın deniz güçleri Afrika'da yalnızca birkaç sahil bölgesini ele geçirmişti; Afrika'nın içine girememişti. Aydınlık çağ ve merak sonucu Avrupalılar Afrika'yı daha iyi tanımaya başladılar. Buraya bir not düşmek istiyorum; toplumlara etiket koymak ya da etiketlemek tehlikeli bir şey. Örneğin Afrikalılar “cahil”, onlara yardım etmek fikri üzerinden aslında onlara hakim olmak amaçlanmıştır. Bilim ve araştırma da başka bir tali durumdur. Afrika gerçekten Darwin'in bahçesi konumundaydı. Aydınlık çağın cennetiydi. Nuh Peygamber'in gemisinde yüz bin çeşit kelebek yok muydu? Birkaç yıl içinde doğal şekilde bin çeşit daha yetişiyor ve her gün yeni bir tür ölüyor. Örneğin Uganda, Kenya ve Tanzanya'nın birlikte paylaştığı Victoria Gölü'nde, tropikal tatlı sularda, özellikle Afrika'nın ortasındaki büyük göllerinde dört bin farklı Haplochromis spp. canlısı yaşıyor. Neden tanrı o kadar farklı tür yarattı? Charles Darwin Galapagos Adaları'nda farklı kuş türlerinin gagalarını merak etmişti ve her gaga için farklı yemler buldu. Aynı şekilde dört bin tür “cichlid” familyasının her türü Victoria Gölü'nde farklı yem buluyor, birbirlerini yiyorlar; birisi zooplankton, diğeri su salyangozu, biri dişleriyle pul yiyor, öbürü gözleri, başka biri balığın yumurtalarını; birisi sağdan saldırıyor, diğeri soldan vs. Balıklarla ilgili bu gibi araştırmalar özellikle 1950li yıllarda İngiliz biyolog Humphry Greenwood tarafından Uganda çevresinde yapıldı. Britanya Doğa Tarihi Müzesi ve Hollandalı biyolog dostları G. Ch. Anker ve C.D.N. Barel, Leiden Zooloji Laboratuvarı'nda 1980li yıllarda neyi buldular? Afrika'da Victoria Gölü etrafındaki balıkçılar bu tür balıklara sadece “furu” adını verdiler, sanki bütün çiçek türleri "çiçek" adını taşıyormuş gibi.