Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/8

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

bölgelere misyon seyahatleri yapmıştır. Bu seyahatlerdeki başarı sayesinde Budizm, Sri Lanka, Nepal, Myanmar, Çin, Tibet, Tayland, Kore, Japonya, Vietnam, Türkistan gibi bölgelere yayılmış ve buralarda hâkim din olmuştur (Carrithers, 2001, s. 79-80; Wangu, 2009, s. 36). Budizm’in elde ettiği bu başarı, onun kendine özgü misyon anlayışından kaynaklanmaktadır. Budizm’in yayılış şekli ve yayıldığı ülkelerde aldığı biçimler göz önünde bulundurulduğunda, misyon anlayışının; devlet yöneticilerine hitap, esnek öğreti ve manastır yaşamına dayandığı görülmektedir. Birbiriyle bitişik ve birbirini tamamlayan bu üç unsur sayesinde Budizm, içinden çıktığı toprakların dışına taşmış ve Uzak Doğu’da büyük bir din haline gelmiştir.

a) Devlet Yöneticilerine Hitap

Devlet yöneticilerine hitap, Budizm’in misyon anlayışının ilk aşamasıdır. Bu aşamanın ilk örnekleri, Buda’nın uygulamalarıyla verilmiştir. Buda, yaşadığı dönemdeki politik atmosferi iyi gözlemlemiş ve öğretilerinin geleceği için devlet korumasına ihtiyaç olduğunu anlamıştır. Bu nedenle dönemin yerel krallarını ve devlet adamlarını kendisine öncelikli misyon hedefi olarak seçmiştir. Buda’nın yaşadığı sıralarda, Hindistan’da değişik bölgelerde hüküm süren çok sayıda krallık var olmuştur. Bunlar arasında Magadha, Kosala, Vatsa ve Avanti Krallıkları, güç bakımından diğerlerinin önüne geçmiştir. Buda, bu krallıklara yönelik misyon çalışmalarında, Magadha Kralı Bimbisara (M.Ö. 544-M.Ö. 492) ve Kosala Kralı Pasenadi (?) ile özel bir ilişki kurmuş ve onlara öğretilerini anlatmıştır. O sıralarda barışçıl politikalar uygulayan Bimbisara, Buda’nın öğretilerini kabul ederek Budist olmuştur. Bimbisara’nın Budist olması, Budizm’e Hindistan’da önemli bir destek sağlamıştır. Bimbisara, Budist keşişlerin misyon faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla toprak bağışında bulunmuş ve onların maddî ihtiyaçlarını karşılamıştır. Benzer şekilde Pasenadi de Buda’nın öğretilerini kabul etmiş ve Budizm’in ülkesinde yayılmasını kolaylaştıracak çalışmalar yapmıştır. Böylelikle Budizm, daha başlangıç yıllarında dönemin iki büyük krallığının desteğini almayı başarmıştır (Kayalı, 2018, s. 70; Davids, 2007, s. 12-17; Schumann, 2004, s. 108-109).

Buda’nın devlet yöneticilerine yönelik misyon faaliyetleri, keşişler tarafından devam ettirilmiştir. M.Ö 3. yüzyılda Budist keşişler, politik destek bulmak amacıyla yaptıkları misyon seyahatleri sırasında, Budizm’i dönemin güçlü krallıklarından Maurya Krallığı’na tanıtmayı başarmıştır. Özellikle keşiş Nigrodha (?) ve Upagupta (?), misyon çalışmalarında başarılı olmuş ve o sıralarda Maurya Kralı olan Aşoka’ya (M.Ö. 273-M.Ö. 232) Budizm’i anlatmışlardır (Sarao ve Long, 2017, s. 166; Strong, 2004, s. 870). Aşoka, imparatorluğu bir arada tutacak bir ideoloji oluşturma açısından Budizm’i tercih edilebilir bir din olarak görmüş ve Budizm’i kabul etmiştir. Onun Budist oluşu, Budizm tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarihten itibaren Budizm resmî bir kimliğe kavuşmuş ve Maurya Krallığı tarafından himaye edilmiştir. Budizm merkezli bir din politikası geliştiren Aşoka, bu kapsamda ülke içinde; Budist konsillere başkanlık ederek birliği sağlamaya çalışmış, keşişler için hastane ve barınaklar inşa ettirmiş ve ülkenin değişik bölgelerine Budist anıtlar diktirmiştir. Ülke dışında ise Budizm üzerinden yayılma politikası gütmüştür. Aşoka’nın yayılmacı politikaları ile birlikte Budizm tarihinde sistemli misyonerlik çalışmaları başlamış ve Hindistan dışına çıkılmıştır (Kayalı, 2018, s. 101; Robinson ve Johnson, 1996, s. 264-266)

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021