Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/6

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

meşruiyetini kutsal bir kaynaktan almaları ve dinî ritüellerin merkezinde olmaları nedeniyle toplumda en fazla saygı gören ve sözü en fazla dinlenen kişilerdi. Onlar ibadetlerin icrası sırasında halktan topladıkları paralarla geçimlerini sağlamışlardır. Özellikle kurban ibadeti, Brahmanların gelirlerinin en önemli kısmını oluşturmuştur. Bu sıralarda Hindistan’da kurban törenlerini küçümseyen ve insanî erdemleri önemseyen gezgin keşişler ortaya çıkmıştır. Bu keşişlerin Brahmanlara ve kurban törenlerine yaptığı eleştiriler, Avrupa’daki reform hareketine benzer bir hareketin zeminini oluşturmuştur. Buda, dinî tefekkür sürecine girdiğinde, Hinduizm’in öğretilerini sorgulamaya başlamıştır. Bu sorgulamaları sonucunda, Hinduizm’in toplumsal eşitsizliğe neden olduğunu ve Brahmanların ritüel ağırlıklı din anlayışının insanı acılardan kurtarmadığını düşünmüş, bu düşüncelerini anlatmak için yeni bir hareket başlatmıştır (Hawkins, 2003, s. 29; Davids, 2007, s. 207-210; Sarma, 2005, s. 28).

Buda ile başlayan süreç, öğrencileri tarafından devam ettirilmiştir. Onun ölümünden hemen sonra, öğretilerin geleceğini görüşmek üzere Rajagrha Konsili toplanmıştır. 500 keşişin katıldığı bu konsilde, Budist öğretinin ilk metinleri kaleme alınmıştır. Buda’nın en önemli öğrencisi olan Ananda, Buda’nın vaazlarını kaleme almış, Upali, manastır kurallarını belirlemiş ve Kasyapa ise öğretilerin yayılması görevini üstlenmiştir. Bu konsilden yüz yıl sonra M.Ö. 383’te Vaisali Konsili toplanmıştır. Budist harekette ilk kırılmaların yaşandığı bu konsil, 700 keşişin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Konsilde, doktrinel tartışmalarda uzlaşma sağlanamamış, Budistler, muhafazakâr eğilimli Theravada ve liberal eğilimli Mahasanghika olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. M.Ö. 250’de Kral Aşoka’nın himayesinde Pataliputra Konsili toplanmıştır. Öncekilere göre daha kapsamlı olan bu konsile, 1000 keşiş katılmıştır. Buda’nın tabiatı, manastır kuralları, misyonerlik faaliyetleri ve kutsal metinlerin belirlenmesi gibi konular görüşülmüştür. Görüşmelerde misyonerlik faaliyetleri ve kutsal metinler konusunda uzlaşma sağlanmış ancak Buda’nın tabiatı ve manastır kuralları konusunda uzlaşmaya varılamamış ve mevcut ayrılıklar daha da derinleşmiştir. Öğretileri ve teşkilat yapısı sistemleştirilen Budizm, bu dönemden itibaren bir din görünümüne kavuşmuş ve Hindistan dışındaki bölgelere yayılacak duruma gelmiştir (Arvon, 2006, s. 73-74; Küçük, Tümer ve Küçük, 2014, s. 261-262).

BUDİZM’İN ÖĞRETİLERİ

Budizm’in öğretileri, Buda’nın dinî tecrübelerine dayanır. Eski bir Hindu olan Buda, insanın yaşadığı problemleri gözlemledikten ve çözümü için önerilen teknikleri denedikten sonra yeni bir kurtuluş yolu keşfetmiştir. Buda bu keşfi sonucunda Hinduizm’deki ritüellere, sosyal eşitsizliğe, katı riyazete, atman ve brahman öğretisine karşı çıkmıştır. Çünkü ona göre böyle öğretiler, insanı kurtuluşa götürmekten uzak olduğu gibi onun içinde bulunduğu problemleri çözmek yerine derinleştirmektedir. Ancak bu karşı çıkışa rağmen Buda, Hinduizm’den tamamen farklı bir öğreti üzerinde durmamıştır. Kendisinin de eskilerin yolunu takip ettiğini söyleyen Buda, Hinduizm’de yanlış ve hatalı gördüğü konuları öğretisinin dışında tutarken meditasyon ve reenkarnasyon gibi öğretileri devam ettirmiş; zihinsel egzersizlere dayalı bir öğreti geliştirmiştir (Yitik, 2014, s. 91; Sarma, 2005, s. 28-30; Coomaraswamy, 2000, s. 72).

Buda, insan yaşamının tamamen acı ve sıkıntılarla dolu olduğunu düşünmüştür. İnsanı mutsuzlaştıran bu acı ve sıkıntıların kaynağının ise cehalet ve arzular olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, insan doğrusal bir zaman ve mekân içinde yaşamamaktadır. Bu nedenle

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021