Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/5

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

Budizm’i rasyonel ve bilimsel bir din olarak sunmuşlardır. Bu toplantı Amerika’da Budizm’e yönelişin önemli bir adımı olmuş, Alman kökenli Amerikalı Carl Theodor Strauss (1852-1937) Budizm’e katılmıştır. Dharmapala, 1897’de Maha Bodhi Topluluğu’nun (Maha Bodhi Society) Amerikan şubesini kurmuştur. Aynı yıl Marie De Souza Canavarro (1849-1933) Budizm’e katılan ilk kadın olmuştur (Baumann, 2010, s. 431; Tweed, 2004, s. 864-865; Irons, 2008, s. 531). Bu sıralarda ülkenin batı kıyılarına, Japon göçmenler gelmiştir. Japonların gelmesiyle birlikte Amerika’daki Budist sayısı artmaya ve Budist teşkilatlar güçlenmeye başlamıştır. (Ellwood ve Alles, 2007, s. 67). 1905’te Amerika’da üç tane Zen ustası bulunurken 1950’lerden itibaren Daisetz T. Suzuki’nin (1870-1966) verdiği konferanslar sonrasında Zen Budizm’ine ilgi artmaya başlamıştır. Bu tarihten sonra Zen Budizm’inin meditasyon teknikleri özellikle Beat Kuşağı denilen topluluklar arasında yayılmıştır. 1960’larda Japonya’dan Amerika’ya dönen Zen ustalarının etkisiyle Zen Budizm’i Amerikan toplumu arasında etkisini arttırmıştır. 1970’lerde Zen Budistlerine, Tibet Lamaları ve Theravada Keşişleri de katılmış ve Amerika’daki Budist faaliyetleri çeşitlilik kazanmıştır (Baumann, 2010, s. 431).

Tarihsel süreçte, doğuda ve batıda yayılma imkânı bulan Budizm, bugün dünyanın büyük dinleri arasında yerini almıştır. Günümüzde beş yüz milyondan fazla inananı bulunan bu din, dünyanın dördüncü büyük dini durumundadır. Ancak çağın şartlarına ayak uyduran misyon metotlarıyla Budizm, sadece Asya’da değil Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde yayılmakta ve inanan sayısını arttırmaktadır. Bu özelliği nedeniyle Budizm, hâli hazırda büyümeye devam eden dinlerden biridir. Onun misyon anlayışı, onu, hem içinden çıktığı bölge dinlerinden hem de diğer dünya dinlerinden ayrıcalıklı bir konuma yükseltmektedir (Harvey, 2013, s. 5; Wangu, 2009, s. 122-123). Budizm’i ayrıcalıklı kılan bu misyon anlayışının hangi temellere dayandığı, nasıl uygulandığı ve nasıl başarıya ulaştığı soruları karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı bu çalışmada, Budizm’i ayrıcalıklı kılan misyon anlayışının dayandığı temeller üzerinde durulacak, milattan sonraki bin yıla kadar geçen sürede; nerelerde yayıldığı ve nasıl başarıya ulaştığı hakkında bilgi verilecektir.

BUDİZM’İN ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ

Budizm’in ortaya çıkış süreci, genel olarak Buda’nın doğumundan ölümüne kadar geçen süre içinde yaşadığı mistik tecrübeler ve anlattığı vaazlar etrafında açıklanmaktadır. Ancak Budizm’in bir din olarak ortaya çıkışı, sadece seksen yıllık bir hayat hikayesinin değil Buda’dan önceki ve sonraki, sosyal ve siyasal gelişmelerin bir sonucudur. Diğer pek çok dinde olduğu gibi Budizm’de de din kurucusunun ortaya koyduğu öğretilerin din hâline gelmesi, bu öğretilerin hazırlanma ve olgunlaşma döneminden sonra olmuştur. Buda’dan önceki dönemde Hindistan’ın içinde bulunduğu sosyal ve siyasal şartlar, Budizm’in fikri alt yapısını oluşturmuş, Buda’dan sonraki dönemde değişen sosyal ve siyasal şartlar ise Budizm’in kurumsallaşmasını sağlamıştır (Sarma, 2005, s. 31).

Buda öncesi dönemde Hindistan’da, Hinduizm’in kesin bir egemenliği vardı. Bu din, büyük ölçüde ülkeyi istila eden Ariler tarafından şekillendirilmiştir. Arilerin etkisiyle toplumu hiyerarşik bir sıralamaya koyan Hinduizm, dört basamaktan oluşan bir kast sistemi oluşturmuştur. Bu kastın en üstünde Brahman olarak adlandırılan din adamları, en altında ise herhangi bir sosyal statüsü bulunmayan sıradan insanlar yer alıyordu. Brahmanlar,

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021